‘Zengin-yoksul ayırımının önü açılıyor’
...
‘Zengin-yoksul ayırımının önü açılıyor’
EĞİTİM-SEN Şube Başkanı Fikret Tufanyazıcı, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye’de son yıllarda artan eğitim harcamalarına dikkat çekti. Tufanyazıcı, şu ifadeleri kullandı; “Herkese eşit ve parasız eğitim hakkı hayata geçirilmeden, bunun için ülke çapında kamusal eğitim uygulamaları için somut adımlar atmadan hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı durdurabilmek mümkün değildir.” OECD ortalamasında ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde, kamu kaynaklarından yapılan harcamaların, eğitim harcamalarının yüzde 90’ını oluşturduğunu söyleyen Şube Başkan Tufanyazıcı; “Hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan harcamalar ise yüzde 9’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de ise eğitimde yaşanan ticarileşmenin sonucu olarak kamusal eğitim harcamalarının oranı yüzde72,9, hane halkı ve özel kaynaklardan yapılan eğitim harcamalarının oranı yüzde 27,1’dir. 4+4+4 düzenlemesi öncesinde 2011 yılında kamusal eğitim harcamalarının payının yüzde 75 olduğu dikkate alındığında, 4+4+4 sonrasında kamusal eğitimi tasfiye hedefinin adım adım hayata geçirildiği görülmektedir. 2011 yılında hane halkının yaptığı eğitim harcamaları toplamı 13 milyar 782 milyon TL iken, 2018 itibariyle bu rakam üç kattan fazla artarak 43 milyar 30 milyon TL’ye yükselmiştir” dedi. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıkların her geçen yıl arttığını sözlerine ekleyen Şube Başkanı; “Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmektedir. Türkiye’nin ‘eğitime en çok payı ayırıyoruz’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını görmek için hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının artış seyrine bakmak yeterlidir. Kamu kaynaklarının devlet okulları için kullanılması yerine özel okullara teşvik adı altında aktarılması, eğitimde yaşanan eşitsizlikleri ve okullar arasındaki nitelik farklarını daha da derinleştiren bir işlev görmektedir. Bu durum okulları sadece devlet okulu-özel okul şeklinde ayrıştırmakla kalmamış, aynı zamanda zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmıştır.” “VERGİER, KAMU YARARINA AYKIRI BİR ŞEKİLDE KULLANILIYOR” Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için, eğitimin, fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerektiğine vurgu yapan Eğitim-Sen Şube Başkanı, şu ifadelere yer verdi; “Kamu okullarına, yurtlarına ayrılmayan eğitim bütçe kaynaklarının eğitim yatırımları yerine özel okullara çeşitli adlar altında transfer edilmesi ülkenin tüm yurttaşlarının vergilerinin, emeğinin kamu yararına aykırı bir şeklide kullanılması anlamına gelmektedir. Ayrıca devletin asli sorumluluğu olan kamusal eğitim hakkının en temel ilkelerinden birisi eğitimin herkes için eşit koşullarda ulaşılabilir olmasının sağlanmasıdır. Herkese eşit ve parasız eğitim hakkı hayata geçirilmeden, bunun için ülke çapında kamusal eğitim uygulamaları için somut adımlar atmadan hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarındaki artışı durdurabilmek mümkün değildir.” (Bülten)Kaynak:
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.