BİNLERCE yıllık köklü, kadim bir tarih ve kültür üzerine kurulu bir medeniyetin sahibiyiz. Elbette, övünecek, elbette gurur duyacağız. Bu köklü tarihimizin belki de övünülecek en önemli yönü, yüzde 100 olmasa da tertemiz diyebileceğimiz bir ecdada, geçmişe sahip olmamızdır.
Göktürklerle başlayıp Orta Asya boylarıyla devam eden, İslamla şereflenen, Selçuklu ve Osmanlı ile dünya tarihine damgasını vuran medeniyetimiz, belki de son 80-90 yıldır yaşadığı sıkıntıları, çalkantıları tarihimizin çok az bir döneminde yaşamıştır.
Söz konusu sıkıntılar; dönem dönem toplumu büyük ölçüde etkilemiş ve bu etki, tepkiyle birlikte yeni siyasi ve toplumsal oluşumların da önünü açmıştır.
Özellikle 1960lı yılların ortalarında başlayıp 70li yılların sonuna kadar tüm dünyada etkisini gösteren komünizm ve sosyalizm akımına tepki olarak ülkemizde de milliyetçi akımların önü açıldı. Milli mücadele döneminde vatan toprakları üzerinde oynanan emperyalist oyunlara karşı bir ve beraber olmanın ne denli büyük başarılar getirdiği düşünüldüğünde, bu milliyetçi akımların en sıkıntılı dönemlerde çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıktığını söylemek gayet mümkün.
Milliyetçi akımların belki de en önemlisi, günümüzde de varlığını sürdüren Milliyetçi Hareket Partisidir (MHP) 8-9 Şubat 1969 günlerinde Adana’da yapılan genel kongrede Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin adını Milliyetçi Hareket Partisi olarak değiştirmesiyle kurulan parti, bugün Türk milliyetçiliğinin en büyük siyasi temsilcisi konumunda Zaman zaman muadil denemeler söz konusu olsa da, hatta kendi içerisinden de bölünmeler ile yeni oluşumlar çıkarsa da, temsil ettiği fraksiyon açısından hiçbiri MHP kadar köklü ve başarılı olamamıştır. Ancak bu başarı sözcüğünü bugünkü siyasi havaya bakarak değerlendirmemek gerekir. Bugün, sadece 40 milletvekiliyle meclisin 4üncü partisi olmasına ve de yıllarca amansız bir şekilde mücadele ettiği bir belanın sözde siyasi temsilcilerinin de gerisine düşmesine rağmen MHP, Türk siyasi hayatına damgasını vurmuş, önümüzdeki yıllarda da önemli başarılar elde etme potansiyeli bulunan bir oluşumdur. Bugünkü rakipleri yalnızca siyaseten değerlendirilebilirken, günümüz MHPsinin durumu ve konumu siyasetten çok daha öte, bir düşünce ve de felsefe olarak değerlendirilmelidir. Ancak
MHP, ANA RAHMİ GİBİDİR!..
Nüfusunun 4te 3ü Türk olan bir ülkenin, tek Türk milliyetçisi partisinin, son yapılan seçim değerlendirildiğinde meclisin 4üncü partisi olmasını da iyi irdelemek gerekir.
MHP -tabiri caizse- ana rahmi gibidir. Her şeyi, herkesi kabul etmez. Bünyesine uymayanı çok çabuk reddeder, içerisinde barındırmaz. Dile kolay 47 yıllık bir siyasi, felsefi ve düşünce oluşumdan bahsediyoruz. Bu köklü oluşumun elbette en önemli noktalarından biri liderdir. Alparslan Türkeş gibi düşmanının dahi takdirini kazanmış bir liderin kurduğu, yaşattığı bir oluşumun, siyasete yön vermesi, danışılan kapı olması gerekir. Lakin Türkeş de faniydi ve gün geldi Hakka yürüdü. Bugünkü popüler adıyla karizmatik bir lideri MHPnin kendi bünyesinden çıkarması gerekliydi. Öyle de oldu… Seversiniz veya sevmezsiniz, Devlet Bahçeli belki de başbuğdan sonra lider olabilecek tek kişiydi. Ama 1997nin, 2000lerin başlarının şartlarıyla
Bugün şartlar değişti. Türkiyenin son 14 yılına damgasını vurmuş, tek başına bir iktidar söz konusu. Günümüz şartlarında bir parti 14 yıl boyunca tek başına iktidarını koruyabiliyorsa, karşısındaki tüm siyasi oluşumların hatayı ilk önce içlerinde araması gerekir.
***
Şu an meclisteki diğer muhalefet partilerinin hatada ısrar etmesini anlamak mümkün. Lakin MHPnin eksiklerini anlamamak, hatalarından ders çıkarmamak ve hatta değişmemek gibi bir lüksü asla yok, olmamalı.
Türk-İslam davasının tek savunucusu olduğunu her fırsatta deklare eden ve de arkasında göz ardı edilemeyecek büyük bir kitlesi bulunan partinin iktidardan, iktidar ortağı olmaktan bu kadar kaçıyor bir görüntü vermesini anlamak mümkün değil. Hatalar, yenilgiler; insanlar için olduğu kadar toplumlar ve siyasi oluşumlar için de bir şapkasını önüne koyma, yenilenme fırsatıdır.
Özellikle 70li yıllarda sürekli fiziki kavganın içerisine çekilmeye çalışılan MHPnin, bugünün değişen şartlarında zihnen yürütülen kavganın, masada verilen bir mücadelenin tarafı olmaktan uzak bir görüntü verdiği eleştirisi her geçen daha fazla yapılır oldu.
Son 14 yıldır hemen her seçimde toplumsal bir patlama, zihnî ve idarî değişimlerin yaşandığı Türk siyasi yaşamının tam olarak neresinde durması gerektiğine bir türlü karar veremeyen bir MHPyle karşılaştık, maalesef geçtiğimiz iki seçimde
Sadece Kastamonu özelinde irdelendiğinde dahi, nerede hata yaptık da, 20 yıllık kalemizi kaybettik diyemeyen bir MHPnin önümüzdeki seçimlerde çok daha vahim sonuçlar alması kaçınılmaz olacaktır.
SOVYETLER YIKILDI, FARKINDA MISINIZ?
Siyaset bilimci değilim, naçizane 16 yıllık gazetecilik deneyimime dayanarak söylemek isterim ki; MHPnin en büyük hatası; özellikle son 10 yıldır değişen siyasi konjonktüre yeterince ayak uyduramaması, değişime direnmesidir. Elbette her partinin, her siyasi oluşumun savunduğu, üzerine titrediği dünya görüşü ve bir felsefesi vardır, olmalıdır da. Fakat Sovyetler Birliğinin yıkıldığının da artık farkına varılmalı. Türk milliyetçisinin yegane düşmanı artık komünizm, sosyalizm değil, emperyalizm ve de kapitalizm olmalıdır. İnsanlar bugün 3 kuruş için akla hayale gelmeyecek suçlar işliyorlar, sınırımızın iki karış ötesinde açlıktan ölen, katledilen insanlar var. Bunca sıkıntı, ateş çemberi misali etrafımızı kuşatmışken, 47 yıl önceki siyaseti cebinde taşımanın, bugün ne anlamı ne de lüzumu var.
YÜCEL, TOPÇUOĞLU, ÇINAR
MHPnin en büyük hatalarından bir tanesi de başarısızlığı cezalandıramayıp, başarıyı da yeterince ödüllendirememektir. Bir başka deyişle; kişisel başarıları, sadece partinin başarısıymış gibi görme yanılgısıdır. Örneğin bir dönem belediye başkanlığı yapmış olan Süleyman Yücel, başarısız olsaydı, üç dönemlik efsane Turhan Topçuoğlu döneminin kapıları açılabilir miydi? Turhan Topçuoğlunun kişisel başarısı göz ardı edilmeseydi, 30 Mart seçimlerine biraz daha erken hazırlanılıp Kastamonu Belediyesinde 5inci MHP dönemi başlatılmaz mıydı? Yahut; sağcısından solcusuna her kesimin takdirini ve sevgisini kazanmış olan Emin Çınar, Kastamonuda seçim kaybeder miydi? Elbette her aday bir parti çatısı altında seçime girecektir. Ancak; özellikle Kastamonu gibi küçük bir şehirde insan unsurunun ne denli önemli olduğunu anlamamak için bu inat niye?
Yiğit düştüğü yerden kalkar sözünün MHP Genel Merkezinin girişine tabela olarak asılması gerekir. Ki, bu önemli oluşum, kendi içerisinden yeni yiğitler çıkarabilsin de, bir daha düşmesin
Sağlıcakla kalın
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.