Depresyon ve güçlü rolü yapmak

...

Depresyonda dünya genelinde ciddi bir artış var. Psikiyatrik hastalıklardan örneğin şizofreni görülme oranı Japonya, Türkiye, Amerika’da her yerde aynı olmasına rağmen depresyonda öyle değildir. Depresyonun toplumlarda görülme sıklığının değişebilen özelliği var. Depresyonun çok alt grupları da var. Klinik olarak rastladığımız majör depresyon olarak bilinen klinik depresyonda bütün toplumlarda karşılaşılma oranı yüzde 17 civarında. Yani yüzde 15 ile yüzde 20 arasında değişiyor. Uzamış depresyon ve depresyona yakalanma riski küresel bir artış gösteriyor.

Depresyonun yeti yitimine sebep olması nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından kanser ve kalp krizi gibi hayati tehlike içeren hastalıklarla beraber birinci plana çıkarıldı. Çünkü depresyona yakalanan bir kimse artık aylarca çalışamaz hale geliyor. Yeti yitimi oluyor, kişinin verimliliği düşüyor. Bu nedenle depresyon tedavisi ve önlenmesine ilişkin ciddi tedbirler alınıyor. Dünya genelinde özellikle intiharların önlenmesine ilişkin önemli çalışmalar yürütülüyor. Bu konudaki çalışmalar hızla artıyor.

Halk arasında “Bugün depresyondayım, bugün çok stresliyim” şeklindeki söylemler yaygınlaşıyor. Çocuklar arasında bile konuşulur hale geldi, çünkü yaygınlık tesiri var ve yaşamın bir parçası haline geldi. Klinik olarak bir anlık depresif halini depresyon olarak tanımlamıyoruz. Bir kişinin bu depresif ruh hali, üç günden fazla sürerse uzman yardımı alınabilir ama 15 günden fazla sürmesi halinde çok ciddi klinik yardım alınması gerekiyor. Bu ruh halinin iki hafta içerisinde düzelmemesi beyin kimyasında kalıcı değişiklikler olmaya başladığı anlamına geliyor.

Özellikle gelişen teknolojiler, yapay zeka ve beyin haritalama çalışmaları sayesinde önceki yıllara oranla artık depresyonda beynin hangi bölgesinde hangi bozukluklar olduğuyla ilgili tespit edilebilirlik çok daha arttı. Kişinin düşünen beyin, hisseden beyin ve karar veren beyni bulunuyor. Depresyonlu kişi düşünüyor fakat düşüncesini his zannediyor, inanıyor ve ona göre davranıyor. Depresyonda tamamen beyindeki network bozuluyor. Depresyon aslında klinik olarak patoloji kitaplarında fonksiyonel connectivite bozukluğu yani bağlantısallık bozukluğu olarak geçiyor. Beynin düşünen, hisseden ve karar bölgesindeki bağlantısallık bozukluğu şimdi ölçülebiliyor ve tedavi edilebiliyor.

Depresyonun iki ana özelliği vardır; bunlardan biri depresif hüzün, keder ve acı çekme hali, diğeri ise kişinin hayattan ve günlük aktivitelerden zevk almamaya başlamasıdır. Depresyonda yaşamdan ve tüm isteklerinden haz alamama bir de acı çekme var. Depresyonun acısı aşk acısından beterdir. Aşk acısını biz hicran diye tarif ederiz. Depresyondaki kişi ‘O acıdan bir anlık ölsem daha iyi’ der. Öyle bir iç acısıdır o, içtedir. Genellikle anlaşılmaz. Eşler, yakınlar iyi niyetle ‘Takma kafana, gez toz geçer, neyin eksik ki yediğin önünde yemediğin arkanda, evham yapıyorsun, kendi kendine doktor oldun’ diye telkinde bulunur. Çoğu iyi niyetle söylenir. Ama zaten kişi bunu yapamıyor. Birde böyle söylenince kişi daha da acı çeker. Bu kulağı duymayan bir insana ‘Duysana’, ayağı kırılan kişiye ‘Yürüsene’ demek gibi… Tedavi için başvuran kişiye beyin fonksiyonlarındaki değişiklikleri gösterdiğinizde pek çok vakanın ‘İlk defa anlaşıldım’ diye ağladığını biliyoruz.

Depresyon kadınlarda iki misli daha fazla görülür. Bu erkeklerde depresyon olmadığı anlamına gelmiyor. Erkekler depresyonu öfkeli şeklinde yaşıyorlar. Her şeye kızıyorlar, kapının eşiğinde kavga etmeye başlıyorlar. Böyle davranan bir erkek depresyondadır, aslında o şekilde yaşadığı için… Kadınlar duygularını daha açık bir şekilde ifade ettiği için kadınlardaki oranı çok gibi görünüyor. Bu durum bizi yanıltmasın. Kadınlar depresyon durumunu durmadan ifade edebiliyor, anlaşılabiliyor. Erkek başka türlü yapıyor, bir de bizim kültürümüzde depresyonu beden dili ile ifade etme yatkındır.

Kültürümüzde yaygın şekilde duyguların bastırılır. Özellikle de psikiyatrik rahatsızlıkların adlandırılmasında güçlük yaşanır. Direkt depresyonum var demiyor. Anadolu’da çalıştığım zamanlardan biliyorum. Hastaya ‘Ne şikâyetin var?’ sorusu yerine ‘Neren ağrıyor?’ diye sorulurdu. Özellikle psikiyatrik rahatsızlıkları somutlaştırma eğilimi vardı. Bu da duyguların ifadesinin zorluğu ve toplum olarak duygularımızı bastırmamızdan kaynaklanıyor.

Depresyonda ölüm düşüncesi, kişinin aklına sıkça geliyor. Normalde ölüm düşüncesi birinin aklına bir defa gelebilirken depresyondaki kişinin aklına 10 misli daha fazla geliyor. Depresyonda ayrıca uyku bozuklukları, iştah bozuklukları oluyor. Bazen azalıyor bazen çoğalıyor. Bir de konsantrasyon bozukluğu çok daha fazla görülüyor. Kişi odaklanamaz, ders çalışamaz hale gelir. İşlerini yapamaz. Aslında bakıldığında depresyon dediğimiz durum geçici bir unutkanlık halidir. Beyin yavaş çekim gibi çalışıyor bu kişilerde.

Depresyon sebeplerinde yüzde 30-40 oranında genetik yatkınlığın rolü var ama genetik yatkınlığı olduğu halde hiç depresyona girmeyen çok kimse de var. Genetik yatkınlığı olmadığı halde sık sık depresyona girenlerde var.

Maskeli depresyon da denilen örtülü depresyonda kişinin depresyonda olduğu anlaşılmaz. Kişi dışarıya karşı çok neşelidir. Herkesi güldürür ama iç dünyalarında farkında olmadan hep güçlü rolü oynar. Kişi intihar ediyor. Yakınları ‘Hiç intihar etmesini beklemezdik. Nasıl olur, mümkün değil, inanamadık’ diye şaşırırlar çünkü kişi duygu ifadesini ters yapıyor. Dışarıda gülerek, güçlü rolü yaparak içindeki dünyayı gizliyor.

Depresyon, klinik vaka olarak yüzde 60-70 oranında tedavi edilebilir. Tedavide genellikle uzun dönemde sonuç alınıyor. Yaklaşık 4 ile 6 hafta arasında normalleştiriyor ama genellikle 6 aylık bir tedavi gerektiriyor.

Depresyondan korunmada yaşam felsefesi çok önemli. Depresyonda ilaç tedavileri uygulanıyor. İlacın yetersiz kaldığı durumlarda Manyetik Uyarım Tedavisi (TMU) ile beyne manyetik uyarılar veriliyor. Birincil korumada kişinin hasta olmamasının sağlanması, ikincil korumada ise risk gruplarının belirlenmesi hedefleniyor.

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum