En iyi ihtimalle…
...
Zihninizden neler geçiyor? İhtimal neyi çağrıştırıyor?
Tüm felaket senaryolarını ve iyi ihtimalleri aynı potada eritince geriye ne kalıyor?
Çok yönlü düşünebiliyor musunuz?
‘Dünyası geniş’ ne demek ben 50’li yaşlarında, köyde yaşayan bir kadından öğrendim.
Bana dedi ki:
“Ben her gün aynı şeyleri yaparım küçücük evin içinde, insan görmem doğru düzgün. Ama aynı düşünceyi iki gün üst üste kafamın içinde tutmam. Oğluma kızarım, sonra düşünürüm oğlum erkek, cinsi, yaşı benden farklı, benden fazla insan tanımıştır şu hayatta, vazgeçerim kızmaktan. Eşime kızarım, sonra düşünürüm onu başka anne baba yetiştirmiş, o başka sofralarda yemek yemiş, hiç dünyamız bir olur mu? Ona da öfkemi sürdürmem, bunun kime faydası olmuş? Düşmanım mı hem?
Sevdiğine, onu kendi dünyana çekmeye çalışıp başaramayınca kızarsın. Ben hiç ister miyim oğlum benim gibi olsun? Olmasın, benden fazla olsun o. Ben neden oğluma söz geçireyim? O bana öğretsin isterim, kızmadan öğretsin. O da beni anlasın. Eşim de beni anlasın benim anladığım gibi. Yıllarca patates soyarken içimden kızdım durdum bu oğlan ne olacak böyle, eşim neden bana destek değil?
Oğlum arkadaşlarıyla sokağa çıkardı, hiç düşünmez ki annemin sözünü dinleyeyim. Sonra karar verdim patates soya soya karar verdim. Aynı sofrada oturup yiyeceğiz bu yemekleri, benim gibi düşünmedikleri için kızıp, onları küçük dünyama hapsetmeyeyim. Onlar başka türlü oluversin, yine severim. Kızacağıma sarılıp anne olayım, eş olayım dedim. Sonra huyum değişti, başım bile ağrımaz oldu. Mutfağım şenlendi, evim şenlendi, iyi anne oldum oğlumun gözünde.
…
O da sevilmek, hak verilmek istermiş meğer benim gibi sadece. Beklesem beni kimse farketmezdi o evin içinde. Herkes benden akıllı, herkesin sevdiği çiçek başka, benim elimden gelen bu kadar…”
Bu hanımefendi hem kendine hem başkalarına iyi gelmeyi nasıl bu kadar başarmış olabilir hiçbir destek olmadan? Günlerce onu düşündüm. Çok anlattı, o kadar düşünmüş ki ve o kadar iyi öğrenmiş ki sevmeyi hepsini not aldım unutmayayım diye.
Bir kadın, haklıyken haksız duruma düşmeyi annesinden öğrenir derim hep. Beklentileri vardır, haklılığı had safhadadır, dile getirmek yerine söylenir, sitem eder.’ Haklısın’ sözünü duymaya ve beklentilerinin karşılanmasına daha uzak hale getirir kendini.
Bir erkek, ömrü mutfağa sığmış patates soyan bir kadından daha dar bir dünyaya sahiptir, başkalarına kızmaya hep hazırsa…
Bir insan okuduklarını, tanıdığı insanları, sevme kabiliyetini, sabrını ölçüp biçip bir kalıba sokmadan, hepsinden bir parça almayı bilmiyorsa dünyası hep aynı kalacaktır.
Şimdi en iyi ihtimalle ne olacak?
En kötü ihtimalle biz haklıyız.
Çok haklıysak gidelim, küçücük dünyamızda bunaltmayalım sevdiklerimizi.
Ya da aynı düşünceyi iki gün üst üste tutmayalım zihnimizde, başımız ağrımasın.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.