Ömer, balıkçıydı. Babası ile birlikte mütevazi tekneleriyle balığa çıkar, ekmek parasını alnının teriyle kazanırdı. Vakit geldi, vatan görevi için askere gitti. Askerliği bitince de nöbet daha bitmedi deyip, uzman çavuş oldu. Daha 3 ay önce, ilk görev yeri olan Hakkariye tayini çıktı. Ömer gururluydu, herkes askerlik yapar ama, küffarın gözünün içine bakarak vatanı korumak için Hakkaride olmak başkaydı. Hem de Aktütün Bölgesinde Hani şu, defaten yüreğimizi yakan, onlarca vatan evladının şehadet şerbetini içtiği kör olası Aktütün
Ve o gün Yol güvenliği sağlamak için yine görev başındaydı Ömer. Bizler yatağımızda rahatça uyuyabilelim, sabah işyerimizi korkmadan açabilelim diye. Bölücü hainler, her zamanki gibi pusudaydı. Kahpece vurdular Ömeri ve 4 vatan evladı arkadaşını.
Ömerin hayalleri vardı; tıpkı şehit verdiğimiz yüzlerce Mehmetçik gibi, yüzlerce polisimiz ve daha konuşmayı öğrenmeden şehit olan kundaktaki bebekler gibi Tam 50 gün önce adaşı Ömer Astsubayın gözünü kırpmadan kafirin alnına kurşun sıkarken düşlediği gibi korkusuz bir Türkiye hayal ediyordu.
***
Elbette makamların en yücesindeler, elbette herkese nasip olmayacak bir Hakk mertebesindeler. Lakin, bu işin de bir sonu olmalı artık. Vermekle çözüm olmayacağını, verdikçe daha fazla isteneceğini artık idrak etmek mecburiyetindeyiz. Bugün Reis-i Cumhurun dahi ne isterlerse verdik dediklerinin, verilenden kat be kat fazlasını istediklerini çok net gördük. Terörü bırak, silahını göm, ülkeyi terk et denilenlerin 3 sene boyunca neler yaptığını, silahlarını nerelere gömdüklerini maalesef geç de olsa anladık. Katilleri desteklemeyi bırak, gel bu işi milletin meclisinde çözelim dediklerinizin kandan başka hiçbir çözüm istemediklerini hâlâ görüyoruz.
Ama artık yeter. Bu gaflet uykusundan uyanmak için daha kaç can vermemiz gerek, daha kaç bomba patlayacak bağrımızda? Ve daha kaç Ömer toprağa düşecek. Sabır, ama sabır da kalmadı. Hz Ömerin (ra) dediği gibi; Sabır boyun eğmek değil, mücadele etmektir. Mücadele de ancak ve ancak devlet iradesiyle, kudretiyle olur. 40 yıldır bölücü teröre karşı verilen mücadele ve uğranan onca ihanet, her ne kadar acı da olsa, bir tecrübe edinmiş olmayı gerektirir. Dünyanın tüm mazlumlarının umudu olan devletimiz, artık kendi bağrındaki mazlumların da gözyaşını bir an önce silmeli, savaşsa savaş ile, barışsa barış ile bir an önce bu terör belasına net bir çözüm bulmalı. Öyle müzakereyle, alınan sözlerle de değil elbet. Kundaktaki bebeğe acımayan katilin sözüne güven olmayacağını Afrikanın çölündeki bedevi bile biliyor artık.
***
Millet sonuna kadar devletinin yanında ve teröre karşı mücadele edeceğini 15 Temmuz gecesi fazlasıyla kanıtladı. Hem de elinde sadece taşla, sopayla Şimdi canını verdiği, uğruna kanını akıttığı devletten, vergisini vererek alınan tankın, topun, uçağın diyetini istemek en doğal hakkı. Öleceksek hep beraber, güleceksek hep beraber Hakkarideki ateş yalnızca Diyarbakırı, Şırnaktaki yangın yalnızca Mardini yakmıyor. Günü gelince Edirnede, Muğlada, Rizede, Adanada ve dün olduğu gibi Kastamonuda da yanıyor o ateş.
***
Hakkari Şemdinlide çıkan çatışmada şehit düşen Abanalı kardeşimiz Uzman Çavuş Ömer Şenel ve tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Milletimizin, vatanımızın başı sağolsun.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.