(1 ŞUBAT 2016)
Yüce kitabımız Kur’an’ın Nisa Suresi 58. ayetinde, çağları aşan, bugün de ziyadesiyle yol gösteren hükümler var’ ‘Şüphe yok ki Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder’’
Peki nedir ‘işin ehli’’veya nasıl anlaşılır bir insanın işinin ehli olduğu. Hiç şüphe yok ki, sıradan insanlar ya da sıradan yöneticiler için işin ehlini bulmak, işi ‘liyakat sahibi’ne vermek çok da kolay değil. Ancak öncelikle yöneticinin liyakat sahibi, işinin ehli olması gerektiği de aşikardır.
İşini hakkıyla yapacak insanları bir araya getirememenin sıkıntısını yalnızca o işyeri veya kurum değil, oradan hizmet almak zorunda olan insanlar da çok daha fazla yaşar.
Devlet yönetimi de aynen kurumlar gibi liyakat sahibi olan, işini ‘Allah korkusuyla yapabilecek’ insanlara temsil edilmeli. Ki liyakatli yöneticiler de işini hakkıyla yapabilecek insanları iş başına getirebilsinler.
Ehil olmayan insanlara makamlar teslim edildiğinde ne gibi sorunlarla karşılaşılabileceğini günümüz Kastamonusundan da görmek mümkün. Yeterli beceri sahibi olmayan yöneticilere ‘inatla katlanmanın’ getirdiği zulmü, köylüsünden kentlisine tüm Kastamonulular zamanında yaşadı, bugün de maalesef yaşıyor. Lakin hatayı sadece ‘basiret sahibi olmayan yönetici’de aramak da yeterli değil. O yöneticiyi denetlemesi, hesap sorması gereken makamlar da işini savsakladığında olan yine vatandaşa oluyor.
Milyonlarca lira bütçeye sahip, hem de o bütçeyi hizmet götürmekle yükümlü olduğu vatandaşın vergileriyle sağlayan kurumların ‘iş tanımının dışında olsa dahi’ küçücük bir hizmeti çok görmesi anlaşılır gibi değil. Yeri geldiğinde dağları delip yol yapan bir kurumun başındaki yöneticinin 100 metrelik karla kaplı bir yolu ‘benim işim değil, başınızın çaresine bakın’ deyip açmaması, vicdan sahibi herkesi rahatsız eder.
Yine hizmetle yükümlü kurumların başındaki muhteremlere ‘işini adam gibi yapmalarını’ hatırlatmak da, vatandaşın oylarıyla seçilmiş vekillerin işidir. Hatırlatmıyorsa ve yeri geldiğinde masaya vurup tepki göstermiyorsa, zaten seçilmiş olan da işini hakkıyla yapmıyor demektir.
Türkiye eski Türkiye değil. Son yıllarda bu sözü sık sık duyar olduk. Katılmamak mümkün değil. Lakin bu değişimi hâlâ idrak edememiş yöneticilerle de bir adım dahi ileri gidemeyiz. Halkın oylarıyla ‘halk adına’ iş başına gelen kişilerin ‘yetersiz’ yöneticilere verdiği tepkiden daha doğal ne olabilir’
Başında bulunduğu kurumun yaptığı işlerin neredeyse tamamı sıkıntılıysa, o yöneticinin yapacağı tek iş, Ankara’da kuytu bir köşede ‘araştırıp’ durmaktır. Gerçek ‘adalet’ de budur.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.