İster yetişkin bireyler olalım ister genç, isterse yaşı ilerlemiş; yaşamımızı kendi özgür irademizle yapmış olduğumuz seçimlerle sürdürüyoruz.
Medeni halimiz, eşimiz, çocuklarımızın sayısı, yaptığımız iş ve yaşantımızı belirleyen diğer seçimleri hep kendimiz yaptık ve sonuçları da yaşamımızı her an belirliyor.
Oysa çocuklarımız henüz özgürce seçme yeteneğine sahip değiller. Başta anne babaları olmak üzere çevrelerindeki tüm yetişkinler onlar için birer rol model. Onları otorite kabul ederler ve eylemlerini taklit ederek birey olmaya çalışırlar.
Rol modellerden en önemlisi anne-baba, daha sonra da öğretmenlerdir. Çocuk, aldığı terbiye yönünden nasıl ailesini yansıtıyorsa aldığı eğitim yönünden de öğretmenini yansıtır. Onlar toplumun aynalarıdır.
Çocuğunuz sizin sözcüklerinizi değil eylemlerinizi dikkate alır. Aile içinde ya da okulda gördüğü veya tanık olduğu şiddet de aynı biçimde içselleştirilir. Babanın anneye karşı davranışları, öğretmenin diğer öğrencilere yönelik tutumu dolaylı yoldan çocuğu da etkiler.
Şiddet barındıran bir ortamda büyüyen çocuğun şiddete eğilimli olması doğaldır. Çünkü önemsediği insanlarca yapılan bir eylemi tekrar etmekte onun için bir sakınca yoktur. Kardeşlerine, akranlarına, küçüklerine saldırabilir ve bunun yanlış olduğu söylense bile o gördüklerini önemser ve yapmaya devam eder.
Baba, hane içinde anneye ya da çocuklarına kötü muamelede bulunuyor ama toplum içinde saygın bir statüde yer alıyor olabilir. Hatta toplumun örnek aldığı bir kişilik de sergiliyor olabilir. Ama çocuklarıyla birlikteyken bir şey anlatmak için elini kaldırdığında çocuklar başlarını eğip gözlerini kapatıyorsa, korkularını gizleyemiyorsa maske düşer, gerçek ortaya çıkar.
Şiddetin her türlüsü yıkıcıdır. İlle de fiziksel olması gerekmez. Egonuzu tatmin etmek için çocuklarınızı engelliyor, gelişmeleri için gerekli koşulları sağlamak için çaba göstermiyor, onlara söz hakkı tanımıyorsanız eyleminiz pasif şiddet içerir. İçe kapanık, kendisine güvenmeyen, başarısızlığa inanmış, kendisini ifade edemeyen bireyler yetiştirmeyi seçiyorsanız bu yolda devam ediniz. Onlar birer yetişkin olduğunda hatanızı fark edeceksiniz ama her şey için çok geç olacak.
Annesine vuran adama baba, arkadaşına şiddet uygulayan kişiye öğretmen demek zorunda olan çocuk, haksızlıkla mücadeleyi baştan kaybetmiştir. Onun yaşam mücadelesi öğrenilmiş çaresizlik duvarlarıyla engellenmiştir artık. Başka bir rol modelin ya da profesyonel bir desteğin katkısı olmadan bu çıkmazdan kurtulması oldukça zordur.
Yaşam, biz onun zor olduğunu düşünürsek zorlaşır. İşlerimize gerekli önemi vermiyor, planlı çalışmıyor, başarmak için inanıp çabalamıyorsak başarısızlık doğal bir sonuçtur. İşteki başarısızlığımız, harcamalarımızdaki hesapsızlık dönüp dolaşıp ev hayatımıza yansır. Kendi seçimlerimizle girdiğimiz çıkmaz sokakların sorumlusu olmayan eşlerimize ve çocuklarımıza şiddet uygulayarak anlık rahatlamalar yaşayabiliriz ama onlara yaşam boyu silinmeyecek, telafisi güç ruhsal yaralar açtığımızı da unutmamalıyız.
Torunlarınızın şiddet mağduru olmasını istemiyorsanız eşinize de çocuklarınıza da anlayışla yaklaşmalısınız. Onlar sizi yansıtır. Şiddet bulaşıcıdır ve etkisi nesiller boyu sürebilir.
Bugün yaşama farklı bir açıdan bakmaya başladığınız günlerin ilki olsun. Nezaketle, anlayışla, sabırla çözülemeyecek sorun yoktur. Kendi seçimlerinizin sonuçlarına kendiniz katlanmalısınız; biçare eşiniz ve çocuklarınız değil.
Anlayışlı, sabırlı, eylemleri ile söylemleri bir olan, evde ve sosyal yaşamda aynı nezaketi gösteren tüm anne babaları ve öğretmenleri saygı ile selamlıyorum.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.