En büyük engel ‘etiket’
...
Zihinsel performansı çok iyi, kendine bir amaç
belirlemiş, kendisinin güçlü ve zayıf yönlerini tespit etmiş, güçlü yönlerine
odaklanarak oradan bir amaca tutunmuş kişiler, her zaman başarılı ve mutlu olur.
İnsanı harekete geçiren şey amaçtır, amacın doğru belirlenmesidir. Psikolojik
engelli denilen kişiler, ‘ben yapamam’ diyen kişilerdir. Öğrenilmiş çaresizlik,
‘ben beceremem, ben bilemem’ demektir. Beynimizin öyle bir çalışma sistemi var
ki kendi kendini programlayan bir organ. ‘Ben yapamam’ deyince olumsuz
bağlantıları görüyor, algılamalar yapıyor, olumsuz pozisyona geçiyor ve kaçınma
davranışı oluyor. Ama kişi ‘Ben yapabilirim, şu yönüm güçlü, bunu
gerçekleştirebilirim, bunu geliştirebilirim’ dediği zaman onunla ilgili önüne
fırsatlar çıkıyor. Bu fırsatları kullanıyor ve başarıyor.
Engelli bireylerin toplumda en çok karşılaştıkları engel
“etiketlenme”dir. Toplumda özellikle etiketlenme bu bireyler önünde en büyük
engeli oluşturuyor. Kişi ‘ben engelliyim’ diyerek kenara çekiliyor. Toplumda bu
bireylere yönelik zaman zaman ortaya çıkan ‘Aman sen engellisin otur evde’, ‘sen
engellisin şunu yapma’ şeklinde aşırı korumacı yaklaşımlar var. Bu nedenle var
olan yetenekleri gelişmiyor. Bunun için engellilere davranma biçimi çok önemli.
Fazla şefkat de engellileri olumsuz yönde etkiliyor. Kendilerini acınası
hissediyorlar. Böyle durumlarda onlarda depresif oluyorlar.
…
Kişi engelli olarak dünyaya gelmiş olmasına rağmen eğer
zihni açıksa birçok engeli aşılabilir. Kişinin zihni çalışıyorsa düşünüp hayal
kurup bir teori geliştirebilir, sonra onu hayata geçirebilir. Böylece birçok
kişiye ilham verebilir. Herkesin parmakla gösterdiği bir kişi oluyor. O nedenle
engellilerin sosyal hayata dahil olmasını arttırmak çok önemli. Toplumun %50’si
aslında dezavantajlı %50’si avantajlı.
Engellilere yaklaşımda çok ciddi tutum hataları var,
özellikle ortama dahil olmaları konusunda çok yanlış davranılıyor. Biz bir
slogan geliştirdik: Bir kişi ile karşılaştığında ‘özrüne, özeline ve kutsalına
karışma’ diyoruz. Bu üç konuda kişinin sınırlarına girilirse çatışma
çıkabiliyor. Örneğin kişinin özel hayatı ile ilgili bir konuyu o kişiyi
tanımadığın için bilemiyorsun. İlişki ilerlerse daha sonra o konuda doğal akışında
gelişiyor zaten. Zaten aksi bir yaklaşımla doğru iletişim kurulmaz. Mesela
kişiyi tanımadan önyargılı bir şekilde ‘Vah vah, sana ne oldu böyle?’ dediğiniz
anda o kişiyle iletişim kopar. Fiziksel engeli olan kişiyle hemen bunun nedeni
sorulmamalı. Bunu çoğunlukla toplum olarak yapamıyoruz. Çoğunlukla iyi niyetli
bir şekilde yapılıyor. Çoğu zaman vah vah diyerek acınarak bakılıyor. Bu tarzda
bakmak duygusal aptallıktır. Karşı tarafın duygularını hiç anlamamak yani
duygusal sağırlık, duygusal körlük de deniliyor.
…
Doğuştan engelli bireyler, sonradan engelli olan kişilere
göre hayata daha iyi uyum sağlıyor. Engelli bireylerin topluma ve hayata
uyumları konusunda bilinçli yaklaşımlar önemli. Bu bireylere yaklaşım şekli, bu
kişilerin uyumunu belirliyor. Engelli bireyler konusunda gelişmiş ülkelerle
gelişmemiş ülkelerdeki ayıran en önemli faktör, dezavantajlı insanlara
yaklaşımları. Dezavantajlı bireylere sağlıklı ve bilinçli yaklaşıyorsa bu
kişilerin uyumu da ö ölçüde başarılı oluyor.
Engelli bireylerin yaşama bağlı olmalarında etkili olan
bir diğer şey de bulunduğu durumu kabullenmektir. Psikoterapilerde uygulanan ‘kabul
et ve yönet’ yöntemi önemlidir. İnsanın gücünün yettiği şey, var gücünün
yetmediği şey var. Engellisin gücünün yetmediği bir şey var. Bu durumda bunu
kabul edeceksin ve bir neden koyacaksın. Bu kabulden yönet yöntemidir. Bu
yöntemi kullanan engelli bireylerin genellikle pek çok alanda başarılarını
görürüz. Sahip olduğu her şeyi kabullenmiş, kendine bir hedef koymuş, o
engelliliği de odaklamamış, zihnini yeni bir hedef koyup çalıştırarak
geliştirmiştir.
İnsanın fizyolojik ve biyolojik ihtiyaçları kadar
psikolojik ihtiyaçları da çok önemlidir. Kişinin sevme, sevilme, korunma,
kendini güvende hissetme gibi ihtiyaçları var. Kişi kendini güvende hissetmezse
kendini oraya ait hissetmezse kendini kötü ve yalnız hissediyor. Şu anda
özellikle gelişmiş toplumlarda en büyük sıkıntı insanın ilişki ihtiyaçlarını
karşılayamaması. Yalnızlık günümüzde en önemli sorunların başında geliyor.
İleri yaştaki insanları çocukları ve gençleri olumsuz etkilemeye başladı.
…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.