Yaşlılık beyinden başlar

...

Modernizm bize birçok olumlu şey kazandırdı ama kültürümüz üzerinde olumsuz etkileri oldu. Bu etkilerden birisi de yaşlıları yük gibi gören anlayış oldu. Kapitalist sistemin etkisiyle Avrupa’da ikinci dünya savaşı çıkmadan önceki dönemde belli bir yaşa gelenlerin ölmesi gerektiğine ilişkin fikirler ortaya atıldı. Yaşlı bireylerin artık üretmiyorsa işe yaramadığını öne süren tarzda düşünceler… Yaşlı bireyler işletme maliyetini arttıran etkenler olarak düşünülmeye başlandı. Yaşlı bireylerin kendi hallerine bırakılması, hatta ötenazi gibi birçok teşvikler yapıldı.

Benmerkezciliğin yaygınlaşması, özellikle gençler arasında sadece kendi zevkini ve konforunu düşünen insanların çoğalması nedeniyle yaşlılarla olan diyalog zayıfladı. Bağları zayıfladı, koptu. Bunda geniş ailenin zayıflaması ve eskisi gibi bilge yaşlıların olmamasının etkisi var. Eskiden aileyi derleyip toparlayan, sorunları çözen, doğru kararlar verebilen bilge yaşlılar vardı. Ama yine de bizim kültürümüzde, o kadar yıpranmaya rağmen yaşlılarla ilgili güzel yaklaşımlar devam ediyor.

Günümüzde yaşlıların en büyük sorunu yalnızlık ve sosyal izolasyon… Dünyada özellikle de Batı ülkelerine göre bu sorun bizde daha azdır. O azalma da aslında bizim kültürel kodlarımızla ilgilidir. Zaman şimdi çok hızlı değişiyor. Daha önceki sosyolojik değişimler, 30 senede bir oluyordu. Şimdi artık üç senede bire düştü sosyolojik değişimler.” dedi. Tarhan, “Şu anda yaşlıların en büyük psiko sosyal sorunu yalnızlık. 90 yılında doçentlik sınavlarına girdiğimde doçentlik sorumdu. Çapa Tıp Fakültesi’nde Eflatun hocamız ‘Yaşlıların en çok psikososyal sorunu nedir?’ diye sormuştu. ‘Yalnızlık’ dedim. Açıkladım, aynı hakikat devam ediyor.

Batı dünyası bu anlayışın yanlış olduğunu fark etti, yaşlılık tanımı da yeniden yapıldı. Yeniden yaşlılara değer vermeye başladılar. Yaşlıların sosyal hayata katılması için çalışıyor. Yaşlılığı yeniden tanımladı. UNESCO’nun harika bir yaşlılık tanımı var. ‘Bir insan ne zaman yaşlanır? Bir insan konfor alanının dışına çıkamıyorsa yaşlıdır’ diyor. İkincisi yeni şeyler öğrenemiyorsa, şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa yaşlıdır. ‘Ben her şeyi biliyorum’ diye düşünüyorsa, sorup öğrenmeye kapanmışsa, merak etmiyor, keşfetmiyorsa ve geçmişte anılarını yaşıyorsa, gençlik anılarını yaşıyorsa ve sürekli eskiyi tefekkür ediyorsa yaşlıdır.

Dört grup yaşlanma var, bunlar; kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik yaşlanma olarak sıralanır. Kronolojik yaş nüfus kâğıdımızdaki yaştır. Biyolojik yaş bedenimizle ilgilidir. Eğer kendimize iyi bakıyorsak, yememize, içmemize, yaşam tarzımıza dikkat ediyorsak kronolojik yaş70-80 olur ama kişi 50-60 yaşında gösterir. Psikolojik olarak da aynı kişi 70-80 yaşındadır ama bakarsın psikolojik olarak enerjiktir. Yeni şeyler öğreniyor, bilgisayar öğreniyor, yeni programlar öğreniyor. Dinamikse, işine gidip geliyor, üretkenliği devam ediyorsa kronolojik yaşına göre psikolojik yaşı gençtir ya da tam tersidir.

Sosyolojik yaş ise kişinin yaşadığı toplumla uyumlu davranabilmesidir. Kişi seçilmiş yalnızlığın dışında yani istemediği halde yalnız kalıyorsa, izole oluyorsa, kendi istemediği halde farkında olmadan kimse onu dışlamıyor ama o yalnız kalıyorsa, kaçınma davranışları varsa bu kişiler daha çok yıpranıyor. Sosyolojik olarak yaşlı deniyor yalnız kalan kişilere…

İleri yaştaki kişiler için alıştığı ortamda yaşamak tavsiye edilir, ancak bazen yaşlı bakım evlerinde de kalınabilir. Bizim toplum olarak da devlet kurumları olarak da başarılı bir şekilde yaşlı kişileri sokakta bırakmamayı çok rahatlıkla sağlayabilen sistemimiz var. Birçok yaşlı bakım kurumları ve Darülaceze gibi kurumlar bulunuyor. Yaşlı bireylere güzel konfor sağlayarak onların zihinsel ihtiyaçlarını gideriyor. Hatta psikolojik ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. Konforunu sağlamaya çalışıyor. O insanlar orada güzel şeyler üretebiliyor. Ürettiği zaman da kendini daha iyi hissediyor.

Torunlarla neden iyi anlaşılır?

İleri yaştaki bir insan için en önemli şey kendi fikrinin sorulması, onun fikirlerine ihtiyaç olduğunun belirtilmesidir. O kişiye herhangi bir durumla ilgili düşüncesinin sorulması, onun tecrübelerinden yararlanılmaya çalışılması çok önemlidir. Onun için dede torun çok iyi anlaşır. Dedelerde, anneannelerde ya da babaannelerde anlatma, paylaşma arzusu ve dürtüsü vardır. Çocukta da sorup öğrenme arzusu vardır. Bu ikisi birleşiyor. Orta yaşlardaki anne ve baba hep meşguldür. Çocuklarla ilgilenemez. Burada devreye büyüklerin tecrübesi girer.

Bazı anne ve babalarda ileriki yaştaki kişilerle çocuğun temas kurmasını desteklememek vardır. ‘Annem ve babam çocuğumun huyunu değiştiriyor’ şeklindeki düşüncelerle hareket ederler bu kişiler. Oysa çocuk aile büyüklerinden hayatı öğrenecek. Çocuğu cam fanusta büyütemeyiz ki.

Bazı ileri yaştaki kişiler yeni şeyleri tehdit gibi görüyorlar. Böyle durumlarda yeni deneyime kapalı oluyorlar. Onun için yeni deneyimlere açık olan kişi, hangi yaşta olursa olsun yaşlanmamıştır. Yaşlılık psikolojisi demiyoruz yaşlanma psikolojisi. Yaşlanma yavaşlatılabilir, durdurulabilir, geciktirilebilir ama yaşlılık dediğin zaman sanki muhakkak kader gibi görülüyor.

Yaşlı bireyler için sosyal bir gruba dahil olmak önemlidir. Onun için sosyal gruba dahil olamayan yaşlılar hızla çökerler. Aile büyüklerimizle ilgilenmek, onlarla sohbet etmek, teşekkür etmek onlara ilaç gibi gelir. Onlara duyulan minnettarlığı ifade etmek, bugünlere gelmesinde onlara teşekkür etmek, takdir ve onay sözleri söylemek onlar için hediye gibidir ve çok kıymetlidir. 

Etiketler :
Diğer Yazıları

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum