‘Doğu Türkistan için bir ses verin’
Kastamonu İHH İnsani Yardım Derneği’nce Doğu Türkistan’daki hak ihlalleri sebebiyle Nasrullah Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan açıklamada, Çin tarafından yapılan zulme dikkat çekilerek; “Hiçbir soykırım elbette unutulmasın ve insanlık ailesi bir daha asla soykırımlarla yüz yüze kalmasın duasıyla Çin’in bu zulmüne karşı; ulusal ve uluslar arası kamuoyunu farkındalığa çağırıyoruz” ifadelerine yer verildi....
Basın açıklamasına İHH Kastamonu Şube Başkanı Kadir Horuz
ve yönetimi ile Türk Hava Kurumu (THK) Şube Başkanı Mücahit Dağdelenoğlu,
Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Orhan Sancaktaroğlu, Birlik Vakfı Şube Başkanı
Erdal Aslan, Kastamonu Üniversitesi öğrencileri ve vatandaşlar da destek verdi.
“HİÇBİR SOYKIRIM
UNUTULMASIN”
İHH tarafından yapılan açıklamada, Çin’in bir soykırım yaptığı ifade edilerek; “Çin hükümeti, özellikle 2017 yılından beri sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarında 1 ila 3 milyon kişiyi zorla alıkoyuyor. Çin zulmünün açıkça diğer adı, adım adım soykırımdır. Doğu Türkistanlılar, inanmadıkları Çin Komünist Partisi (ÇKP) ideolojisinin söylevlerini, marş ve şiirlerini ezberlemek zorunda bırakılıyor. Sanki bir dinmiş gibi, Çin Komünist Partisinin liderine tazime zorlanıyor. Biz burada Uygur’u, Kazak’ı, Kırgız’ı ve Hui’siyle… İslam inancına mensup insanları, ırkçı bir yaklaşımla topyekun ortadan kaldırmayı hedefleyen Çin’in soykırım içeren uygulamalarından vazgeçmesi adına bir kanaat oluşturmayı hedefliyoruz. Ülkesi Bosna’da nice soykırımlara şahitlik eden rahmetli Aliya İzzetbegoviç ‘Unutulan soykırım tekrarlanır’ diyor. Hiçbir soykırım elbette unutulmasın ve insanlık ailesi bir daha asla soykırımlarla yüz yüze kalmasın duasıyla Çin’in bu zulmüne karşı; ulusal ve uluslararası kamuoyunu farkındalığa çağırıyoruz” denildi.
“ÇİN KOMÜNİST
PARTİSİ VE YÖNETİMİ, ZALİM VE KATİLDİR”
Doğu Türkistanlıların kölelere ve kısırlaştırma politikalarının hedefi olduğu dile getirilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi; “Uygurlar bugün en temel insani hakları ellerinden alınmış bir halk olarak kitlesel bir cezalandırma ile karşı karşıya bulunmaktadır. Çin’in Uygur bölgesinde uyguladığı terörle savaş ve güvenlik merkezli politikaları Uygur toplumunu kültürel kimliklerinden, dini inançlarından sıyrılmış ve ‘terbiye edilmiş’ makul vatandaşlar haline getirecek kitlesel bir sosyal mühendislik projesi olarak görülmelidir. Bugün geldiğimiz noktada, Uygur bölgesinde, Uygurca tüm eğitim kurumlarından kaldırılmış, din eğitimi ve öğretimi yasaklanmış, Kur’an-ı Kerim dahil dini kitapları bulundurmak ve okumak, ibadet etmek, sakal bırakmak, başörtü, uzun etek gibi dini kisveler kullanmak yasaklanmıştır. Şimdi bir de bu zulümlere Çin hükümetinin irrasyonel ‘sıfır Kovid’ nedeniyle eve kapatılma zorunluluğu eklendi. Evlerin kapıları kaynak makineleriyle kapatılmakta, insanların en temel ihtiyaçlarını gidermek için dahi dışarı çıkmalarına müsaade edilmemektedir. En son yaşanan elim yangın faciası ve Çinli görevlilerin bu faciaya seyirci kalmaları bir kez daha göstermiştir ki, Çin Komünist Partisi ve yönetimi, zalim ve katildir” denildi.
“ÇİN’İN EN BÜYÜK
TİCARİ ORTAĞI İSLAM DÜNYASIDIR”
Açıklamada son olarak yapılması gerekenler şöyle sıralandı; “Çin, Doğu Türkistan’daki uygulamalarından açıkça anlaşıldığı üzere, Han milletinin üstünlüğüne dayanan ırkçı bir devlettir. Doğu Türkistan’da Uygur, Kazak, Kırgız olmak bugün adeta ‘suç telakki edilmekte’ ve insanlar peşinen ‘düşman ve terörist’ olarak yaftalanmaktadır. Öncelikle Çin’in bu tutumdan derhal vazgeçmesi gerektiğini ilkesel olarak hem uluslararası toplumun hem de kamuoyunun kabul etmesi gerekmektedir. Doğu Türkistan’da kurulan ve Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer azınlık gruplarının evlerinin içine kadar takip edilmesini sağlayan yüksek teknoloji ürünü takip ve gözetleme sistemleri derhal kaldırılmalı; sokak sokak, cadde cadde, ev ev bu uygulamaları yapan bin 400’ü aşkın güvenlik şirketi bölgeden çekilmelidir. Çin, Dünya Sağlık Örgütü’nü ve bağımsız sağlık kurumlarını derhal kamplara davet etmelidir. Birleşmiş Milletler, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhal durduracak sahici adımlar atmalıdır! Çin’in veto engelini aşabilecek önlemler getirilmelidir. Toplama kampları utancından kurtuluncaya kadar tüm ülkeler Çin ile siyasi, ticari ve askeri bağlarını koparmalıdır. Çin’in en büyük ticari ortağı İslam dünyasıdır. Bu çerçevede, ekonomik yaptırım mekanizmalarının etkinliği göz ardı edilmemelidir. Bu bir öz eleştiri; İslam dünyası ve medya kuruluşları Doğu Türkistan’daki hak ihlallerini yok görmekten vazgeçmeli ve bu konuya daha çok ilgili göstermelidir. Doğu Türkistan konusunda İslam dünyasının çatı kuruluşu olan İslam İşbirliği Teşkilatı adeta yok hükmündedir. İslam İşbirliği Teşkilatı kuruluş misyonunu deruhte etmelidir. Zira teşkilatın mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da her türlü hak ihlaline karşı mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz ve mazlumların yanında kalmaya devam edeceğiz! Çünkü, bizler inanıyoruz ki; Martin Luther King’in ifade ettiği gibi; ‘Herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalete yönelik bir tehdittir’ Allah, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yardımcısı olsun.”
“DOĞU TÜRKİSTAN
İÇİN BİR SES VERİN”
Basın açıklamasında söz alan Doğu Türkistanlı bir vatandaş ise; “Doğu Türkistan’ın başkenti Ürümçi şehrinde Uygurların yoğunlukta olduğu bir mahallede yangın vahşeti yaşanmıştır. Meydana gelen bu yangın esnasında, Çin yönetimi tarafından Kovid bahanesiyle kapıların ve yangın merdivenlerin kaynatılarak kapatılmış olması, bina sakinlerinin anında haber vermelerine rağmen yangın arabaları için özel yolların dahi kapatılmış olması ve geçişlerine zamanında müsaade etmemelerinden dolayı aralarında çocuklar ve kadınlar bulunan 44 küsur Doğu Türkistanlı yanarak ve bazıları kendilerini 21 katlı binadan atarak hayatını kaybetmiştir. Biz bu acı haberi dünya ile paylaşmak ve bu vahşetin tek sorumlusu olan işgalci Çin’in bu zalimane faşist uygulamasını kınamak, lanetlemek ve halkımızın yaşadığı vahşet ve hala maruz kaldığı soykırımı durdurmak amacıyla tüm milletimiz, STK temsilcilerimiz ile burada bulunuyoruz. Doğu Türkistan halkı olarak, her türlü meşru yollarla, tüm imkanlarımızı sarf ederek, sesimizi duyurmaya devam edeceğiz. Doğu Türkistan’da 8buçuk milyon insan suçsuz olarak toplama kamplarına kapatılırken, 500 binden fazla çocuk kampında tutsakken, namuslar çiğnenirken ve insan hayatı hiçe sayılırken, Biz Doğu Türkistan halkı dünyanın ve özellikle Türk-İslam aleminin vicdanına sesleniyoruz. Eğer toplama kampında işkencesine beni öldürün diye yalvarmak zorunda kalan Müslüman kardeşinizin feryadı yüreğinizi yakmıyorsa, eğer bütün ömrü boyunca Müslüman yaşayıp, ömrünün sonunda Allah’ı inkar etmek zorunda bırakılan, zorla domuz eti yedirilen nenenizin dedenizin göz yaşları yüreğinize akmıyorsa, eğer necis bir Çinliyle evlenmek zorunda bırakılan kız kardeşimin feryadı, çaresizliği, gece rüyalarınızı bölmüyor, sizi uykunuzdan uyandırmıyorsa ,dikkat edin. Tehlikede olan imanınızdır, insanlığınızdır. Biz size, gidip bizim için ölün, Çinlilere karşı savaşın demiyoruz ama bu feryatların, bu haykırışların, bu gözyaşların karşısında ,sessiz kayıtsız kalmayın. Doğu Türkistan için bir ses verin, Müslüman kardeşinize yapılan bu zulmü, ortadan kaldırmak için bir şeyler yapın diyoruz” ifadelerini kullandı. Açıklamanın ardından dua edilip Çin kınandı. (Emre Çevikoğlu)
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.