Eğitim ve öğretim, yalınızca yaşımızın belirli bir zamana gelindiğindeokulda alınan eğitim ve öğretim değildir. İlk eğitim, ailede başlar sizlerde bilirsiniz, sonrası bunun yerini okul eğitimi alır ve hayat karşısında bizler hepimiz öğrenci oluruz, okullarımızda okuduğumuz süre zamanı içinde öğrenci olup mezun oluyoruz, diplomalarımız bizim tahsilimiz, kimliğimiz, statümüz, öğretmenlerimizden aldığımız bilginin hazinesi okumak ve tahsilli olmak. Okumak, benim için bu dünyadaki hiçbir nesnenin yerini dolduramayacağı kadar mühim ve değerli. Sizlerde diğer yazılarımı okuduysanız eğitime önem verdiğimi, benim için kıymetli olduğunu okuyup görebilirsiniz çünkü tüm cehaleti kıracak tek şey okumaktır, okuyun derim, hedeflerinizden biran olsun geri adım atmayın, tabi buz üzerine yazı da yazmayın derim. Yani okumak sizin için kaçmak olmasın yaşamın içindeki mücadelelerinizden. Unutmayın her mücadele de eğitimdir, okul eğitimiyle bütünleştiğinde olgunlaştırır, büyütür, insanı insan eder okul. Siz iyi öğrenci olun, böylelikle iyi bir insan da olmuş olacaksınız önce okulda, sonra hayatta.
O halde, iyi öğrenci olmak için iyi bir öğretmene mutlaka ihtiyacı vardır. Öğretmen bir harf öğretendir, yetiştirendir, getirendir insanı belirli bir konuma, öğrenci yetişmiştir bunu da öğretmenin bilgisi, her şeyden önce ilgisi sağlamıştır. İlgisiz öğretmen, başarısız bir öğrenci ortaya çıkarır. Öğretmene büyük sorumluluk düşer, öğretmen öğretendir, bir harf, öğretmen arkadaştır bir öğrenciye, öğretmen yarındır topluma, öğrenci de öğretmenin tasarladığı inşa ettiği binadır insanı içinde barındırır, taşır. Ne kadar sağlamsa bozulması o kadar zor olur.
Öğretmen nasıl olmalı o zaman? Sınıfına gelip yalnızca kitabın yetmişinci sayfasını açıp okumak mı, yoksa öğrencisine kitabın ellinci sayfasını okutan mı olmalı? Ya da onlarca ödev vermek mi öğretmen olmak? Bunlardan hiçbiri değil. Çünkü yaşamın içinde herkes okuyucu, bir seyyarda, inşaat işçisi de, sekiz yaşındaki çocukta okumasını bilendir. Herkes okur bir yazıyı, ya da kitabın tamamını. Mesele öğretmektir sevgiyle, ilgiyle, ilgilenmekle, bezgin bir öğretmen, bezgin bir kitle yaratır yarına. Oysa öğrenci ışıl ışıldır yanan kandil gibidir ilmin karşı yanında. Öğretmen herkesin yapacağı eylem değildir. Öğretmen ilmek ilmek işlemektir yeni yetişen öğrenciyi, sabır gerektirir, başından savmak değildir, kolundan tutmaktır öğrenciyi, tebessüm etmektir, kim tebessüm karşısında duygusuz olmuştur ki, öğrenci hiç olamaz çünkü yetiştirilen kişi öğrencidir. Öğrenci dinamiktir, sevecendir, zekidir, çalışkandır, gençtir, su gibidir solmaz sürekli açar, öğrenciye meyve açtıran öğretmendir, bu da ancak ilgilenmekle öğretmekle olur, tıpkı bir saksıya su verip ertesi gün çiçeğin yeşermesi gibidir, öğrenci de böyledir, ilgilenirsek, tutarsak kolundan, öğretirsek harf, gösterirsek menzil, elbet yola çıkar, yolda kalmaz, çünkü iyi bakılmıştır, aldığı eğitim kalitelidir. Her şey ilgilenmekle başlıyor sert bir öğretmen yumuşak kumaş ortaya çıkaramaz, dolayısıyla da kaliteli bir ürün de ortaya çıkaramaz. O zaman şöyle diyebilir miyiz? İlgi, mizaç, öğretmeyi de engeller, öğretmek sevmekle başlar, sevgi karşısında da ilim de alır, öğretim de görür, yarınlar nefes alır.
İlim öğrenmek, nefes almaktır, ışık saçmaktır çevreye, öğrencinin ışığı ne kadar kaliteliyse saçtığı ışık o kadar aydınlatır etrafı kolay kolay sönmez, kendinden sonra gelen öğrencileri, insanları, yarını aydınlatır.
Hülasa edecek olursak: iyi bir öğretmeni yetiştirende iyi öğretmendir neticesinde, iyi öğrenci de ancak ilgili ve bilgili öğretmen sayesinde olur. Okul sadece kitap kokmamalı, ilgi de aşılanmalı, ilgisiz olursa öğretmen öğrenciden de pek bir şey beklemesin. Öğretmek mühimdir, öğrenmek daha zordur çünkü sevgi ister, önce öğrencileri sevelim, ilgili olalım, çünkü ilgi karşısında karşılığını alamayacağımız hiçbir şey yoktur. Öyleyse her şey sevmekle başlar, sevgi de öğrendirir, öğretir.
Her şeyde olduğu gibi.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.