Memleketimizin sağlık sıkıntısını artık bilmeyen, duymayan yok. Biz yazmaktan, vatandaş okumaktan bıktı. Çok şükür yeni devlet hastanesinin yapımı başladı, hatta bitecek duruma geldi de, bu büyük sıkıntının çözüme kavuşması için umutlarımız bir nebze olsun yeşerdi. Elbette iş, yeni bir hastane yapmakla bitmiyor. O modern hastanenin içini yeterli sayıda ve yetenekte doktorla, sağlık personeliyle dolduramazsanız, emin olun yaşanacak hayal kırıklığı hastanesizlikten çok daha ağır olacaktır.
***
Umut var, her zaman da vardı. Lakin, Kastamonu sağlığı, özellikle son dönemde öyle bir noktaya geldi ki pamuk ipliği yakıştırması çok da yersiz olmaz sanırım. Mevcut devlet hastanemizin fiziki yetersizliğinin yanı sıra, yetkililerin bir türlü görmek istemediği bir diğer önemli sıkıntısı ise maalesef doktorsuzluk
Halihazırdaki doktorlarımız affetsin, ama onların insanüstü çabası, gayreti dahi bu büyük açığı kapatmaya yetmiyor. Özellikle çocuk doktoru konusunda yaşanan sıkıntıları basın olarak sık sık dile getirmemize karşın, bir arpa boyu yol kat etme imkanı yakalayamadık.
Sağlık konusundaki sıkıntılarımızın yakın zamanda çözülmesi umudunu elbette taşıyoruz, inanmak istiyoruz. Ama sağlık, yalnızca devlet eliyle karşılanacak bir hizmet de değil. Memleketimizin gurur abidesi olacakken, malum sebeplerden dolayı utanç kaynağına dönüşen Özel Uğurlu Hastanesinin içler acısı durumu ortada iken, geçtiğimiz günlerde sıkıntılı bir durumla daha karşı karşıya kaldık.
***
İhanetin en büyüğünü yaşadığımız 15 Temmuzdan sonra esen şiddetli rüzgar, neredeyse Kastamonuda fırtınaya dönüşmek üzereydi. Bunca sağlık yokluğu yaşadığımız bir dönemde elimizdeki en önemli sağlık kuruluşlarından birinin adeta kapısına kilit vurulacaktı. Özel Olukbaşı Anadolu Hastanesinin, Sağlık Bakanlığı ile arasındaki anlaşma gereği sigortalı hasta kabulüne imkan sağlayan sistemi, bir başka adıyla SGK ekranı kapatıldı. Hastane, yaklaşık bir ay boyunca sigortalı hastalara hizmet veremedi. Hastane yönetimi elini taşın altına koydu, özel hizmet farkını en asgari ölçüde vatandaşa yansıtmaya çalıştı.
Fakat, o öyle bir taş ki, elinizi ne kadar altına koyarsanız o kadar ezer, hatta taşın altından gövdenizi dahi kurtaramazsınız. Sigortalı hastaya hizmet veremeyen bir özel sağlık kuruluşunun, hele de Kastamonu gibi küçük bir şehirde kaç gün ayakta durabileceğini varın siz hesap edin. 500 küsur insanın ekmek yediği büyük bir kuruluşun içine düştüğü durumu birilerinin fark etmesi ve çözüm için birşeyler yapması için, ekmeğinden olan işçilerin kapıları aşındırması, isyan etmesi de kaçınılmaz olmuştu. Nitekim öyle de oldu. Kurban Bayramını adeta diken üstünde, çocuklarının gözünün içine bakamadan geçiren onlarca hastane çalışanı, bayram sonu kapılara dayandı.
***
Aç kalmak istemiyoruz Anlamak isteyene bundan daha açık, net bir mesaj olamaz. Mesaj alındı Hem onlarca çalışan ve ailesini, hem de binlerce Kastamonuluyu sıkıntıya sokan problem akşamdan sabaha çözüldü. Bizlere görmek bir türlü nasip olmayan, ama memleketin her köşesinden imrenerek duyduğumuz sağlık devriminin mimarı Recep Hoca devreye girdi, bir telefonla işi çözdü. Elbette aracılık yapanlar, durumun Kastamonu için ne kadar büyük sıkıntılara neden olduğunu anlatanlar olmuştur. İnkar etmemek gerek. Zaten Sağlık Bakanı ne bilir senin memleketinde bu kadar yokluk yaşandığını, eldeki bir özel hastanenin de kapanmasının ne anlama geleceğini.
Birilerinin anlatması, tabiri caizse bakanların kapısında yatması gerekiyordu. Bilen bilir; bizim yetkililerimiz öyle çok sevmez istemeyi, halkın sıkıntılarını devlete anlatmayı. Halk kapılara dayanıncaya, aç kaldık diye haykırıncaya kadar bir köşede beklerler. İnsan sormadan edemiyor; Be kardeşim, böylesine büyük bir sıkıntıyı akşamdan sabah çözebilecek bağlantıların vardı da, 1 aydır neyi bekledin? İlla birilerinin aç, işsiz kalması mı gerek?
***
Her neyse, artık olan oldu. Çekilen sıkıntı inşallah geride kaldı. Aslında Anadolu Hastanesinde yaşanan hadise, devletimizin 15 Temmuz sonrası esen fırtınanın büyük yıkımlara neden olmaması için alabileceği makul tedbirleri ortaya koyması açısından da acı ama güzel bir örnek oldu. Yıkmadan, dağıtmadan da orta yollar pekala bulunabiliyormuş. Haklıyı haksızı, suçluyu suçsuzu ayırırken pekala ekmek kapılarına kilit vurulmayabiliyormuş. Devletimiz çok şükür eninde sonunda doğruyu bulup, gerekeni yapıyor. Keşke birilerine şov malzemesi vermeden, kapı kapı dolaşıp iftira ve yalanlarını sıralamasına fırsat tanımadan zamanında yapabilse. Başarılarıyla da, hatalarıyla da devlet bizim devletimiz.
Kalın sağlıcakla
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.