Değerli dostlar
Biliyorum ki uzun bir yazı olacak ve birçoğunuz sonuna kadar okumayacaksınız. Çünkü biz okuma özürlü bir toplumuz. Ama geçmişten ders almayan toplumlar geleceğini kuramaz.
Çok düşündüm, bu yazıya yanan bir orman resmî koysam mı diye. Çok yangın söndürmeye katıldığım için yeterince fotoğraf var. Ama yok dedim, yaz yazacaklarını… Kaç gündür herkes konuşuyor ve yazıyor. Hayatında orman yangını görmemiş, ateşi lüks şöminelerde ya da et yapmak için yaktığı mangallarda görmüş insanlar bile orman yangını konusunda ahkam kesiyor. Benim görüşlerimi paylaşmadan önce bir diyeceğim var.
Tüm siyasilere sesleniyorum; Ey muhalefet liderleri, orman yangını konusunda bilenlere danışmadan sadece siyaset yapma düşüncesi ile sorumsuzca eleştirilerde bulunmayın. Unutmayın! Şehit sayısı Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğünden sonra üçüncü sırada şehit veren Orman Genel Müdürlüğü personelleri sizlerin onları eleştirdiğiniz saatlerde canları pahasına alevlerle savaşıyor belki de o alevler tarafından şehit ediliyorlar. Elinizi vicdanınıza koyun ve onlar üzerinden siyaset yapmayın.
Ey iktidar mensupları; Sizler de, ‘gün birlikte olma günü’ edebiyatı yapıp gelen ve gelecek olan eleştirileri hemen ayrımcılık olarak değerlendirmeyin. Unutmayın ki; o ateşle savaşanlar içinde hepinize oy veren vatandaşlar var. Orman Genel Müdürlüğü personeli ateşin karşısında genel müdüründen memuruna ve işçisine kadar hepsi canları pahasına ateşin karşısında savaşmaktadır. Onlara moral veremeyecekseniz lütfen susunuz. Hiç değilse morallerini bozmayınız.
Unutmayın ki;
Yeryüzünde ormanlar var olduğundan bu yana orman yangınları da vardı. Bu doğal bir döngüdür. Bundan sonra da ne yaparsanız yapın var olacaktır.
O zaman ne yapmalıyız?
…
1973 yılında Orman Bölge Şefi olarak atandığım günün haftasında yangın söndürmeye gittim. Bir hafta sonra eve geldiğimde beni bile rahatsız edecek şekilde is kokuyordum. Allah’tan bekar olduğum için rahatsız olan olmadı diye düşünmüştüm. Ama evlendikten sonrada aynı şekilde eve geldiğimde eşim is kokusunu gül kokusu gibi karşıladı. Çünkü ben hayat kurtarmaktan geliyordum. O da bunun bilincindeydi.
…
Bu gün çokça uçak ve helikopter konuşuluyor. Yok şu kadar uçak olsaymış, yok bu kadar helikopter olsaymış yangın sönermiş.
Bizim şeflik yaptığımız yıllarda ne uçak vardı ne de helikopter… Hatta arazözlerimiz bile yoktu. Kendimizle yaşıt jeepler ya da Dodge pikaplar ile yangına giderdik. Biz yine şanslıydık. O işleri meslek büyüklerimiz at sırtında yapmışlardı. En lüks aracımız motorlu testereydi. Kazma, kürek, şaplak. Ama her yıl binlerce yangın daha büyümeden söndürülürdü.
Neden biliyor musunuz?
Bilemediniz
Kendimizi övmeyeceğim. O yıllarda üç yüz-beş yüz haneli köylerimiz vardı. Köylümüz köyünde geçimimi sağlıyor bütün aile bireyleri mutlu bir şekilde köyünde yaşıyordu. Biz yangın ihbarını alıp yangın mahalline gittiğimizde köylülerimiz çoktan ulaşmış ve çoğu kez yangını kontrol altına almış bize soğutma çalışmaları kalmış oluyordu.
O yıllarda tek sorunumuz orman yol ağının yetersizliği idi. Her yıl her şeflikte onlarca km yeni orman yolu yapıyorduk. Çünkü ulaşamadığımız ormanın bizim olmadığını biliyorduk. Öncelikle üretim ormanlarının yolları yapıldı. Amacımız üretim Ormanı olmasa bile yangın anında ulaşım sağlayabilmek için tüm ormanlara beş yüz metre aralıklarla yol yapılmasının sağlanmasıydı. Çünkü düşmanla ne kadar erken yüzleşirsek savaşı kazanma şansımız o kadar yüksek oluyordu. Çünkü düşmanımız geçen zaman ile doğru orantılı olarak ve katlayarak güçleniyordu.
Bu gün hala orman yol ağımız yetersiz. Hala ulaşamadığımız ormanlarımız var. En kötüsü üretim yapamıyorsak o ormana yol yapmıyoruz.
Savaşlarda genel kuraldır. Savaşı piyadeler kazanır. Bir ülkeyi istediğiniz kadar bombalayın. Piyadeler oraya varmadan savaşı kazanamazsınız. Orman yangını ile mücadele de aynıdır. Uçakla yada helikopter ile suyu atarsınız sadece size biraz zaman kazandırır. Ama yangın devam eder. Ne zaman ki yer ekipleri sahaya gelir yangın o zaman söner.
NE YAPMALIYIZ
Ormanda yangın başladığı anda ona en yakın hazır kuvvet o köyde ikamet edenlerdir. Şu anda köylerimizde 65 yaş altı kimse kalmadı. Tarım ürünleri eken zarar ediyor, hayvancılık yapan zarar ediyor, dahası dağlarda kurt kalmadığı için domuzlar sürü halinde geziyor ve ekili alanları talan ediyor. Zaten emeklilerden başka ikamet eden kalmadığı için tarlalar boş. Üç yüz, beş yüz hane olan köylerde üç beş aile kalmış. Onlarda yazları köye çıkıyor. Şu anda üretim çalışmaları çakma köylüler tarafından yapılıyor. Çakma köylü diyorum çünkü kesim işçileri başka bölgelerden getiriliyor, kanunun arkasından dolanarak o köyde kooperatif üyesi yapılarak işler yürütülüyor. Hatta dışarıdan gelen işçiler muhtardan ikamet alıp kooperatif kuruyor. Üyeler arasında farklı farklı şehirlerden gelenler olduğu gibi farlı ülkelerden gelenler bile var. Mesela A köyü kooperatifi üyelerini incelerken karşınıza Van’dan, Mardin,den yada başka şehirlerden gelmiş insanlar çıkabildiği gibi Afganistan’dan, Suriye’den, yada herhangi bir Afrika ülkesinden gelmiş insanlar çıkarsa şaşırmayın. Üretim faaliyetleri şimdilik böyle yürütülüyor.
Yapmamız gereken köylere dönüşü sağlamak olmalıdır. Bunun için çeşitli yöntemler var. Ama sayfalar tutacağı için burada anlatamam. Ormanı, ormanın içinde yaşayandan daha iyi hiç kimse koruyamaz. Köylüyü köyünde geçindirebilecek hale getirerek aynı zamanda şehirlerin yükünü kaldırmalıyız. Köylü gençleri köyünde ikamet edecek hale getirebilirsek orman yangınlarını da büyümeden söndürürüz.
Orman yol ağını tüm ormanları kapsayacak şekilde her beşyüz metrede bir yol olacak şekilde düzenlenmeli ve yapmalıyız. Orman yangınını uçak yada helikopter değil yer ekipleri söndürür. Arazözlerimizin sayısını artırmalı ve onları su tankerleri ile takviye etmeliyiz. Arazöz suyu bitti gidip deposunu doldursun gelsin olmamalı. Arazöz suyunu sıkarken tanker arazöze su takviyesi yapmalı ve mücadele aralıksız devam etmelidir.
Ben çok yangın gördüm, çok yangın söndürdüm. Yangına gitmeyen köylüde gördüm. Hatta kanunda yazan ceza elli kira al parayı ben gitmiyorum diyeni de gördüm. Ama kırmadan incitmeden onu diyeni yangın söndürmeye de götürdüm.
Neden yazdım. Uçak ve helikopter üzerinden yapılan polemikler nedeniyle uçağın da helikopterin de çözüm olmadığını, yer ekibinizin yetersiz olduğu yerde ateş ile savaşı kazanamayacağınızı bilin, boşu boşuna tartışma ortamı yaratarak ateş savaşçılarımızın moralini bozmayın diye yazdım.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.