Doğrusöz Gazetesi

Doğrusöz Gazetesi

  • Dergiler
    • Eksen
    • Azra
  • İlk Sayfa
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Video Haber
[x] Kapat
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
  • Doğrusöz Gazetesi
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
ANASAYFA Köşe Yazarları GURBET TÜRKLERİ

GURBET TÜRKLERİ

4012
Gülbahar Özdemir 21.04.2018 16:00:33

Değerli okuyucularım bu hafta gurbette olan akrabalarımızı konu almak istedim. Çoğumuzun uzak ya da yakın bağları olan akrabalarımızın gurbette çalıştıklarını biliyoruz.

Bazı vakalar, onları dış ülkelerde çalışmaya itmiş ve oralarda aileleri ile birlikte yaşamak zorunda kalmışlar. Kimimiz ben ne yapayım gitmeselermiş? diye düşünebiliriz. Aslında bunu söylemeden düşünmek lazım gelir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Mehmet Köse, Türkiye?den yurt dışına göç akınlarında üç dönem olduğunu belirterek; ? Türkiye?den yurt dışına üç göç dönemi vardır. 1960 ve 80 yılları arasında işçilik ve birtakım sebeplerden dolayı Avrupa?ya göç oldu. İkinci göç akımı daha sonraki yıllarda Körfez ülkelerine olmuştur. Afrika?ya ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Rusya ve Kafkaslar?a göçler ise üçüncü dönem göç akınları olmuştur” diye konuştu. Yurt dışındaki Türkiyelilerin yaşadıkları ülkelerin dilini öğrenmesiyle yeni nesillerin o ülkenin kültürünü de almaya başladığını ifade eden Köse, yaşanılan ülkenin dilinin öğrenilmesinin vatandaşların kendisini “merkezde” hissetmesini sağladığını dile getirdi. Köse, geçmiş yıllarda işçi olarak yurt dışına çıkan Türklerin ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını vurgulayarak; “Yurt dışında çalışan Türkiye vatandaşları ülkeye ekonomik alanda döviz getirdikleri için büyük katkısı oluyor. 60?lı, 70?li yıllarda işçilerin ülkeye döviz getirerek büyük katkısını gördük” ifadelerini kullandı.

 

***

Okuyucularım görünen o ki ülkemize olan katkıları gerçekten büyük. Lakin ilk ve ikinci giden kuşağın ne kadar büyük zorluklar yaşadığını az çok tahmin edebiliriz. Çevrenizde önceden gidenler varsa onlarla oturup muhabbet ederken ne kadar zorluklar çektiğini dinlemek lazım. Bir komşumuzla sohbetimizde ?ekmek almaya markete gittim kızım. Dil bilmiyorum anlatamadım da. Ekmek alamadan geri döndüm mecburen? demişti. Bazı araştırmalar yaptım ve bulduğum bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Özellikle mevzu bahis Almanya.

 

***

Birçok Türk genci, okul ve iş hayatında kendinin şans sahibi olmadığına inanmaktadır. Bu konuda eğitim düzeyinin düşüklüğü, ayrımcılık ve Almanca yetersizliği gibi etkenler söz konusu olmakla birlikte, yeterli ve kalifiye iş imkânının yetersiz oluşu da önemli rol oynamaktadır. Çünkü eğitimsizlik kalifiye iş bulma konusunda en önemli engeldir. Hiç şüphesiz işsizlik ve işsizlikten kaynaklanan başıboşluk, suça veya marjinal kimliklere yönelmeyi beraberinde getirmektedir. Tabiatıyla bu durum Alman toplumunda kin, nefret ve dışlama duygularının gelişmesine yol açmaktadır. Zamanımızın eğitim sistemi içerisinde İslam din dersleri, kültürler arası eğitim, çok kültürlü eğitim ve dinler/mezhepler üstü eğitim gibi birçok din eğitimi modeli tartışılırken, ilk kuşağın değil din eğitimi almaları, günlük ibadetlerini yerine getirecek yerleri dahi yoktu. Birer insan olarak en doğal haklarından mahrumdular. Uzun yıllar ne Müslümanlığın gereklerini yerine getirebildiler ne de Hıristiyanlığı öğrendiler. Bir ara varlık olarak dinin ruhları kuşatan ve huzur veren imkânından uzak kaldılar.

 

***

Almanya’ya Türk işçi göçünün başladığı günden itibaren aradan yarım asır geçti. Hiçbir ön hazırlık ve herhangi bir altyapı çalışması yapılmadan her açıdan kendilerine yabancı bir topluma gönderilen binlerce insanın geleceği, dini, sosyal ve kültürel hayatı yıllarca görmezden gelindi. Onlara sadece iş gücü olarak bakıldı ve insani yönlerinin de olduğu düşünülmedi.

Alman devletinin yabancılarla ilgili rotasyon ve bir gün kendi ülkelerine geri dönecekleri varsayımıyla uzun yıllar belirli bir politikası olmamıştır. Yabancıların geri dönemeyecekleri kavrandıktan sonra belirlenen politikaların ise müzminleşen problemleri çözmekten aciz oldukları açıktır. Bu çerçevede Entegrasyon eksikliği, gettolaşma, dini ve kültürel sorunlar, eğitim, dil (Almanca ve anadil birlikte), işsizlik, dışlanma, ötekileştirme, yabancı olmanın – en azından tercih etme açısından- getirdiği ayırım, yabancı düşmanlığı gibi bir çok alanda hâlâ sıkıntılar bulunmaktadır. Gerekli önlemlerin zamanında alınmamış olması Türk azınlığı kendi içine kapatmış; ancak içinde yaşanılan topluma katılımı, uyumu, eğitim ve dil öğrenme konusunda başarısızlığı vs . beraberinde getirmiştir. Tarihsel süreçte Alman toplumunda Türklerle ilgili ortaya çıkan ön yargılar, ırkçı bazı yaklaşımların tırmandığı dönemlerde yabancı düşmanlığının artması ve bunun siyasete malzeme yapılması yabancıların korunma reflekslerini güçlendirmiştir. (Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Dergisi?nden yararlanılmıştır.)

Federal Alman kamuoyunda hâkim olan görüş ve yayımlanan eserlerde, uyum sorununun kültür ve dini inançlardan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Almanlar, İslam dini ile ilgili genel olarak olumlu görüş beyan etmekte; en azından Türklerin dinlerini özgürce yaşamalarına itiraz etmemektedirler. Ancak konu başörtüsü olunca, şekilci dindarlığın arkasında siyasi gerekçelerin olduğu ön yargısıyla söz konusu hoşgörünün ortadan kalktığı belirtilmektedir. Ancak Müslümanlar, hem bu tür yaklaşımlardan, hem de kendilerinin özellikle 11 Eylül’den sonra kökten dincilerle aynı kapsamda gösterilmelerinden rahatsız olmaktadırlar. Onlar, her defasında İslam’ın bir terör dini ve kendilerinin de terörist olmadıklarını açıklama zorunda kalmaktan bıktıklarını ifade etmektedirler. Almanya’da Yaşayan Türk Göçmenlerin Kimlik Problemi belirten Müslüman Türkler, bu durumun kendilerini çok incittiğini ve karşı tarafa ister istemez nefret duyguları geliştirdiklerini dile getirmektedirler.

 

Sonuç olarak İslam?a karşı olan bu yaklaşımlar ne yazık ki çok üzücü.Her zaman kullandığım sözdür.Bizlerin özümüzü bilip yaşatması gerek.Nerede , ne şartta, nasıl olursa olsun biz Türk?üz.

Değerli okuyucularım bu hafta gurbette olan akrabalarımızı konu almak istedim. Çoğumuzun uzak ya da yakın bağları olan akrabalarımızın gurbette çalıştıklarını biliyoruz.

Bazı vakalar, onları dış ülkelerde çalışmaya itmiş ve oralarda aileleri ile birlikte yaşamak zorunda kalmışlar. Kimimiz ben ne yapayım gitmeselermiş? diye düşünebiliriz. Aslında bunu söylemeden düşünmek lazım gelir.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Mehmet Köse, Türkiye?den yurt dışına göç akınlarında üç dönem olduğunu belirterek; ? Türkiye?den yurt dışına üç göç dönemi vardır. 1960 ve 80 yılları arasında işçilik ve birtakım sebeplerden dolayı Avrupa?ya göç oldu. İkinci göç akımı daha sonraki yıllarda Körfez ülkelerine olmuştur. Afrika?ya ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Rusya ve Kafkaslar?a göçler ise üçüncü dönem göç akınları olmuştur” diye konuştu. Yurt dışındaki Türkiyelilerin yaşadıkları ülkelerin dilini öğrenmesiyle yeni nesillerin o ülkenin kültürünü de almaya başladığını ifade eden Köse, yaşanılan ülkenin dilinin öğrenilmesinin vatandaşların kendisini “merkezde” hissetmesini sağladığını dile getirdi. Köse, geçmiş yıllarda işçi olarak yurt dışına çıkan Türklerin ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını vurgulayarak; “Yurt dışında çalışan Türkiye vatandaşları ülkeye ekonomik alanda döviz getirdikleri için büyük katkısı oluyor. 60?lı, 70?li yıllarda işçilerin ülkeye döviz getirerek büyük katkısını gördük” ifadelerini kullandı.

 

***

Okuyucularım görünen o ki ülkemize olan katkıları gerçekten büyük. Lakin ilk ve ikinci giden kuşağın ne kadar büyük zorluklar yaşadığını az çok tahmin edebiliriz. Çevrenizde önceden gidenler varsa onlarla oturup muhabbet ederken ne kadar zorluklar çektiğini dinlemek lazım. Bir komşumuzla sohbetimizde ?ekmek almaya markete gittim kızım. Dil bilmiyorum anlatamadım da. Ekmek alamadan geri döndüm mecburen? demişti. Bazı araştırmalar yaptım ve bulduğum bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum. Özellikle mevzu bahis Almanya.

 

***

Birçok Türk genci, okul ve iş hayatında kendinin şans sahibi olmadığına inanmaktadır. Bu konuda eğitim düzeyinin düşüklüğü, ayrımcılık ve Almanca yetersizliği gibi etkenler söz konusu olmakla birlikte, yeterli ve kalifiye iş imkânının yetersiz oluşu da önemli rol oynamaktadır. Çünkü eğitimsizlik kalifiye iş bulma konusunda en önemli engeldir. Hiç şüphesiz işsizlik ve işsizlikten kaynaklanan başıboşluk, suça veya marjinal kimliklere yönelmeyi beraberinde getirmektedir. Tabiatıyla bu durum Alman toplumunda kin, nefret ve dışlama duygularının gelişmesine yol açmaktadır. Zamanımızın eğitim sistemi içerisinde İslam din dersleri, kültürler arası eğitim, çok kültürlü eğitim ve dinler/mezhepler üstü eğitim gibi birçok din eğitimi modeli tartışılırken, ilk kuşağın değil din eğitimi almaları, günlük ibadetlerini yerine getirecek yerleri dahi yoktu. Birer insan olarak en doğal haklarından mahrumdular. Uzun yıllar ne Müslümanlığın gereklerini yerine getirebildiler ne de Hıristiyanlığı öğrendiler. Bir ara varlık olarak dinin ruhları kuşatan ve huzur veren imkânından uzak kaldılar.

 

***

Almanya’ya Türk işçi göçünün başladığı günden itibaren aradan yarım asır geçti. Hiçbir ön hazırlık ve herhangi bir altyapı çalışması yapılmadan her açıdan kendilerine yabancı bir topluma gönderilen binlerce insanın geleceği, dini, sosyal ve kültürel hayatı yıllarca görmezden gelindi. Onlara sadece iş gücü olarak bakıldı ve insani yönlerinin de olduğu düşünülmedi.

Alman devletinin yabancılarla ilgili rotasyon ve bir gün kendi ülkelerine geri dönecekleri varsayımıyla uzun yıllar belirli bir politikası olmamıştır. Yabancıların geri dönemeyecekleri kavrandıktan sonra belirlenen politikaların ise müzminleşen problemleri çözmekten aciz oldukları açıktır. Bu çerçevede Entegrasyon eksikliği, gettolaşma, dini ve kültürel sorunlar, eğitim, dil (Almanca ve anadil birlikte), işsizlik, dışlanma, ötekileştirme, yabancı olmanın – en azından tercih etme açısından- getirdiği ayırım, yabancı düşmanlığı gibi bir çok alanda hâlâ sıkıntılar bulunmaktadır. Gerekli önlemlerin zamanında alınmamış olması Türk azınlığı kendi içine kapatmış; ancak içinde yaşanılan topluma katılımı, uyumu, eğitim ve dil öğrenme konusunda başarısızlığı vs . beraberinde getirmiştir. Tarihsel süreçte Alman toplumunda Türklerle ilgili ortaya çıkan ön yargılar, ırkçı bazı yaklaşımların tırmandığı dönemlerde yabancı düşmanlığının artması ve bunun siyasete malzeme yapılması yabancıların korunma reflekslerini güçlendirmiştir. (Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Dergisi?nden yararlanılmıştır.)

Federal Alman kamuoyunda hâkim olan görüş ve yayımlanan eserlerde, uyum sorununun kültür ve dini inançlardan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Almanlar, İslam dini ile ilgili genel olarak olumlu görüş beyan etmekte; en azından Türklerin dinlerini özgürce yaşamalarına itiraz etmemektedirler. Ancak konu başörtüsü olunca, şekilci dindarlığın arkasında siyasi gerekçelerin olduğu ön yargısıyla söz konusu hoşgörünün ortadan kalktığı belirtilmektedir. Ancak Müslümanlar, hem bu tür yaklaşımlardan, hem de kendilerinin özellikle 11 Eylül’den sonra kökten dincilerle aynı kapsamda gösterilmelerinden rahatsız olmaktadırlar. Onlar, her defasında İslam’ın bir terör dini ve kendilerinin de terörist olmadıklarını açıklama zorunda kalmaktan bıktıklarını ifade etmektedirler. Almanya’da Yaşayan Türk Göçmenlerin Kimlik Problemi belirten Müslüman Türkler, bu durumun kendilerini çok incittiğini ve karşı tarafa ister istemez nefret duyguları geliştirdiklerini dile getirmektedirler.

 

Sonuç olarak İslam?a karşı olan bu yaklaşımlar ne yazık ki çok üzücü.Her zaman kullandığım sözdür.Bizlerin özümüzü bilip yaşatması gerek.Nerede , ne şartta, nasıl olursa olsun biz Türk?üz.

    • 1
    • 0
    • 0
    • 0
    • 0
    • 0

    BENZER HABERLER

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (14 NİSAN) Ramazan, yanmak, yağmur

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (14 NİSAN) Ramazan’a dair

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (13 NİSAN) TAHAP örneği…

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (13 NİSAN) Tanrı’yı yeniden aramak

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (12 NİSAN) Urfa’da Ortadoğu okumaları

    GURBET TÜRKLERİ haberi

    (12 NİSAN) Türkiye-Rusya ilişkileri

    BİR CEVAP YAZIN

    Bu habere yorum yazmak ister misiniz ? Cevabı iptal et

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    HABER AKIŞI

    Yeditepe Üniversitesi 6 öğretim üyesi alacak Haberi

    İlanlar | 10:32 Yeditepe Üniversitesi 6 öğretim üyesi alacak

    Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde ait 34 adet taşınmaz kiraya verilecek Haberi

    İlanlar | 10:31 Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde ait 34 adet taşınmaz kiraya verilecek

    Siirt Üniversitesi 18 Öğretim Üyesi Alacak Haberi

    İlanlar | 10:30 Siirt Üniversitesi 18 Öğretim Üyesi Alacak

    14 NİSAN 2021 Haberi

    İlk Sayfa | 09:50 14 NİSAN 2021

    (14 NİSAN) Ramazan, yanmak, yağmur Haberi

    Köşe Yazarları | 09:49 (14 NİSAN) Ramazan, yanmak, yağmur

    (14 NİSAN) Ramazan’a dair Haberi

    Köşe Yazarları | 09:48 (14 NİSAN) Ramazan’a dair

    53 yıldır içtiği sigaradan akupunkturla kurtuldu Haberi

    Genel | 09:46 53 yıldır içtiği sigaradan akupunkturla kurtuldu

    ADALET YÜRÜYÜŞÜ Haberi

    Genel | 09:45 ADALET YÜRÜYÜŞÜ

    Araç, her yönüyle Kanal 7 ekranlarına taşınacak Haberi

    Genel | 09:43 Araç, her yönüyle Kanal 7 ekranlarına taşınacak

    Bu neyin inadı? Haberi

    Genel | 09:42 Bu neyin inadı?

    © 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.

    error: İçerik Koruma Altında.