Can babam…

...

Küçücükken elini sımsıkı tutup aynı anda aynı şekilde adım atmaya çalıştığım, büyüdükçe gözümde ve gönlümde yeri daha da büyüyen, sadece adımlarımı değil yolumu, huyumu, ahlakımı da benzetmeye çalıştığım Can Babam bir ömür hasretini çektiği sevdiğine, biricik Rabbisine kavuştu.

Vuslatın mübarek olsun babam.

Ardında tatlı bir hüzün bıraktın. Bu tat nasıl anlatılır, nasıl kelimelere dökülür bilemiyorum.

Seven, hasret çeken bir gönlün sevdiğine kavuşmasıydı, vuslat ânıydı ölüm.

Öylesine alıştırmıştın ki bizleri ölüme.

Sen ölümü öyle güzel anlatırdın ki...

O an ölüveresimiz gelirdi.

Bal gibi, kaymak gibi en sevdiğin tatlı gibi...

Azrail kaçılması gereken bir düşman değil, vuslata vesile olan, sevdiğinden gelen müjdeciydi.

Senin anlatımında üzerine atılan toprak, sıcacık bir yorgan gibiydi.

Ölüm senin dilinde soğuk bir kelime olmaktan çıkıyor, sıcacık bir hale bürünüyordu.

Resulullah'ın Rabbine kavuştuğu 63 yaşından sonra "Haddi aştık" diyerek bekleyişine şahidim babam.

Biliyorum ki Azrail’i "Yaklaş da, beni sevdiğime götür" diyerek buyur ettin.

Tatlı tatlı anlattığın ölüme sevinerek düğüne gider gibi gittin.

Teneşirdeki beyazlar içindeki halini gördüm. Öptüm, kokladım.

Aman ya Rabbi o ne güzellik...

Süslenmiş, mütebessim çehresiyle Rabbisine gidiyor.

Sevdiğimi sevdiğine emanet ettim. Gönlümde bir huzur, gözlerimde yaşlar, dilimde dualar...

Gözlerim yaşarıyor evet, ama Can babam sana değil, sana hasret kalacak kendime ağlıyorum.

Senin vuslatınla mesrur olan gönlüm, kendi çekeceği hasretine yanıyor.

Nasıl bir tatlı hüzün bu Ya Rab...

İsyan etmiyorum, neden demiyorum, sorgulamıyorum.

Senin evladın olmayı bana nasip eden Rabbime sonsuz bir şükran var gönlümde.

 

Al bayraklara sarılmış gidiyorsun.

O çok sevdiğin, şehitlerin kanından rengini alan şanlı bayrağa.

Amansız bir hastalığa tutularak ölen hükmi şehittir.

Şehadetin mübarek olsun Can babam.

 

Omuzlarda gidiyorsun.

Ne kalabalık böyle.

Kan bağıyla evladın bizleriz ama can bağıyla sana bağlanmış ne çok manevi evladın varmış, ne çok sevenin, sayanın varmış.

Hava buz gibi ama bu soğuk kimseyi senin ardına düşmekten vazgeçirmiyor.

Şu alemden gidişin bile nasıl bir birlik şuuru getirmiş şehrimize.

Tüm Kastamonu bir olmuş senin önünde, gönüller bir olmuş senin sevginle...

Tatlı hüznüme bir de imrenme ekleniyor.

Nasıl özeniyorum sana.

 

Sen şu aleme geldin, ne güzel bir ömür sürdün be babam...

Gök kubbede hoş bir sada bıraktın, hala kulaklarımızda sesin dinmemecesine çığ gibi büyüyerek yankılanmaya devam ediyor.

 

Sen hayat yolunu ne güzel yürüdün de geçtin... "Gerçek sevgiyi onda buldum" dediğin Feyizler Sultanı Mehmet Feyzi Efendi'nin civarında kabrin. Cennette de beraber Rasulullah'a komşu olun inşallah.

 

Nasıl bir karşılama yapıldı sana acep?

Biz burada ağlaşıp dururken, hasretinle yanarken siz orada vuslat şöleni mi yaptınız Can babam?

 

Ölüm...

Pek çok kez vaazını yaptığım, hakkında yazılar yazdığım ölüm...

Söylemek kolay, yaşamak nasıl olacak, ölümle sınanmak nasıl olacak diye düşündüğüm ölüm...

Bir öğretmen olarak geldi haneme ve ben Can babam senden öğrendiğim şekilde karşılıyorum.

Yüreğimde tatlı bir hüzün, gözümde yaş, dudaklarımda dualarla seni sevdiğine emanet ediyorum.

 

Kızın olmak Rabbimin ne büyük lütfuydu...

Ne çok şey öğrendim senden...

Gönüllere muhabbet ekmeyi öğrendim.

Rabb'isiyle muhabbet bağını kuran insan için ömrün de, ölümün de ne hoş olduğunu öğrendim.

Bir ömür nasıl Kur'an'a adanır, nasıl Kur'an sevdalısı olunur senden öğrendim.

İlme nasıl aşık olunur senden öğrendim.

Kainata bakarak Rabbinle nasıl bağ kurulur, gökte uçan kuştan, yerdeki karıncadan, dalındaki yapraktan Rabbe nasıl yol bulunur senden öğrendim.

Bir talebe yetiştirmek için ne fedakarlıklara katlanılır, öğle arası, akşam, hafta sonu demeden fi sebillah nasıl koşturulur senden öğrendim.

Kalp kırmamayı, zalim olmaktansa mazlum olmayı tercih etmeyi, intikam peşine düşmeden Rabbe havale etmeyi senden öğrendim.

Boş işlerden yüz çevirmeyi, halk içinde Hakla olmayı senden öğrendim.

Adamına göre davranmadan, çıkar peşinde koşmadan, Kur'an ve Rasulullah neyi emrediyorsa cesurca onu haykırmayı senden öğrendim.

Başa gelene rıza göstermeyi, hastalığı dahi Rabden gelen misafir bilmeyi, ateşler içinde yanarken dahi şikayet değil şükür diyebilmeyi senden öğrendim.

Türk-İslam ülküsünü, ne dininden ne de milliyetçi duruşundan taviz vermeden alperence yaşamayı senden öğrendim.

Ve sayamayacağım daha nice güzellikler öğrendim.

 

Sen ne güzel bir öğretmendin...

Sözün değil duruşun, bakışın, gülüşün bile dersti.

Hasta yatağından çıkıp derslere koşturmana, Rabbimden gelen güçle aslan gibi haykırarak yaptığın derslere, sonra kabuğuna çekilip Rabbe yalvarışına ben şahidim.

 

Güzel ömrüne şahidim Can babam.

Vuslatın mübarek olsun.

Kalbimde tatlı hüzün, ardından hayran hayran bakıyorum.

Yolun yolum olsun.

Yüzüm gibi huyum, suyum, özüm de sana benzesin Can babam.

Sevdiceğim sevdiğine emanet...

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum