İslam dünyasındaki felsefi ekolleri

...


Felsefe İslam dünyasına özellikle Suriye’deki merkezler ile Basra ve Küfe’de Müslüman Araplar, Yahudiler, Hristiyan ve İranlılar’la kaynaşmaya başlamıştı. Bu hareketle başlayan kültür ve düşünce alışverişi Abbasiler devrinde (750-1258) geniş bir tercüme faaliyetini doğuracak, büyük kısmı batıdan olmak üzere Doğu (Hint ve İran) ve Batı dünyalarının büyük fikir harekeleri İslam dünyasına intikal ettirilecektir. Yunan felsefesi, İslam dünyası üzerine etkisini doğrudan değil, Helenistik felsefe yani İskenderiye yolu ile olmuştur.

Tercüme hareketlerinde Müslüman Arapların eline geçen Suriye ve İran’daki Hristiyan Nasturi ve Ya’kubi manastırlarının rolü ayrı bir yer tutar.

Tercüme hareketleri

Felsefi düşünceyi ilgilendiren esaslı eserler, Halife Mansur zamanında itibaren Arapça’ya çevrilmiştir. Tercüme faaliyetinin en yoğun olduğu dönem dokuzuncu yüzyılda mütercimlerin çoğu tıp kökenlidir. Batlamyus (ptoleme) ve Öklides’in eserlerinden sonra Hipokrat ile Galen Arapça’ya aktarılmıştır. Hüneyn b. İshak’ın başkanlığından Bağdat’ta Abbasi halifesi için birçok eserleri arapça’ya çevirdi. Yahya b. Batrik Platon’un Timaio’unu, Aristo’nun Meteoroloji, el-Hayvan, Psikoloji (en-Nefs) ve Fi’l-Alem’ini çevirdi. Aynı şekilde Aristo’nun Sofistika’sı ile Yahya en-Nahvi’nin Fizik üzerine yazdığı şerhi, Abdülmesih b. Abdullah Naim el-Hımsi tercüme etmişti. Yahya b. Adiy Aristo’nun Kategoriler’ini Poetike ve Metafizik’ini, Platon’un Devlet ve Timaeus’unu Arapça’ya çevirmişti. İlk Arap filozofu el-Kindi’dir.

Tabiat felsefesi

Bu felsefe hareketinin temel özelliği tabiat ilimlerine dayanarak felsefe yapmışlardır. Sokrat öncesi Yunan Felsefesi ile Hint Felsefesi’nin etkisinde olmuştur. Bu felsefenin alt kolları;

a) Tabiiyyun (Naturalistler)

b) Maddiyyun (Dehriyyun), Materyalistler

c) Batiniler

d) İhvan’us Safa

a) Tabiiyyun (Naturalistler)

Deney ve tümevarım metodunu ilk kullanan ve bilginin duyumlardan ibaret olduğunu savunmuşlardır. İslam dünyasındaki ilk felsefi akımdır. Maddi dünyanın dışında ruh ve Allah’ı kabul ediyor, Allah’ın hikmetinin, onun yarattığı eşyada tecelli ettiğini söylüyorlar. Bu ekolun kurucusu Ebu Bekr Zekeriya Razi’dir. Razi aynı zamanda bir tıpçıdır. Yirmi ciltlik el-Havi adlı bir kitap yazmıştır. Fizikte ışığın kırılmasını ilk kez o bahsetmiş, boşlukta çekimin varlığını ispatlamaya çalışmıştır.

Ruh ve Nefs hakkındaki Görüşleri: Raziye göre Nefs, bedenden önce gelir. Cisim nefse bağlıdır. Bu nedenle bir doktor beden kadar, ruhu da tedavi etmesini bilmelidir. Ruhun ölmezliğine inandığından maddecilerle bu konuda ayrılmıştır. Fakat ruhun bedenden bedene göçü (tenasuh) kabul ettiği için de kelamcılardan ayrılır.

Felsefi görüşleri

Razi felsefi sisteminde beş kozmogonik prensibe dayanmaktadır. Bunlar;

a) Allah

b) Boşluk (yani mutlak mekan)

c) Müddet (süre) yani mutlak zaman

d) Ruh (nefs)

e) Madde (heyula)

İslami düşünce tarihinde dinleri birleştirme fikrini ilk defa ileri süren düşünürdür. Felsefe ile dinin uyuşmasını red eder. Aristo’nun otoritesini kabul etmediğinden ve Aristo mantığını kıyasıya eleştirdiğinden Meşşailik’e ters düşer. Peygamberlerin Allah hakkındaki haberlerin dışında birbirleriyle çelişki içerisinde olduğunu söyler. İyi ve kötünün bilinmesi için aklın yeterli olduğunu ve akıl herkeste eşit olduğunu söylemiştir.

b) Maddeciler (Dehriyyun)

Tabiatçılar gibi duyulardan başka ilgi kaynağı olmadığını kabul ederler. Yegane gerçek maddedir. Maddeciler zamanı ezeli ve yaratılmamış olduğunu kabul ettiklerinden onlara dehriyyun (zaman) derler. Allahın varlığını da kabul etmemişlerdir. Alemin ezeli olduğunu, mahluk olmadığını kabul ederler. Bu ekolun en meşhur kişisi İbni Ravendi (ölm. 910) dur. Kitaplarının çoğunda ateizmi işlemiştir. Batiniler arasında varlıklarını sürdürebilmiş, bir okul oluşturamamışlardır.

Temel fikirleri

a) Her varlık maddidir. Maddeden ayrı bir ruh yoktur.

b) Evren ve tanrı birdir. Evrenin dışında bir yaratıcı yoktur.

c) İnsan psikolojik bir şahsiyet değildir. Ruh, ölümden sonra yok olur

d) Batinilik

Karmati (kirmati), Mezdeki, Ta’limiyye, Mülahide, İsmailiyye, Hürremiye ve kırmızı başlık giydiklerinden Muhammire adlarıyla anılmışlardır. Batinilik; felsefi kavramlarla, şüphecilik, tasavvuf ve mütezilenin karışmasından doğmuştur. Onlara göre İslam’da her şeyin bir zahiri, bir de gizli manası vardır. Batini manaya nüfuz edilmeden Batıni olunamaz. Şiayı savunmuş, şianın aşırı kollarını içinde barındırmıştır. İslam aleminde batini temayüller ilk defa Sufilerden Hakim Tirmizi’de görülür. Batinilik; Yahudilikteki kabbalizme cereyanına benzer. Kabalistler Tevrat ve Zebur’un zahiri manasıyla iktifa etmeyerek, onların harflerinden gizli (batini) mana çıkarmaya çalışana bir akımdır. Batınılık ibn Meymun gibi bir filozof, Hasan Sabah gibi bir teşkilatçı yetiştirerek önemli faaliyetlerde bulunmuştur. Gazali batinilere reddiyeler yazmıştır. Abbasiler batinileri takibe almışlardır. Genelde siyasi olup, ehli sünnetin siyasi birliğini yıkmaya çalışmış ve önemli şahsiyetlere suikastlar düzenlemiştir.

Batiniliğin esasları şunlardır.

a) Halifelik yerine imamlığı kurmak

b)Siyasi iktidarı ele geçirmek

c) Hukuk sistemini oluşturmuşlardır

d) Fikirlerin ağırlık noktasını imam doktirini oluşturur. İmam masumdur. İmam her şeyi bilir ve İslam’ın birçok hükümlerini değiştirebilir.

Felsefi fikirleri

a) Alemin kadim olduğunu savunur ve İslam kelamından ayrılırlar.

b) Peygamberleri ve mucizeyi kabul ederler

c) İmamlar masumdur.

d) Ruh hakkında da Brahmanisttirler. Kötü ruhlar bir cesetten diğerine geçer ve azap çekmeye devam eder. İyi ruhlar da semaya yükselir, ilahi varlıkla birleşir.

e) Zarih dış, batın ise özdür. Dinleri batini manasına göre alırlar. Nasları tefsirle değil, tevil ile alırlar. Harflere birçok gizli manalar verirler.

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum