Kahve ile ilgili yazımda siz değerli okuyucularım için öncelikle güzel bir sözle başlamak istiyorum satırlarıma.
Yüreğinden bir fincan kahve koy ki yüreğime, içer içmez kırk değil bir ömür sende kalayım.
Kahve içmeyi neredeyse hepimiz severiz, tadı acıdır ama kahveyi içiren farklı bir mana vardır insanlarda. Günün yorgunluğu, aşırı bağımlılığımız, sevdiğimiz insanla günün kritiğini yapmamız, uykumuzu alamayışımız, ya da sırf kahveyi fal bakmak için içenler de olur. Kahveyi içine sindire sindire içmek varken geleceği falda arar insan, telve içindeki saçma bir örüntüden geleceğini inşa eder, kuşku duyar, yaşadığı olayların sonucunda fala inanır, yaşamiçinde başına gelenleri falda çıkan saçma bir örüntüye bağlı kalan insanlar olur. Ona öyle inanır ki halet-i ruhiye yani insanın ruh hali manevi ve iç durumu fala bakmaktan öyle etkilenir ki her şeyden şüphe duymaya, gün içinde yaşananları “evet falcı da böyle demişti” diyerek öyle inanır ki ona, durum daha da ileri gider artık yaşamının ilerleyişini telve örüntülerine bağlar geleceği falda aramaya başlar, tatlı gelir kişiye çünkü kahve içip sonunda fal bakmak var acaba yarın için ne olacak, hakkımda neler olacak, kimler benim için ne demiş hatta hayatında biri varsa o sıra kişiyle ilgili durum analizlerine varmaya çalışır kişiler. Ne değişik özelliklere sahip insanlarız bizler, yaşadığımız olayları ve geleceğimizi fincanın içindeki kahvenin telvesine bağlarız, bağımlısı oluruz kahvenin sırf fal bakmak için. İnsan bu kadar aciz mi ki geleceğini falda arar, yine aciz mi ki insan, iradesi bu kadar zayıf ve yine insan uydurulmuş bir örüntünün nasıl olurda içine hapsolur?
***
İnsan hep bir arayış, anlam bulma, bilmeden kesin yargılara varmanın, olmayan bir şeylerin peşine giderek inanmanın peşinde. Zaten biz insanlar kuşkuya düşmüşsek kendi içimizde bunun yollarını arar kesin yargılara varmanın sonucuna çıkarız anlamadan, bilmeden, sorgulamadan, insanları dinlemeye fırsat vermeden. Kimi insanlar bunun sonucunu fala bakarak mana çıkarmaya çalışır sormaz öyleymiş der inanır ve hayatına da falda olup bitenlere göre yön verir.
Fal bakmayı yan anlam olarak kendi deyimimle “olmayan bir şeye kanmak” olarak algılıyorum. Ve anlam çıkartamıyorum yine, insan kahve telvesinden nasıl olurda hayatını, yarınını, bugününü kahve faklına göre şekillendirir?
Bir şeyi sahiden bilmek istiyorsak eğer kuşku duyduğumuz kişiye soralım neyden şüphe ettiysek, sahiden öğrenmek istiyorsak eğer;bilmeden yaşayarak öğrenelim, görerek, duyarak, deneyimleyerek mesela.
İnsan meraklı bir yapıya sahiptir. Merakımızı da birtakım anlamlar çıkararak olanlara inanırız, kahve falından uçucu anlamlar çıkardığımız gibi. Bırakalım olmayan şeylerin arkasına sığınmayı, onların kölesi olmayı, hayatımızı sahte bir şeyin kurgusuna inanacak kadar izleyici temsilcisi olmayı. Yaşayacaksak eğer görerek, inanarak, deneyimleyerek ve en önemlisi de yarına olan inancımızı yitirmeden dua ederek yaşayalımyaşayacaklarımızı. Sahte bir şeylere bina ederek yaşamayın ömrünüzü.
Kahve içeceksek eğer fal bakmak için değil de anı yaşayarak yudumlayım, yahut karşınızda sevdiğiniz bir arkadaşınız varsa keyifle için acı, sade, şekerli bir kahveyi, siz nasıl alırsanız artık.
İyi bir gelecek istiyorsanız ve merak da ediyorsanız ileriyi o zaman bugünü iyi yaşayın yarın size güzel kapılar açacak. Yaşamınızda kesin yargılara düşmekten kaçının önce dinleyin kararı dinledikten sonra da verirsiniz geleceğinizi fala bakarak harcamayın.
Ve diyorum ki;
Gönül ne kahve ister ne kahvehane gönül sohbet ister kahve bahane…
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.