(4 NİSAN 2016)
Yıllardır, Kastamonu olarak sıkıntılarımızdan bahseder, elimizdeki nimetlerden yeterince faydalanamadığımızdan dem vurur dururuz. Hatta ‘Ilgaz’ın ardındaki salkı cennet’ diye kendimize kabul ettirdiğimiz bir avuntumuz dahi var. Lakin; Kastamonu’nun tek dağı Ilgaz değil ki’ Kaf Dağı değil ya bu, Ilgaz dediğin taştır, topraktır’Bir tünel açarsın, ne heybeti kalır, ne aşılmazlığı. Asıl aşamadığımız, onlarca sene zihinlerimize nakşedilmiş dağlar.
Öyle ki; o dağları aşıp bunca sene ne adam gibi yol yapabilmişiz, ne turizmde bir arpa boyu ilerleyebilmişiz, ne bir araya gelip memleketin hayrına işler başarabilmişiz. Sizce artık yetmedi mi bu suskunluk, tepkisizlik, vurdumduymazlık’
***
Adamın biri gitmiş zamanında İnebolu’ya fabrika kurmuş.Hem de, zamanın ilçe yöneticilerinin ‘yeter ki fabrikayı kur, memleketin insanlarına ekmek ver, dağ gibi arkandayız’ telkiniyle. Bu söz ve aldığı güvenle 9 sene çalıştırmış fabrikayı. 250 kişiye ekmek vermiş. E tabi bu 250 kişiyle kalmıyor; onların ailesi var, fabrikadan kazandığı parayla alışveriş yaptığı esnaf var. Var oğlu var’
Ancak, 5-10 bin nüfuslu bir ilçede bine yakın insanın evine ekmek götürdüğü bir işletmeyi, o ilçenin yöneticisi neden kapı önüne koymak ister’
Elbette işin birçok hukuki yönü vardır. Lakin, yakın çevremizdeki illerde, ilçelerde örneklerini sıkça gördüğümüz ‘yatırıma teşvik’ kıssalarından hiç mi ibret almadınız’ Şehirlerin yöneticileri, sırf 3-5 kişiye ekmek kapısı açılsın diye adeta yatırımcının kapısında yatıp, her türlü imkanı sağlarken, bedava arsalar, teşvikler verirken, bizim yöneticilerimiz elindekileri kaybetmek için neden bu kadar ısrar eder’
Mesela; Abana Motor kapandı, kaybeden Abana değil, tüm Kastamonu oldu. SEKA, Sümerbank gitti, kaybeden Taşköprü değil, tüm Kastamonu oldu. Bunca acı tecrübeye sahip bir vilayetin yöneticileri, mevcut yatırımların üstüne titremeli, ‘yeni yatırımları nasıl getiririm’ diye uykuları kaçmalı. Ama nafile’ O fabrika kapanınca da kaybeden sadece İnebolu olmayacak.
Bu kafayla; o ‘melun siyaset’, o ‘benim dediğim olur’ zihniyeti daha çok canımızı yakar, daha çok insanımız evine boynu bükük döner.
***
‘Ekmeğin siyaseti, pazarlığı olmaz’’
Daha düne kadar ilçenin nüfusunu artırmak için İstanbul’a haykıran insanların, bugün yanı başındaki istihdam imkanının yok olup gitmesine vesile olması, ancak bizim memleketimize has bir durum. Madem ilçen göç veriyor, madem yeterli iş imkanı yok, o zaman elindekinin kıymetini bileceksin. Uçup gitmesine izin vermeyeceksin. Ve becerebiliyorsan da yeni fabrikaların, yeni iş sahalarının açılmasına ön ayak olacaksın. Bırak siyaseti, sandık kinini’
Siyaset dediğin seçimden seçime yapılır. Seçimin üzerinden 2 sene geçmiş, yenisine de 2 sene var. Ama ‘geçim’, ucuz hesaplara, mevzuatlara, planlara, imara vs. bakmaz. Gün gelir, geçiminin elinden uçup gitmesine vesile olduğun, sebep olduğun insanlar, o koltuğu altından alır.
***
Kastamonu artık Ilgaz’ın ardında kalmış falan değil. Sırf birileri öyle olmasını istiyor diye öyle kalmışız’ Bugün devlet; havaalanını vermiş, tünelini delmiş, hastaneni vermek üzere, limanında gerekeni yapmış’ Devlet, şimdi karşına geçmiş ‘ne bahane üreteceksin’ diye bekliyor. ‘Tosya-Kastamonu yolunu ne zaman isteyeceksin’, ‘İnebolu-Kastamonu yolu için ne zaman sesini yükselteceksin’, ‘turizmdeki beceriksizlerin hesabını ne zaman soracaksın’ diye bir köşeye çekilmiş bekliyor.
***
Daha geçtiğimiz gün, 19 mahalle muhtarının bir araya gelip ‘yeni hastane yapılsın, iyi hoş da; memleketin öbür ucuna yaptığın hastane vatandaşı sıkıntıya sokacak, hiç olmazsa eski hastanenin yanında yöresinde bir poliklinik olsun’ haykırışına basın olarak, halk olarak sonuna kadar destek vermek gerek. ‘Kafalardaki dağların’ birkaç muhtarla aşılmayacağını elbette biliyoruz. Lakin istemeye, direnmeye de bir yerlerden başlamak gerek. Yoksa birileri çıkar, elimizden ekmeğimizi alır, yeni yeni Kaf(a) Dağları’nı zihnimize sokar.
Kalın sağlıcakla’
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.