Yunanistan Başbakanı Kriyakos Mitçotakis, birkaç gün önce ABD kongresinde baştan ayağı Türkiye’yi suçlayan, eleştiren, daha doğrusu Türkiye’yi karalayan bir konuşma yaptı ve konuşması 3 dakika ayakta alkışlandı. Bu, çok önemli bir olay ve bir gelişmeydi. Ama daha öne geçen iç ve dış gündem haberleri nedeniyle fazla dikkat çekmedi.
Türkler için bu olayın derin derin üzerinde durmayı ve değerlendirmeyi gerektirdiğine hiç şüphe yoktur.
Çünkü 1950’li yıllardan bu yana Türk dış politikasındaki en büyük, en girift en çözümsüz problemler Kıbrıs, Ege adaları ve bu adaların kıta sahanlığı üzerinden Yunanlılarla yaşanmaktadır. Başka ülkelerle var olan sorunlarımız, Yunanistan’la aramızdaki kadar çözümsüz, sarpa sarmış, yılan hikâyesine dönmüş değildir.
Yunanistan, Türkiye ile arasındaki sorunların hiçbirinde bir milim dahi haksızlığını kabul etmiyor. Bu yüzden ne Kıbrıs’ta ne Ege adalarıyla ilgili kıta sahanlığında ne de Doğu Akdeniz’deki MEB (münhasır ekonomik bölge) sorununda en küçük ilerleme kayıt edilemiyor. Üstelik Türkiye bu sorunlarla ilgili olarak her fırsatta tahrik ediliyor. Yunanistan aramızdaki sorunlar konusunda daima “Dilinin altında bakla, herkesi karala kendini akla” politikası güdüyor.
…
1959 tarihli Londra ve Zürih antlaşmalarıyla kurulmuş olan Bağımsız Kıbrıs devletini 1974’te kendileri yıktığı ve Ada’nın Yunanistan’a bağlanmasını önlemek için biz garantörlük hakkımızı kullandığımız halde statükoyu biz bozmuşuz gibi uluslar arası her platformda bizi haksız gösteriyorlar. Kıbrıs’ta Türk Barış Harekâtından bu yana geçen 48 yıldan bu yana Türkiye ile birlikte ABD ve İngiltere gibi ilgili devletlerin kabul ettiği çözümlerin (Annan Planında olduğu gibi) hepsini Yunanistan reddetmiştir.
Yunanlılar/Rumlar, kendi dillerinden en iyi anlayan, onların ne mal olduğunu çok iyi bilen merhum Rauf Denktaş’ı Türkiye’ye bile Kıbrıs’ta çözüme engelmiş gibi kabul ettirerek onun 2005’te KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesini önlemişlerdir. Rauf Denktaş’ın devreden çıkmasından bu yana 17 yıl geçmesine rağmen Kıbrıs sorununun çözümünde bir arpa boyu yol alınamamıştır. Çünkü Rumlar çok iyi biliyorlardı ki çözüme engel Rauf Denktaş değil, kendileriydi. Ama ne yazık ki dünyayı aksine inandırmayı başarıyorlar.
…
Yunan Başbakanı, ABD kongresinde yaptığı ve yalanlarla, tahriklerle dolu konuşmasında Türkiye’yi Kıbrıs’ta işgalci olarak gösteriyor. Bunun gibi birçok başka yalan ve iftirada bulunuyor ve böyle bir konuşma ABD kongresinde 3 dakika ayakta alkışlanıyor.
Yunanistan, Osmanlıdan bağımsızlığını kazandığı 1821 yılından bu yana Avrupa’nın şımarık çocuğu muamelesi görmüştür. Avrupa’nın hakikat, hak hukuk karşısında ne kadar çifte standart sahibi olduğunu görmek isteyenler, Türk-Yunan ilişkilerine yaklaşımına bakabilirler. Hem ABD hem de AB, Türk-Yunan ilişkileri söz konusu olduğunda asgari bir dürüstlük ve tutarlılık endişesi taşımazlar.
İşte bütün bu sebeplerle Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlarda adaletli bir çözüme ulaşmak imkânsız derecede zordur. Çünkü ABD ve AB, Yunanistan’ın bütün entrikalarına memnun ve mutlu bir şekilde kanma eğilimindedir. Entrika ise Yunanistan’ın genetik hüneridir.
…
Hiç kimse onlar kadar entrika bilemez! Zaten entrika onlara özel bir armağandır. Hikâyesi de şöyle:
Tanrı milletlere armağan olarak özel yetenekler veriyormuş. Yunanlılar bu armağan dağıtımından geç haberdar oldukları için dağıtım yerine en son gelmişler.
Tanrı Yunanlılara sormuş:
-Siz ne istersiniz özel bir yetenek olarak?
-Biz güçlülük yeteneğini isteriz, demişler.
Tanrı şöyle açıklamış:
-Yazık, geç kaldınız! Güçlülük yeteneği Türklere, çalışkanlık Almanlara, çıkarlarını iyi hesaplamak Yahudilere, söz verip caymak İngilizlere… verildi.
Yunanlılar tepinmişler:
-Olmaz, bu işte bir entrika var, biz aldatıldık!
-Madem öyle diyorsunuz size özel bir yetenek olarak “entrika”yı armağan ediyorum.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.