‘Hamurdan’ geçen bir ömür;

‘Hamurdan’ geçen bir ömür

...

Simidin 40 yıllık ustası ‘Site Simitçisi’ (Kopuk) Şükrü Gebeşoğlu:

‘Hamurdan’ geçen bir ömür

KASTAMONU’da 100 yıllık fırında, 1971 senesinden beri simit üreten ve aynı zamanda baba mesleğini yapan “Site Simitçisi”nin sahibi Şükrü Gebeşoğlu, mesleğini ve hayatını Doğrusöz okurları için anlattı. Gebeşoğlu, mesleğe 12 yaşında babasının yanında başladığını, bu mesleği de severek ve isteyerek yaptığını belirtti. “40 SENEDİR BABA MESLEĞİNİ YAPIYORUM” Kastamonu Ahlatçık’ta 1958 yılında doğan ve 61 yaşında olan Şükrü Gebeşoğlu; “12 yaşıma kadar okudum, 5 yıl bittikten sonra babamın yanında, bu dükkânda çalışmaya başladım. Bu meslek baba mesleği. İsteyerek ve severek yapıyorum. Yaşım şuan 61 ve ben 40 senedir bu işi yapıyorum, sevmeseydim 40 sene boyunca bu işi yapamazdım. Küçüklükten yetiştim ve öğrendim bu mesleği. Severek, babamdan görerek yaptım. Bizden öncekiler ekmek fırını olarak kullanıyorlarmış burayı. Çarşı ekmeği, köy ekmeği… Biz de tutunca simit fırınına çevirdik. Kastamonu usulü yerel lezzeti. Kopuk derlerdi bize. Şimdi de kime sorsan ‘Kopuklar’ diye bizi gösterirler. Bu bizim lakabımız, eskiden beri böyleydi. Biz dedemizden fazla kopuktuk sanırım. Bir de öncesinde sosyetelere kopuk derlerdi. Eskiden sivri topuklu ayakkabı, pardesü, şapka hep modaydı. Bu tarz giyinenler hep sosyeteydi. Biz de eskinin sosyetesiydik. Oradan kalma bir lakap” dedi. “ÖMRÜMÜZ HAMURDAN GEÇTİ” Askerlik çağına geldiğinde vatan görevini yapmaya gittiğini söyleyen Gebeşoğlu, askerdeyken de fırıncılık yaptığını dile getirerek şöyle konuştu; “Askere gidince acemi birliğinden sonra usta birliğine verdiler. Orda levazım başçavuşumuz bize ‘mesleği olan söylesin’ demişti. Ben de 12 yaşımdan beri fırıncılık yaptığımı söyledim. Ondan sonra orada 18 ay boyunca fırıncılık yaptım, ekmek yaptım. O zaman uzun ekmekler vardı, onlardan yapardım. Askerden geldim, tekrar yine bu dükkânda babamızın mesleği olan fırıncılığı sürdürdük, bu mesleğe devam ettik. Yani kısaca söylemek gerekirse ömrümüz hamurdan geçti.” “MAKİNEYLE YAPILANLA ELLE YAPILANIN LEZZETİ BİR OLMAZ” Kendisinin 12 yaşından itibaren babasının yanında yetiştiğini ve şimdiyse kendisinden sonra yetişen birinin olmadığını belirten Gebeşoğlu; “Bizden sonra buraya gelecek kimse yok. Yetişmiyor, bizden bu işi yapacak biri. Eskiden çocuklar 5’inci sınıftan sonra okumazdı, gelip çalışırlardı. Şimdi okul süresi 12 yıl oldu. 20 yaşına kadar okuyorlar. Ondan sonra da ya askere gidiyor ya da okumaya devam ediyorlar. Bu işlerde küçükten yetişmek gerekir. 20 yaşından sonra ne öğrenecek ki. Bir de şimdi her tarafta makine var. Bizler bunu elimizle yapıyoruz, her şey elle. Etli ekmek elle, simit, ekmek elle… Burada hiçbir şeyi makineyle yapmıyoruz, makineye karşıyız. Bu işler zor. Zor olduğu için herkes kolayına gidiyor. Kolay iş olacak, parası çok olacak, iş az olacak. Makine ile yapılanla elle yapılanın lezzeti bir olmaz. Pastırmalı etli ekmeği makinede yapıyor, o lezzeti bulamıyor. Elin değecek ona. Ne demişler atalarımız el emeği göz nuru…” KEL SİMİDİN SIRRI ‘PEKMEZLİ SU’… Kel simit ve kuru simidin nasıl yapıldığını da anlatan Gebeşoğlu; “Hamuru yoğurduktan sonra bu şekilde parçalar halinde hazırlayıp şekil veriyoruz. Üzüm pekmezi ve sıcak su kaynatıyoruz. Ve aynı makarna gibi yaptığımız hamur simitleri o pekmezli suda haşlıyoruz. Esas beyin burası zaten. Pekmezli suda pişmesi kısmı. Burada pişiyor daha sonra da o suda pişen hamurları alıp fırına atıyoruz, fırında kızarıyor. Burada sadece simit değil, aynı zamanda kuru etli ekmek de yapıyoruz. Hamur orada hazır duruyor, sabah yoğurup bekletiyoruz, etli ekmek, pastırmalı ekmek, peynirli ekmek, kuşbaşılı ekmek ne isterlerse onu yapıyoruz” dedi. “KURU SİMİDİ BİLEN YER” Kel simidin hamurundan yapılan, kel simitten daha küçük boyutta ve kuru olan kuru simit için de Gebeşoğlu şunları dile getirdi; “Kuru simit eskiden beri vardı. Onu şimdikiler bilmez. 1975’lerde vardı bu kuru simit. Ancak üretimi bitmişti, kimse yapmıyordu. 2 sene öncesinde biz yeniden üretmeye başladık. Mesela bunu şimdikiler yemez kuru diye. Onu ancak bilenler yer. Bu kuru simit hem midenin suyunu çeker hem de göbek yapmaz. Tıpkı çubuk kraker gibi.” (Nihan Kıran)

Kaynak:

İlgili Konular :
İlgili Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
0 Yorum