Kastamonu Ünv. Fen Edebiyat Fak. Tarih Bölümü
Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu Üyesi
KASTAMONU’DA İLK KADIN MİTİNGİNE GİDEN YOL
Osmanlı Devleti’nin sona erdiği günlerde Mondros Ateşkes Antlaşmasına dayanarak Anadolu’nun dört bir köşesini işgal eden Batılı güçlere karşı en ilginç tepkilerden birini 10 Aralık 1919’da Kastamonu kadını gösterdi. Kastamonulu kadınlar arasında böyle bir kültür birikimi ve birliktelik şuuru nasıl gerçekleşti? Bunun cevabı Kastamonu tarihinde yatmakta…
Beyler ve Şehzadeler Kenti Kastamonu
Selçuklular devrinde Kastamonu, Bizans’a karşı önemli bir askerî üs merkezi, idari açıdan “Uc Beylerbeyliği” idi. Selçuklular adına Kastamonu vilayetini idare eden Türk beyleri (Hüsameddin Çoban, Alp Yürek, Yavlak Arslan), bu şehirde ilmî ve kültürel yatırımlara büyük değer vermişlerdi. Önce Çobanoğulları zamanında yaklaşık yüz yıl boyunca ve ardından da Candaroğulları döneminde bir buçuk asırlık süreçte Kastamonu, bu iki beyliğin hem başkenti ve hem de her türlü siyasi, sosyal ve kültürel amaçlı yığınak merkezi idi. Bunun neticesinde Kastamonu,1450’lere gelindiğinde Anadolu’nun sayılı büyük kentleri arasında ilk sıralara yükselmişti. İslam dünyasının her tarafından ilim adamları ve şairler Kastamonu’ya gelip yerleşiyorlar veya beyler tarafından bir müddet misafir ediliyorlardı. Osmanlı egemenliği zamanında ise İstanbul sarayından gönderilen Osmanlı sancak valilerinin ve o devrin devlet adamlarının şehre önemli katkıları oldu. Sultan Fatih’in oğlu Şehzade Cem ile Sultan II. Bâyezid’in oğlu Şehzade Mahmud, Kastamonu’da görev yapmış Osmanlı şehzadelerinden (valilerinden) idiler. Bu nedenlerle Kastamonu, 1460’lı yıllardan itibaren Osmanlı şehzadelerinin görev yaptığı ve eğitim aldığı Sancak Merkezi (Şehzadeler Kenti) hüviyeti elde etmiştir.
Kastamonu Beylerinin Hayır Sahibi Hatunları
Sadece beyler, valiler ve devrin devlet erkânı değil, bunların eşleri, kızları ve anneleri de günlük hayatta halkın içinde olup, her bir Hatun veya Bey kızı, kendi adına mutlaka bir eser yaptırmış, hayır işlemiş, vakıf kurmuş ve memleketin genel sorunlarıyla ilgilenmiştir.
Candaroğulları beylerinden Celâleddin Bâyezid’in eşi ve İsfendiyar Bey’in annesi olan Efendizâde Hatun, Osmanlı sarayından yani dönemin mühim kültür merkezi Bursa’dan Kastamonu’ya gelin gelmişti. Yine Candaroğulları beylerinden II. Süleyman Paşa’nın eşi Sultan Hatun, II. İbrahim Bey’in eşi Selçuk Hatun (Hatun Sultan), Kasım Bey’in eşi Sultan Hatun da aynı şekilde Osmanlı sarayından gelin gelen hatunlardandı. Candaroğulları’nda İskender Bey’in kızı Tura Hatun, İsfendiyar Bey’in eşi Tatlı Hatun (Esen Kutlu Hatun),II. İbrahim Bey’in kızı olup Bursa’ya gelin giden Halime Hatun ile İsmail Bey’in annesi Devlet Hatun da Kastamonu sarayında yetişmiş mümtaz kadın şahsiyetlerdendi.
Bu hanımların tıpkı kocaları ve babaları gibi hayır işlerinde ve kültürel hamlelerde ön sıralarda yer aldıkları görülüyor. Mesela Tatlı Hatun, günümüzde Hanönü olarak bilinen ilçenin olduğu yere bir han (kervansaray) yaptırmıştı. Gelecek yüzyıllarda bu han (Tatlı Hatun Hanı) sayesinde Hanönü ilçesinin temelleri atılacaktır. Yine Tatlı Hatun, Araç’ta, Taşköprü’de, Sinop’ta ve Çankırı’da çok sayıda hayır hizmetlerine imza atmıştır. II. İbrahim Bey’in eşi ve Sultan Fatih’in de öz halası olan Selçuk Hatun’un ise Kastamonu şehir merkezinde çocukları için yaptırmış olduğu türbe (Hatun Sultan Türbesi) günümüzde halen ayaktadır. İsmail Bey’in annesi Devlet Hatunda oğlunun yaptırdığı külliye (İsmail Bey Külliyesi) için kendi özel tasarrufundan ek gelirler ayırmış ve bunun için vakfiye yazdırmıştır.
Şabân-ı Velî’nin Gizli Destekçisi Taşköprülü Hanım
Osmanlı idaresi zamanında da Kastamonu kadını, üretken ve sosyal aktivitelerde ön saflarda yer almıştır. Taşköprü’de adını bilemediğimiz eli öpülesi bir hanım, geleceğin büyük mutasavvıfı Şa’bân-ı Velî’nin analığı olarak onun çocukluk eğitimini üstlenmiş, hatta Taşköprü’de Muzaffereddin Yavlak Arslan Medresesi’nde ilk temel tahsilini almasını sağlamıştır. Bu hatun, ilim sevdalısı Şa’bân-ı Velî’nin daha büyük okullarda okumasını temin için onu önce Kastamonu şehir merkezindeki medreselere ve sonra da Osmanlı payitahtı İstanbul’daki yüksek ihtisas medreselerine yönlendirmiştir.
Kastamonu Kadını Modern Eğitime Adım Atıyor
Kastamonu’da görev yapmış sancak valilerinin, mutasarrıfların, devlet erkânının ve dönemin eşrafının eşleri ve kızları da kendi hesaplarından halk için harcamalar yapmışlardır. Bu hatunlar arasında eli kalem tutanlar da vardı. Kastamonulu kadın şairlerden Feride Hanım bunlardan biridir.Osmanlıların son dönemlerinde, ülkedeki kötü mali pozisyona ve ağır harp yıllarına rağmen Kastamonu’da Türk kızları okula gitmekten geri kalmamış ve ülke sevdalısı bireyler olduklarını her şeyleriyle ispat etmişlerdir. O yıllarda Kastamonu’da Kız İptidai Mektebi ile Kız Öğretmen Okulu, geleceğin teminatı genç kızları yetiştirmek için hizmet vermeye başlamıştır.
Kastamonu Kadınının Yüksek Örgütlenme Becerisi
Osmanlı son dönem Kastamonu valilerinin ve devlet erkânının eşleri halkın içinde, sosyal vakalara duyarlı ve faal kadınlar idi.1909’da İstanbul’da Donanma Cemiyeti kurulunca, hemen arkasından bu cemiyetin Kastamonu Şubesi Kadın Kolları teşkil edildi. Bu kadınlar, asker ve ihtiyaç sahipleri için kampanyalar düzenliyor, yardımlar topluyor ve kışladaki askerlere ulaştırıyorlardı.
Kastamonu Valisi Galip Bey’in eşi başkanlığında 1912 yılında Kastamonu Kızılay Derneği Kadınlar Şubesi açılmıştı. Vali Atıf Bey’in eşinin başkanlığında ise 1916’da Kastamonu Hanımlar İş Yurdu Cemiyeti kurulmuştu. Bunlar dikiş nakış, el işleri vs. öğretiyorlardı. Balkan Harpleri ve Çanakkale Savaşları dâhil Birinci Dünya Savaşı süresince Kastamonulu kadınlar, ürettiklerini ve halktan topladıklarını cepheye ulaştırmaktan geri kalmadılar. Hatta çiçeği burnunda bir gelin, üzerindeki gelinliğini satıp, parasını Türk ordusuna bağışlama erdemi göstermişti. Kurtuluş Savaşı’nın ilk aylarında Ekim 1919’daKastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Şubesi kurulmuştu. İleri gelenlerin eşlerinden İzbelizade Hafız Selma Hanım, Hafız Nebiye Hanım gibi kadınlar bu cemiyette faaldi.
Kastamonu’da Dev Kadın Mitingi
Ülkenin dört bir yanının düşman çizmesiyle kirletildiğini duyup işiten Kastamonu’nun asil kadınlarının yürekleri kan ağlamakta ve gözlerinden kanlı yaşlar akmakta idi. İzmir başta olmak üzere vatan topraklarının haksız yere ve gerekçesiz işgal edilmesine tepki olarak Kastamonu’da 10 Aralık 1919’da büyük bir miting tertip edenler Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Şubesi mensubu olan kahraman ve vatansever kadınlardı. Daha önce İstanbul ve birkaç yerde kadınların iştirak ettiği mitingler yapılmıştı. Ancak organize ekibinin ve 3000 civarında katılımcısının tamamının hanımlardan ve genç kızlardan oluştuğu dev bir kadın mitingine o tarihe kadar şahit olunmamıştı. Bu nedenle Kastamonu şehir merkezinde tertip edilen bu miting, Türkiye tarihinde İlk Türk Kadın Mitingi(10 Aralık 1919) olarak kayıtlara geçmiştir.
Miting bitiminde Kastamonu’nun bu öncü kadınları, işgalci devletlerin ve dünya kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla önemli devlet başkanlarının eşlerine protesto telgrafları da çekerek entelektüel- meşru tepkilerini dile getirmişlerdir. Kısa müddet sonra Kastamonulu kadınlar tarafından 1920’de Hanımlar Musiki Dershanesi açılmış ve burası cepheye hazırlık yapan Kastamonulu kadınların buluşma noktalarından biri olmuştur.
İstiklâl Harbi’nin Baş Aktörleri Kadınlarımız
Kastamonulu kadınlar, İstiklal Harbi yılları boyunca bu duyarlılıklarını ve gayretkeşliklerini üst düzeyde göstermişlerdir. Nitekim 1920-1922 yılları boyunca cepheye silah, mühimmat ve cephane naklinde vilayetin her köşesinden beli bükük kadınlarla beraber eli kınalı gelinler ve kızlar da vazife başına koşmuşlardır. Kağnıların çamurlu, bozuk ve sarp yollarda ilerledikleri soğuk kış aylarında, üzerlerindeki yetersiz kıyafetlerine aldırmadan kağnılardaki mermilerin derdini yüreklerinde taşıyan, yüksek vazife sahibi Kastamonu’nun kahraman kadını… Onların simge isimlerinden olarak Halime Çavuş, Şerife Bacı, Necibe Nine ve Rahime Kaptan ilk akla gelmekle birlikte, bunlar gibi daha nice yüzlerce kadın vatanları uğruna kendilerini, bebeklerini ve hatta ailelerini feda etmeyi, her şeylerinden vazgeçmeyi göze almışlardır.
Kastamonu Kadınına Minnet Borcu
Cumhuriyet’in ilanında ve yeni Türk devletinin kurulmasında Kastamonu kadınının ayrı bir yeri ve değeri vardır. Onlar, Cumhuriyet döneminde de hayatın içinde ön saflarda yer almaktan kaçınmadılar. Nitekim 1925’te Atatürk’ün Kastamonu ziyareti öncesinde onu karşılamaya gidenler arasında Kastamonulu kadınlar da vardı. 1939 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu’dan kadın bir vekil (Hacer Dicle) de bulunuyordu.
Sonuç olarak Milli Mücadele yıllarında Kastamonu, erkeğiyle kadınıyla bir bütün olarak potansiyelinin çok üzerinde bir enerji ile vatan savunmasına katkı sağladı. Kastamonu kadını cephe içinde, gerisinde, tezgâh başında, kağnı önünde, miting alanında gücü nispetinde bu katkıya ortak oldu.
Vatan ve millet uğrunda kan akıtan ve ter döken Türk milletinin kadın, erkek bütün mensuplarına olan minnettarlığımı burada belirtmeliyim. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu büyük kumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere Balkan, Birinci Dünya, Çanakkale ve İstiklal Harbi ile sonrasında toprağa düşen bütün şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor, her dönemde yiğit yetiştiren fedakâr analarımızın ellerinden saygıyla öpüyorum.10 Aralık 2020
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.