Tarih ve gelenek

...

Tarih, bir gelenek inşa ettiği gibi, mevcut geleneğin de kaydının tutulduğu bir hafızadır. Geleneklerimiz, bizi biz yapan unsurlardır. Çünkü her ideoloji ve din bir süre sonra toplumların hayatında gelenek olarak varlıklarını sürdürürler. Buna İslamî tabirle sünnet, yani gidilen yol diyebiliriz.

Gelenek her ne kadar toplumların ortak bir paydada ve ortak bir düşüncede erimesini sağlasa da temel İslamî düşünce yapısının bir gelenek haline yani alışkanlığa dönüşmesi o düşünce etrafında oluşturulmuş olan şuur ve bilincin kaybolmasına yol açar. Yani insanlar, bir süre sonra yaptıkları işleri otomatik yapmaya başlarlar. Bu nedenle gelenekleşen şeylerin içinin boşaltılmaması ve içinin sürekli doldurulması gerekir. Çünkü bu gelenekler kullanıla kullanıla içi boşaltılacağından toplumun içindeki emri bil maruf ve nehyi anil münker unsurunun sürekli doldurması ve bilinç kaybının oluşmasını önlemesi gerekir. Bilinç kaybına uğramış olan bir toplum felce uğrar. İğfal ve istilaya uğrar. Onu değiştirecek tek şey yine kendisi veya toplum içerisindeki emri…. Unsurdur. Kur’anî bir deyimle, “bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez” ilkesi devreye girer. Yani toplumun kendisini değiştirmesi için çabalaması, değişime hazır olması gerekir. Buna hazır olmadığı sürece Allah tarafından olumlu şekilde değiştirilmez veya kurtarılmaz. Bu aynı zamanda insan iradesine gösterilen saygının da ifadesidir. Ceberrut bir baskıyla irade değiştirilmez. Ama değişim iradesi gösteren topluma Allah değişme kudreti ve gücü ihsan eder. Yollarını kolaylaştırır. Gelenek sorgulamadan kabul edildiği için de bilinçten yoksundur. Bu nedenle geleneğin sorgulanmasını tavsiye edilmesinin amacı topluma şuur kazandırmaktır. “Senden önce hangi memlekete kötü sonuçları haber veren bir peygamber gönderdiysek, mutlaka onların önde gelenleri: “Biz atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izine uymuşlarız” demiştir. (O peygamber de) “Ben size, atalarınızı, üzerinde bulunduğundan daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dediler. Onlar da: “Bizler, o sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımıyoruz dediler.” (Zuhruf 22-24)

...

AHLAK VE DİN

İnsanın ahlaklı olmasını din mi sağlamış, yoksa ahlak din dışında bir şey midir?

Katıldığım bir sohbette bu konu gündeme geldi... Acaba ahlak din ile mi yoksa ayrı bir şey mi?

Genelde katılımcıların çoğu din ve ahlakın ayrı bir şey olduğu, pek ala dini inancı zayıf olan birisinin ahlaklı, dindar birisinin de ahlaksız olabileceğini söylediler.

İlk anda bu yorum akla uygun ve makul olduğu düşünülebilir. Gerçekten de ahlak ayrı bir şeydi din ayrı bir şey... Ama biraz düşününce aslında öyle olmadığı da görülmektedir.

Yani inanlarına ahlakı tavsiye etmeyen ve ahlaklı olmak için zorlamayan bir inanç olabilir mi? Dindar olup da ahlaksız olan birisi gerçekten dindar olabilir mi? Din ve ahlak gerçekten ayrı mı olur?

Yani hırsızlık etmeyin, yalan söylemeyin, kul hakkı yemeyin, iftira etmeyin, gıybet yapmayın, zina etmeyin, fitne çıkarmayın, fakire düşküne yardım edin, ana babaya itaat edin vb… diyen bir din müntesibi bunun zıddına davranıp aynı zamanda dindar kalabilir mi?

Buna rağmen, dindar olmayıp bu kurallara uyan ahlakı kendine erdem edinen insanlar da vardır...

Evet, din aslında ahlak normlarını ortaya koymuştur. Yani aklımızın bize doğru olarak yansıttığı bol para kazanmak ve bu uğurda her yolu deneyebilme dürtüsü din tarafından yanlış olduğu bize telkin edilmiştir. Ya da güzel bir bayanla tanışıp karşılıklı rıza üzerine ilişki yaşamayı ahlaklı görebilirken din bunu yasaklayabilir...

Yani ahlaki erdem sahibi olmak için dindar olmak gerekmez ama dindar olan birisi mutlaka bu ahlaki erdemlere sahip olmalıdır. Eğer dindar olup da bu ahlaki erdemlere sahip değilse o gerçekte dindar değil belki de münafıktır ya da dini bir kisve olarak kullanıyordur.

Sonuçta ahlak için evrensel değerler var ama onu bir vicdan ile kontrol etmezseniz bir yere kadar sürer. Yani insanın büyük emekler vererek elde ettiği serveti hiç tanımadığı insanlara infak edebilmesi de aynı zamanda büyük bir ahlaki erdemdir ve bu aşamaya gelmek hiç de kolay değildir. Bize çok ahlaklı diye tanıtılan birçok insan malını infak etmeyi hiç de hoş görmeyebilir, gündelik ilişkileri alan memnun, satan memnun bakışıyla doğru görebilir…

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum