“Ben derdimi hüznümü Ancak Allah’a şikayet ederim” (Yusuf Suresi, 86. Ayet)
Dertli misin?
Yaraların mı var en derinlerinde?
En güvenliklerin mi üzdü seni?
İçin doldukça, yaraların kanadıkça anlatacak bir dost, ağlayacak bir omuz mu arıyorsun?
O vakit Hz Yakup’a kulak ver dostum.
O da çok dertliydi, yaralıydı. Evladını, canını, ciğerini kaybetmişti. O kadar çok gözyaşı dökmüştü ki gözlerine ak düşmüş, kederli gözleri şu dünyayı göremez olmuştu. Bu kadar derdin içinde gideyim de Ali’ye, Veli’ye derdimi anlatayım demedi hiç.
Açtı ellerini Yüceler Yücesine ve “Ben derdimi, hüznümü ancak sana şikayet ederim”dedi.
İşte Yüce Rabbimizin bizlere örnek sunduğu kişi.
Dertler karşısında söylenen, sağda solda insanlara şikayette bulunan değil, dertlerini kendi derdine derman olamayacak, yanlış yönlendirip negatifliklerle dolduracak kişilere değil, olmazları olduran Yüce Rabb’e, asıl merciye sunan kişi…
Çok dertlendiğin zamanlarda al abdestini, ser seccadeni, iki rekat namaz kıl.
Sonra aç ellerini, Seni en iyi anlayana anlat dertlerini…
Bak gönlün nasıl da huzurla dolacak. Rabbim döktüğün gözyaşlarını rahmet yağmuruna çevirip yanan gönlüne serinlikler verecek.
Sen kimin kapısında olduğuna bak, derdimi kimselere anlatamıyorum diye üzülme!
Şu koskoca kainatı var eden, kalbinin sahibi seni dinlemeye her an hazır… “İsteyen yok mu vereyim, dua eden yok mu kabul edeyim” diye bizleri beklemekte.
Bizler ne zaman yanlış kapılara gitsek daha da üzülüp dönüyoruz, çünkü yanlış kapılara gidiyoruz be dostum.
O vakit Hak kapısına varalım mı?
Senin kapına geldim Ya Rab,
dertlerimle geldim,
hafiflet beni,
yüküm çoktur,
belim büküktür Ya Rab…
Bilirim senin huzuruna dertli gelen, rahatlamış döner.
Sana geldim Ya Rab diyelim mi?
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.