Sınav ve istirca…

...

“Onlar başlarına bir musibet geldiğinde ‘Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz ona döneceğiz’ derler” (Bakara S/156)

Musibetler, dertler, kederler bu imtihan dünyasının olmazsa olmazıdır dostum. “Başıma hiç bela gelmesin, her günüm bayram olsun” anlayışı, “Sınava gireyim ama hiç soru sorulmasın” demek gibidir ve bu âleme uymaz ancak cennette mümkündür. Öncelikle çeşitli şekillerde sınanacağımızı kabul ederek başlayalım.

Sonra imtihana tutulduğumuzda nasıl bir tavır takınmamız gerektiğini Yüce Kitabımızdan öğrenelim ne dersin? “İstirca” tabirini hiç duydun mu dostum? Sözlükte “geri dönme” anlamına gelen “rücu” kökünden türeyen “istirca” musibete uğrayan kimsenin Bakara Suresi 156. ayetinde geçen “Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz ona döneceğiz” ayetini okuyup tam bir teslimiyetle hareket etmesini ifade eder.

“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.” Biz bu ayetin anlamını tam olarak zihnimize ve gönlümüze oturtmadan, ölüm haberi aldığımızda söyleyiveririz. Oysa Peygamberimiz eline diken battığında, lambası söndüğünde, cemaatle namazı kaçırdığında hatta ayakkabısının bağı koptuğunda bile istircada bulunmuştur. Musibet sayılabilecek, seni üzen büyük-küçük her durumda vermen gereken ilk tepki istircada bulunmaktır. Peki, neden bu kadar önemli bu sözler?

Haydi, biraz irdeleyelim o vakit... “İnna lillah” kısmının üzerinde duralım önce. Biz Allah’a aidiz. Yerde ve gökte ne varsa, her şey Allah’ın, şu sahip olduğunu sandığın bedenin, benim dediğin evladın, eşin, annen baban ve tüm mal varlığına aslında senin değil dostum. Sen sadece emanetçisin. “Benim” dediğimiz için şaşırıyor, aşırı derecede üzülüyor ve yıkılıyoruz aslında.

Şu hayattaki sahip olduğumuzu sandığımız her şeyin emanetçisiyiz. O halde gün gelip emanetin sahibi onu bizden alıverdiğinde “Neden aldın?”, “Alacaktın da neden verdin?” şeklinde şuursuz cümleler kurarak kızıp söylenmek yerine, bizde kaldığı sürece odaklanarak şükran duygusu hissetmemiz gerekmez mi? Bize emanet ettiği şeylerin asıl sahibi O değil mi? Sana emanet bir şeyler veren onu senden istediğinde nasıl kızmıyorsan, söylenmiyorsan Allah’a da kızamazsın dostum.

“Ve inna ileyhi raciun”, “Ve kuşkusuz ona döneceğiz” dönüş kaçınılmaz. Ne kadar yaşarsan yaşa bu dünyaya kazık çıkamazsın. Ölümlü olduğunun, her şeyin bir ecelinin olduğunun farkında olarak yaşa. Aslına rücu edeceğini bil. Şu an elindekini kaybettiysen bil ki sen de gideceksin. Sen de O'na döneceksin. Ebedi bir ayrılık değil seninkisi. Bunu bilmek de gönlüne su serpecek.

Tekrar tekrar hatırlat kendine dönüşünün Rabbine olduğunu ve bu rotada bir hayat sür, bu bilinçle yaşa hayatını. Bela ve musibete uğradığında küçücük bir şey bile olsa ilk tepkin istirca getirmek olsun dostum. Ve bil ki hiçbir musibet karşılıksız değil. “Ayağına batan dikenin verdiği acı da dâhil olmak üzere Müslümanın başına gelen her türlü yorgunluk, hastalık, tasa, keder ve üzüntüyü, Allah müminin hatalarını mağfiret etmeye vesile kılar.” (Buhâri, Merdâ 1; Müslim, Birr 49) buyurur Allah Resulü. Yeter ki sabretmeyi bil.

Rasulullahın musibet anında yapmamızı istediği bir dua ile bitirelim sözlerimizi;

“Her hangi bir kula bir musibet isabet eder de: “Şüphesiz biz Allâh’ınız ve muhakkak biz ona döneceğiz. Ey Allah’ım! Bu musibetten dolayı beni mükâfatlandır ve onun yerine bana ondan daha hayırlısını nasip et” diye dua ederse, mutlaka Allah-u Teâlâ onu mükâfatlandırır, önceki halinden daha güzel bir durum ona nasip eder.” (Müslim, Cenaiz:3,4)

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum