ll. Abdülhamit Latin alfabesine geçmek istedi mi?
...
Bu iddia eksik ve çarpıtılmış bir iddiadır. Aslında bu
konuda tartışma Abdulhamid öncesi döneme, 1862 yılında Antepli Munif Paşa'ya
dayanır. O, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye üyesidir. Yaptığı konferansta bu konuyu
gündeme getirir, fakat kabul edilmez.
Daha sonra II. Abdülhamit döneminde, 1878 yılında Sivas Mebusu Mehmet Ali Bey'in eğitimle ilgili tasarıyı Meclis'e sunması tartışmaları yeniden başlatmıştır. Fakat bu da dikkate alınmaz. Ama gazetelerde bu konu şiddetli tartışılır. Aydınlar bu konuda ikiye ayrılırlar.
Abdulhamid dönemindeki çalışma yukarıda anlattığım şekilde oldu. Daha sonra biliyorsunuz meclis kapatıldı. İslamcılık düşüncesi öne çıktı. Çünkü ll. Abdülhamid'in İslamcılığı öne çıkarması hemen değil aşamalı olmuştur. 93 harbi sonrası ve meşrutiyeti kaldırmasından sonraki süreçtir.
II. Meşrutiyet döneminin başlamasıyla alfabe ve harf tartışmalarının yeniden şiddetlendiği görülmektedir.
II. Meşrutiyet'in ilanından bir süre sonra, harf ve yazım kurallarını düzeltmek ve düzenlemek için, Maarif Bakanlığı tarafından komisyonlar oluşturulmuştur. İlber Ortaylı'nın bu çalışmaları ll. Abdülhamid'e bağladığını düşünüyoruz. (1878 yılındaki teklif ile bunu) Fakat bu dönemde artık ll. Abdülhamid yönetimde etkili değildir. Bu çalışmanın doğrudan padişahın destek ve teşviki ile olduğuna dair bir kanıt da yoktur. Varsa kanıtı ortaya koysunlar ve kanıt üzerinde tartışalım. Faraziler üzerine değil.
...
BİRGÜN YİNE
KENDİMLE BAŞBAŞA
- Merhaba üstat nasılsın?
- Düşünüyorum ve bir sürü düşünce zıplıyor kafamda, hafakanlar basıyor geceleri bana…
- Hımm düşüncen saçma senin…
- Hangisi? O kadar çok saçma düşünceye sahibim ki!..
- Mesela insan konusunda…
- Hımm, insan olsunlar işte. Neyse sen ne yapıyorsun?
- Yaşıyorum…
- O da güzel, Bugünlerde bunu başaramayanlar da var.
- Kim ölmüş? Bence herkes yangından mal kaçırır gibi yaşıyor.
- Yangından kaçanlar yaşamıyor ki, yangın onları sarmış. Sen boşver onları, yaşadığını düşünüyorsan, söylüyorsan yaşıyorsundur. Kaçanlar, kaçıranlar yaşamayı kaçırmışlar zaten...
- Onlar yaşam arsızı, bu arada senin bülbül ne yapıyor?
- Benim bülbül, kendine altından bir kafes yaptı ve şimdi orada yaşadığını sanıyor ve mutlu olduğunu düşünüyor...
- Peki gül ne oldu?
- Gülü kopardılar, bir soysuzun başına kondurdular. Bülbül kendini kafese kilitledi...
- Kafes güvenlidir.
- Evet, herkes kendine güvenilir bir kafes inşa etmekle meşgul.
- İyi ya kafesinde yeminle, suyunla otur, kimseye karışma…
- Evet ama altın kafes tehlikelidir, herkesin gözü ondadır.
- Kemik varsa köpek çok diyorum ben…
- Kemik yoksa köpekler tarafından ısırılırsın, dikkat et.
- Ama köpek de yok etrafta, ben gidersem yanına tabi sıkıntılı…
- Bence köpekleri daha tanımamışsın, dikkat et, onlar şekil değiştirebilirler.
- Belli ederler bence kendilerini, huyundan, sesinden…
- Tabi tanıdığın köpekler olursa sorun değil, anlarsın onları... Fakat köpekler bitmiyor ki, hoşt deyince sıradaki geliyor.
- Hoşlanmıyorum köpeklerden, onlar kemiğe sadık. Aslanlar fazla vahşi, bülbüller güzele doymuyor.
- Herkesin bir kusuru var ama biz kusur aramıyoruz çünkü bizim de kusurumuz var.
- Ben kusur seçiyorum.
- Hımm ilginç. Mesela hangi kusurları seversiniz?
- Duygusuzluk bana zıt, sadakatsizlik zıt, yalancılık, riyâ, samimiyetsizlik zıt, maymun iştahlılık zıt, cehalet, sığlık zıt, bunlar yoksa iyidir.
- Hımm çok şey istiyorsun. Sanırım sen bir melek istiyorsun. Halbuki elinde ins var, unutan, nankör olan, ihanet eden, satan, yarı yolda bırakan, terk eden, yok eden, inkar eden, zulm yapan, pişman olan, ağlayan, ağlatan…
- İyi inşallah komşular gömer beni.
- Neden komşuya bağladın…
- Çünkü bütün bu duygular ve ins bize komşu değil mi?
- Evet, bu nedenle zaten ev alma komşu al demişler ama biz eve fit olmuş, komşu ile fitneye girmişiz…
- Üstat seninle konuşmak güzeldi… Ama şimdi gitmem lazım, sonra yine uğrarım.
- Olur, biz her zaman bıraktığın yerde olacağız.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.