(8 AĞUSTOS 2016)
İhanet gecesinden bu yana aralıksız, yılmadan, yorulmadan meydanları doldurdu milletimiz. Sadece; Başkomutan ‘haydi sıra sende’ dediği için değil, sadece; Pensilvanya’nın, Washington’un, Telaviv’in ‘veled-i zinalar’ı tekrar cürret eder diye değil, ‘ben buradayım’ demek için dahi meydanlara nefes vermek anlamlı ve de bir o kadar tarihi bir görev idi. Çarşamba günü sona erecek ‘vatan nöbeti’’ Sona erecek ermesine, lakin sadece meydanlardaki nöbete bir süre ara vereceğiz. Çarşamba’dan sonra evlerimizde, işyerlerimizde çok daha ‘tavşan uykusunda’, çok daha tetikte bir nöbet bizleri bekliyor. Elbette; gencecik fidanların, 80 yaşında dedelerin akan kanları milletin sinesinde tazeliğini koruyacak, yüz yıl geçse de daha dünmüşçesine kanamaya devam edecek. Bugün; şehitlerimizin her damla kanını, elimize, başımıza kına yapıp, on yıllardır üzerimize örtülmek istenen ölü toprağına taze fidanlar dikmenin zamanıdır. ‘Her yıkılış yeni bir doğuşun habercisidir’ düsturuyla ezelde defaatle tekrarladığımız silkinişi bir kez daha masaya koyma vaktidir.
* * *
Demem o ki;
Yarınki Türkiye; 15 Temmuz 2016 gecesinden çok daha güçlü, basiretli ve aklı başında olmak mecburiyetindedir. Yarınki Türkiye; tüm yalanlara, ihanetlere karşı her an ‘aklımda’ diyebilme faziletini gösterebilmelidir.
* * *
Milletimiz ve seçtikleri; medeniyet tarihine altın harflerle kazınacak bir kararlılık ile ‘vatan benim, sen kimsin’’ dedi, zalimlere ve işbirlikçilerine’ Üzerinden sadece 100 yıl geçti diye, Çanakkale’yi, Sakarya’yı çabucak unutan, Sütçü İmam’ı, Hasan Tahsinleri zihninden atmaya çalışan ‘tek dişi kalmış canavar’a dün akşam Yenikapı’dan ve tüm illerimizin meydanlarından verilen mesajı almayan olabilir mi’ Ne dahili, ne de harici düşmanlarımız; 15 Temmuz gecesi tankların üzerine atlayan analarımızı, F16’ları taşlayan gençlerimizi, uçaklar kalkamasın diye ekmeğini çıkardığı tarlasını ateşe veren köylümüzü, 5 dakikada tank kullanmayı öğrenen Rizeli işçimizi, hainlerin bacağından vurup ağır yaraladığı, hastanede bir bacağı kesilmek zorunda kalmasına rağmen ‘bacaksız yaşarım, ama vatansız yaşayamam’ diyen Ayşe Bacımızı ve nicelerini elbette hesaba katmamışlardı.
* * *
15 Temmuz hiç ummadığımız bir anda, belki de bu kadarını hiç tahmin edemediğimiz bir yerden mazlum milletimize reva görüldü. Özellikle son 5-6 yılda ‘bunlar herşeyi yapabilir, ama’’ diyorduk, lakin; aması fakatı olmadığını, ihanette sınır tanımayacaklarını en acı şekliyle gördük.
* * *
Dileğim odur ki;
İhanet gecesinin ardından milletimizin her kesiminin; siyasetçisinden bürokratına, gazetecisinden sokaktaki vatandaşına kadar gösterdiği birlik ve beraberlik daim olsun. ‘Hayatta yanyana gelmez’ dediğimiz büyüklerimizin, milyonlarca insanımızı da bir araya getirerek birlikte yaptıkları mitingler mazide kalmasın. 15 Temmuz’u ‘29 Ekim’in resetlenmiş hali’ kabul edip, 2023’lere, 2071’lere çok daha sağlam adımlarla yürüyelim. Ki; Allah bu millete yeni bir 15 Temmuz yaşatmasın.
* * *
Çağlara ışık tutan bilgeliği ile Üstad Mehmet Akif’e bugünlerde çok daha fazla kulak vermek gerek;
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş…
Sesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş…
Batıyormuş!’
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur!’ deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.