Kastamonu’da tarım arazileri yüzde 13,4 azaldı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Toprak, sadece çiftçi için değil, 85 milyon insanımız ve geleceğimiz için en değerli varlığımızdır. Bu bilinçle 7’den 70’e herkes toprağı, sevmeli ve onu korumak, geliştirmek için elinden geleni yapmalıdır. Topraklarımızı sözde değil fiilen korumalıyız” dedi....
5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla bir açıklama yapan
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Dünya Toprak Günü’nün her yıl 5 Aralık’ta, toprak
kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesini savunmak ve yapısı
bozulmamış sağlıklı toprağın önemine dikkat çekmek amacıyla düzenlendiğini
vurgulayarak şunları dedi: "Bu yıl Birleşmiş Milletler tarafından Dünya
Toprak Günü’nün sloganı 'Gıdanın başladığı yer' olarak belirlendi. Birleşmiş Milletler
bu yılki sloganı ile toprak yönetimindeki artan zorluklara vurgu yapmak, toprak
bilincini artırmak ve toplumların toprağın sağlığını iyileştirmek için daha
fazla çaba göstermesi gerektiğine değindi. Birleşmiş Milletler, toprağı, bitki
büyümesi yoluyla insanlar ve hayvanlar için gıda sağlayan organizmalar,
mineraller ve organik bileşenlerden oluşan bir dünya olarak tanımlıyor.
Toprakların da sağlıklı kalabilmesi için bizler gibi uygun miktarlarda çeşitli
besin kaynaklarına ihtiyacı vardır. Bilinçsiz tarımsal üretimle topraktaki
besin zinciri bozuluyor, bu zincir iyi yönetilmezse verimlilik giderek
kayboluyor ve besin değerleri azalan ürünler üretiliyor. Toprakta besin kaybı,
beslenmeyi tehdit eden önemli bir toprak bozulma sürecidir. Bu durum tüm dünyada
gıda güvenliği ve sürdürülebilirliği için küresel düzeyde en kritik sorunlar
arasında kabul ediliyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, son 70 yılda
gıdalardaki vitamin ve besin seviyesi önemli ölçüde azaldı. Sürdürülebilir
olmayan arazi kullanımı, uygunsuz tarımsal faaliyetler ve toprağın organik
maddelerine zarar veren hasat, anız yakılması gibi insan faaliyetleri, yetersiz
veya yanlış bitki besin maddeleri kullanımı ve toprakta biyolojik çeşitliliğin
kaybı ülkemiz için de büyük bir tehdit oluşturuyor."
"TOPRAĞIN
YAPISINI BOZACAK HER TÜRLÜ UYGULAMADAN KAÇINMAK ÖNEMLİ BİR GÖREV HALİNE
GELİYOR"
"Her geçen gün erozyon, çölleşme, toprak kirlenmesi,
tuzlanma, toprak içindeki organik madde ve mikroorganizma varlığının azalması
gibi sebepler, topraklar da sürekli bozulmalara neden oluyor" diyen TZOB
Genel Başkanı Bayraktar, "Bunların yanında aşırı ve bilinçsiz sulama,
uygun miktarda kullanılmayan pestisitler, ağır ve sürekli toprak işlemeleri ve
aşırı hayvan otlatma gibi tarımsal uygulamalar da topraklarımıza zarar veriyor.
Bu nedenle toprak ekosistemine uygun uygulamaları teşvik etmek, toprağın
yapısını bozacak, verimini azaltacak her türlü uygulamadan kaçınmak ve amaç
dışı kullanımları engellemek, yapılması gereken önemli bir görev haline
geliyor. Tarım arazilerimiz, arazi bozulumunun yanı sıra geri dönüşü olmayan
bir şekilde elden çıkıyor. Bunun sebepleri bellidir. Sebepler içinde, nüfus
artışını, kırsaldan kente göçü, tarım arazilerinin içinden geçen ve araziyi
bölen kara yollarını, otobanları, bunların çevresinde kurulan sanayiyi,
turizmi, madenciliği, kamu yatırımlarını ve yerleşim alanlarını sayabiliriz.
Bizler bu açıklamaları yaparken bu sektörler ülkenin sanayisinin,
madenciliğinin de gelişmesi gerektiğini dile getiriyor. Elbette ülkemiz her
alanda gelişmelidir. Ancak bu gelişmeler verimli tarım arazilerinin üzerinde
oluyorsa, en kıymetli miraslarımızdan zeytin bahçeleri madenciliğe açılıyorsa,
büyük şehirlerde birinci sınıf tarım arazileri sanayiye açılıyorsa, buna karşı
çıkmamak mümkün olabilir mi" şeklinde konuştu.
“ARTIK BİR KARIŞ
DAHİ KAYBEDECEK TOPRAĞIMIZ YOKTUR”
"Pandemi, küresel ve ulusal krizler, beslenme
ihtiyacımızı karşılamamızı sağlayan tarım alanlarımızı çok daha iyi kullanmanın
önemini ortaya koydu" diyen Bayraktar sözlerini şöyle sürdürdü: "2022
Dünya Gıda Günü sloganının gıdanın toprakta başladığını vurgulaması, dünyada
gıda krizi beklentisine karşı bizleri uyarıyor. Önümüzdeki yıllarda
yaşanabileceklere bugünden dikkat çekiyor. Topraklarımızı kaybetmeye devam
edersek, üretimde yeterlilik sağlayamazsak gıda krizi bizleri de vuracaktır.
Artık ne toprak bozulumu ile ne amaç dışı kullanımlarla ne de herhangi bir
sebeple kaybedecek bir karış dahi toprağımızın olmadığı ortadadır. Gıda
güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı
düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak
zorundayız."
“TARIM ARAZİLERİNİ
KORUMALIYIZ”
Bayraktar, şunları kaydetti: "Toprağımıza sık sık
'anamız', 'ekmek teknemiz' diyerek kıymetli olduğunu ifade ediyoruz. Ancak bu
ifade ettiğimize yakışmayacak şekilde toprağı hor kullanıyor ve çocuklarımızın
bize emaneti olan topraklarımızı kaybediyoruz. Nüfus artışı, sanayileşme,
madencilik, turizm, ulaştırma ve kentleşme nedeniyle toprak ve su kaynakları
üzerindeki baskı her yıl biraz daha artıyor. Ayrıca, tarım arazilerimizin
küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkanlarının halen
yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamıyor. Yüzölçümü 78,35 milyon
hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı
2005-2020 döneminde 26,6 milyon hektardan 23,1 milyon hektara gerilemiştir. Bir
diğer ifadeyle, yaklaşık 15 yılda 3,5 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.
Ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip Konya’da son 10 yılda tarım alanları
yüzde 10,5 azaldı. Aynı dönemde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerimizden
sırasıyla Şanlıurfa’da yüzde 16,6, Sivas’ta yüzde 17,8, Yozgat’ta yüzde 15,7,
Çorum’da yüzde 12,5, Adana’da yüzde 12,4, Mersin’de yüzde 13,1, Kırşehir’de
yüzde 17,6, Mardin’de yüzde 12,9, Edirne’de yüzde 14,0, Malatya’da yüzde 11,9,
Muş’ta 12,3, Hatay’da 16,9, Kastamonu’da ise yüzde 13,4, azalma gerçekleşti.
Ülkemizin dünyada toprak rezervi azalan ülkelerden biri olduğu da dikkate
alındığında topraklarımızın korunmasının ne denli önemli olduğu açıkça
görülüyor. Bu unutulmamalı ve topraklarımız çok iyi korunmalıdır. Tarım arazisi
için uygun olan toprakların korunması daha da önemlidir. Ülkemizde nüfus yıldan
yıla artarken tarım alanlarının azalmasıyla kişi başına düşen arazi miktarı her
geçen yıl azalıyor. İstatistiklere göre 2005 yılında kişi başına 3,9 dekar
arazi düşerken, bu değer 2010 yılında 3,4 dekara, 2015 yılında 3 dekara 2021
yılına gelindiğinde ise 2,7 dekara geriledi."
Ülkenin en stratejik sektörlerinden olan tarımın en temel
sermayesi olan tarım arazilerini korumanın, sürdürülebilirlik açısından çok
önemli olduğuna dikkat çeken Bayraktar, "Son yıllarda tarım arazilerinin
korunması ve amaç dışına çıkarılmasının önlenmesi amacıyla çalışmalar yapılmış,
kanunlar çıkarılmıştır. Birliğimizin de tarım arazilerini daha fazla
koruyabilecek, parçalanmanın önüne geçecek şekilde güncellenmesi konusunda
destek verdiği 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu bu konudaki kanunların başında
yer alıyor. Bu kanunla tarım arazilerindeki parçalanmanın önüne geçilerek
2014-2020 yılları arasında 1,7 milyon hektar alanın bölünmesi ve hisselenmesi
engellendi. Tarım arazilerinin miras yolu ile bölünmesinin önlenmesi amacıyla
çıkarılan 6537 sayılı Kanun ile tarım arazilerinin bölünmesinin engellenmesine
yönelik önlemlerin daha da artırılmasını, mülkiyet devirlerinin hızlı bir
şekilde yapılmasını, tarımsal amaçlı kullanım planlarının etkin uygulanmasını
ve arazi kullanımına ilişkin denetimlerin etkinleştirilmesini sağlamak amacıyla
7255 sayılı Kanun ve diğer benzer çalışmalar bu açıdan oldukça önemlidir. 5403
Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'nun 14. Maddesi ile 9,2 milyon
hektar olan 440 adet ova tarımsal sit alanı olarak belirlendi ve koruma altına
alındı. Bunu toprağı korumak adına atılmış, önemli bir adım olarak görüyor ve
destekliyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı çalışmaları ile 2021 yılında tarım
alanlarında artış görüldü. 2020 yılında 23,1 milyon hektar olan işlenebilir
tarım alanı ve uzun ömürlü bitki alanı yüzde 1,7 oranında artarak 23,5 milyon
hektara çıktı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz" değerlendirmesini
yaptı.
“TOPRAK KORUMA
KURULLARINDA ÇİFTÇİ TEMSİLCİLERİNİN BULUNMASI ZORUNLU OLMALI”
Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti: “İllerde Toprak
Koruma Kurulları tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda kararlar
veriyor. Bu kurullar sadece bugünün değil; geleceğin, çocuklarımıza
bırakacağımızın mirasın kararını veriyor. Bu kurullar aldığı kararları bir
değil, bin kez düşünerek almalıdır. Bu bakımdan biz Toprak Koruma Kurullarını
fazlasıyla önemsiyoruz. Kurullarda toprağın, tarımın önemini çiftçi adına
anlatacak, toprağın sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarının
bulunması zorunlu olmalıdır. Yılda 3-4 ürün alınabilen, verimliliği Türkiye
ortalamalarının üstünde olan, üreticilerimizin gözü gibi baktığı bu alanlar
Toprak Koruma Kurullarında amaç dışı kullanıma açılmamalıdır. Bu kurullarda
çiftçinin, toprağın önemini en iyi Ziraat Odası temsilcisi anlatacaktır. Bazı
illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odaları yerine ticaret erbabının temsilcileri
bu kurullarda görev yapmaktadır. Toprağın sahibinin bulunmadığı kurullarda
toprağı korumak, imara açılmasını önlemek nasıl mümkün olacaktır? Toprak Koruma
Kurullarına gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar
atılırken gelecek nesillerin bizlere emaneti olan toprakları kolayca gözden
çıkarmamalıyız.”
“BİRİNCİ SINIF
TARIM ARAZİLERİMİZİN İMARA AÇILMASINA ASLA İZİN VERMEMELİ”
“Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda
yaşanabilecekler bugünden öngörülüyor. Artık bir karış dahi kaybedecek
toprağımızın olmadığı ortadadır" uyarısında bulanan Bayraktar, "Gıda
güvencesi için toprağın olmazsa olmaz olduğu bilincini bütün toplumda aynı
düzeyde oluşturmak ve bundan sonra da bu bilinçle topraklarımıza sahip çıkmak
zorundayız. Kara yollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli
tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin
kullanılmasına özen gösterilmelidir. Alternatif marjinal tarım arazileri
mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir
savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara
açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri,
şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım
arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar
inşa etmemeliyiz. Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır.
Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda
çok hassas hareket etmeli, meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah
çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların amaç dışı kullanımı
önlenmelidir" diye konuştu.
YAPILMASI
GEREKENLER
"Verimli topraklarımızı kaybetmeye devam edersek,
gıda üretimi ve gıda güvencesi ciddi şekilde zarar görecek, gıda fiyatlarındaki
dalgalanmalar artacak ve milyonlarca insan potansiyel olarak açlık ve
yoksulluğa itilecektir" ifadelerini kullanan Bayraktar, şunları kaydetti:
"Tarım alanlarındaki bozulmanın ve azalmanın önlenmesi toprak ve tabiat
sevgisi ile büyüyen nesillerin toprağına sahip çıkmasıyla mümkün olabilir.
Toprak sevgisi, koruma bilinci ilköğretim düzeyinde eğitim öğretim müfredatına
girmeli, toprağı tanımanın yaşamı tanımak olduğu çocuklarımıza aşılanmalıdır. Bir
santimetre kalınlığındaki bir toprağın oluşabilmesi için yüz ile bin yıllık bir
süreç gerektiğinden topraklarımızın bilinçli kullanılmasının ne kadar önemli
olduğu unutulmamalıdır. Tarımda gelişmiş teknolojileri kullanarak birim alandan
en fazla verimi alabilmek, ülke topraklarında ekilmeyen alan bırakmamak,
dünyada belirli ürünlerde söz sahibi olan ülkelerle rekabet edebilmek, kırsal
alanda üreticilerin gelir ve yaşam seviyelerini artırmak amacıyla çiftçilerin
tarımsal alandan kopmamaları için her türlü çaba gösterilmelidir. Ancak bunu
yaparken tabiatın dengelerini altüst etmemek ve sürdürülebilir tarımsal üretim
imkanlarını da yok etmemek zorundayız. Tarım politikaları tarım arazilerini
korumak, çiftçiyi arazisinde, köyünde tutmak, çiftçiye ailesini geçindirecek
bir gelecek sağlamak üzerine kurulmalıdır. Toprağımızın kıymetinin herkesçe çok
iyi bilindiği, toprağı yönetenlerden kullananlara kadar her kesimin ona saygı
duyarak, hareket edeceği günler temennisiyle Dünya Toprak Günü’nü
kutluyorum." (iha)
Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.