Belki yüzyılda bir bile görülemeyecek büyüklükte bir felaket yaşadı bölgemiz. Hiç kuşkusuz bunun en büyük etkileneni de Bozkurt ilçemiz oldu.
Altı gündür Bozkurt’ta, kendimce olayı ve sonuçlarını anlamaya çalışıyorum. Binden fazla fotoğraf ve video çektim. İnsanlarla konuştum.
Özellikle cenazelerle ilgili durumlarda çekim yapmamayı tercih ettim.
Ben buradayım diye kendimi göstermek diye bir derdim de olmadı bu arada.
Ancak gördüm ve şahit oldum ki; bazılarının derdi yalnızca bu maalesef!
Herkes birşeyler söyleyip duruyor madem, ben de buradaki durum hakkında gözlemlediğim kadarıyla bir iki şey söylemek istiyorum. İnanırsınız, inanmazsınız o size kalmış artık…
1- Bu selin sebebi inanılmaz boyutta gerçekleşen aşırı yağmur…
Bu selin HES ile yakından uzaktan bir ilgisi YOK!!!
İddia edilen HES göletindeki su miktarı, saatler boyu Ezine’den akan suyun yüzde biri bile OLAMAZ…
2- Bu felaketin sebebi yanlış şehir imarı…
Felakete sebep olan asıl konu köprü, köprüler…
Köprü ayaklarına takılarak köprüyü tıkayan ağaçlar bir set oluşturarak merkezden Sınarcık’a kadar devasa bir baraj oluşturdu ve bu su şehir içine taşarak su baskınına neden oldu.
Oluşan bu barajın baskısına dayanamayan köprü Meydan tarafından bir kısmı yıkılarak adeta çarşı içini su yatağına çevirdi ve biriken suyu büyük bir şiddetle şehre boşalttı.
Anladım ki atalarımız o yüksek koca kemerli köprüleri boşa yapmamış. O, çok önemli bir deneyimin sonucu oluşmuş bir kültür. Bizler teknolojimize güvenerek geçmişte insanın binlerce yılda biriktirerek edindiği deneyimi küçümseyip yok saydığımız için, bu başımıza gelenler bir bakıma.
3- Orman depolarının bu felakete önemli bir katkısı olduğunu düşünmüyorum, çünkü alanı neredeyse karış karış dolaşan birisi olarak köksüz bir ağaç neredeyse görmedim. (Çok az şahit oldum).
4- Özellikle ilk üç gün bölgede inanılmaz koordinasyon sorunu yaşandı. Bunun da en büyük sebebi halk olarak bizlerin Afet ve Acil Durum konusunda bilinçsizliğimiz ve Afet ve Acil Durum Yönetimi konusunda yeterli sayıda yetişmiş insan gücüne sahip olmayışımız sanırım.
arama ve Kurtarma ekipleri bakımından belki eksiklerimiz olsa da oldukça iyi olduğumuzu hissettim. Olay gecesinden itibaren oldukça fazla ekip bölgeye geldi. (Şahit olduğum bazıları sadece reklam amaçlı gelmiş ekiplerdi. Bu konuda yetkililerin seçici ve ayrıştırıcı kriterler getirmesi ve ona göre izin vermesi şart).
Özellikle AFAD, UMKE, JAK, AKUT, PAK ve İTFAİYE birimlerinin çalışmaları bu konuda oldukça iyi olduğumuzu gösteriyor. Ancak koordinasyon sorunu bu ekipleri de bazen etkisiz hale getirebiliyor. (Oldukça fazla ekip vardı. Adını daha önce hiç duymadığım çok sayıda Arama Kurtarma Derneği adı gördüm)
Bizler bu tür felaketlerden ancak toplumsal düşünme becerilerimizi geliştirerek kurtulabiliriz. Çıkarcı bireysel fırsat avcılığı düşünce yapısından kurtulabilirsek, ortak fayda düşünce kültürünü geliştirebilirsek bu tür felaketlerle çok ama çok daha az karşılaşırız.
…
Ne demek istiyorum?
Bu dere yatağında bir arsanız var… İmara açılırsa çok değerlenecek. Sel tehlikesi kimin umurunda. İmara açılması için uğraşır, imara açıldığında da itiraz etmezseniz felaketin parçası olursunuz. Vebale girersiniz.
Müteahhitsiniz. Buralara yapacağınız binalar çok para getirecek. Arsa sahibini ikna ettiniz anlaştınız. Ya da satın aldınız. İmarı da bir şekilde kopardınız. O binaları yaparak felaketin parçası olur, vebale girersiniz.
Belediye Başkanı, Fen İşleri Müdürüsünüz… Şehrin gelişmesi büyümesi lazım. (Diğer ihtimalden söz etmek istemiyorum). Elinizdeki tek uygun alan çay yatağı. Şehir büyüsün, gelişsin diye bu alanları imara açar, bazı eksikliklere de göz yumarsanız, felaketin parçası olur, vebale girersiniz.
Duydunuz falanca yerde bir daire var. Oldukça lüks ya da fiyatı uygun. O binanın nerede ve nasıl olduğuna bakmadan sadece kısa vadeli bireysel çıkarınızı düşünürseniz, felaketin parçası olur, vebale girersiniz…
Daha fazla örneğe gerek yoktur sanırım…
Şimdi; önce giden canlarımıza veda edip dua edelim. Kalanlar için elimizden geleni yapalım. Sonra da oturalım bu konuyu enine boyuna konuşalım. Aynı hataları tekrarlamayalım…
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.