Bugün, köşemde, misafir bir kaleme yer vermek istiyorum. Gencecik, okuyan, araştıran, sağduyulu ve saygılı bir üniversite öğrencisi.
Tatilinin bir kısmını Kastamonuda geçirecek olan Bengisu ile sohbetlerimiz sırasında ki, hevesi ve heyecanı beni de heyecanlandırdı. Bu güzel kalem için bir başlangıca vesile olursam ne mutlu bana
Hayatımda önem verdiğim temel şeylerin en başında saygı vardır
Kişinin kendine duyduğu saygı, çocuğuna duyduğu saygı, etrafına duyduğu saygı vb gibi, sınıflandırabiliriz bunu.
Çok sık rastladığım bir durumdur 30-40 yaşlarındaki insanların, aynı masada oturup tartışamıyor olduklarına şahit olmak. Abi, abla, amca, teyze dediklerim, iş tartışmaya gelince beceremez, eline yüzüne bulaştırır, çocuklaşır oluyor. Tartışma, dönüyor dolaşıyor, karşıdakine hakaret boyutuna ulaşıyor. Dönüyor dolaşıyor, seviyesizce kinayelere, taşlamalara, laf sokmalara, birbirini yargılamalara varıyor. Aklıma gelen can alıcı temaların başında siyaset geliyor, daha sonra dini inançlar, toplumun değer yargıları
Evet tablo şu: Bir masada oturup birbirinin siyasi görüşüne, dini inancına, toplumun değer yargılarına olan bakışına, saygı ve hoşgörü göstermek zorundayız. Senin A dediğine, karşıdaki kişinin B demesi kadar doğal ve hayatı olduğundan daha güzel kılan bir şey yok. Bunlar insana, öğretir, anlatır, sorgulatır, düşündürür. Neden olmasın?
Masaya oturmadan evvel tartışmayı, kavgaya dönüştürebilecek, hoşgörüsüz ve saygısız tavırlara sebep olacak ne varsa Edip Cansever (şair) edasıyla başka bir masaya koyup, oturmalı masaya insan.
Çünkü tartışmak, hakaretler savurmak, birbirine laf sokuşturmak, gözleri kısık elleri bele alarak oraya buraya kükremek değildir. Sesi yüksek çıkanın haklı olması gibi bir durum da söz konusu değildir. Tartışma dediğimiz kavram, bana göre kişilerin kendi görüşlerini belirtmeleri, sonrasında ise bu görüşlerin kafada yargılamadan bir değerlendirmeye alınması, sorgulanması, düşünülmesi ardından taraflar tarafından karar verilecek zaman zarfında belki yeniden değerlendirilmesidir. Ortak bir nokta bulma zorunluluğu söz konusu değildir. Ama saygı şarttır.
Bir tartışmanın verimli geçmesi demek illa ki kişiye kendi fikirlerini kabul ettirmek demek değildir. İki tarafın da deşarj olması, tartışma sonunda gülebilmesi, kendini ifade etmiş olması da bir verimlilik türüdür. Karşı tarafın kafasında soru işaretleri oluşturmak, karşı tarafa, sana soracak, üstüne düşünecek, kafa yorup sorgulayacak bir şeyler vermiş olmak önemlidir. İçinde saygı bulunan karşıt görüşlü iki insanın yaptığı bu güzel muhabbet tartışma olarak adlandırılabilir. Lakin içinde saygı bulunmayan en az bir insanın diğerine kükrediği, ya da iki insanın birbirine tükürükler ve hakaretler saçarak bağırdığı türe ben tartışma demiyorum. Bu noktada dönüp kendinize şu soruyu sormanızda yarar görüyorum: Karşımdaki insan bana böyle davranıyor ama ben ona nasıl davranıyorum davrandım?
Bizler bu dünyada birbirinden özel, birbirinden güzel yaratılmış ve daim kalacak varlıklar değiliz. Bazı haklara, yetkilere sahip olmamız hiçbir şeyi değiştirmiyor. Öze, temele indiğimizde insan ı görüyoruz karşımızda. Daha çok kilosu olan, daha çok parası olan, daha akıllı olan, daha yetenekli olan değil, sadece insanı görüyoruz
Bizler sadece insanız ve bu dünya da en az bizim kadar gelip geçici. Vakit dar ve bu bir savaş değil. Kendi türüne en çok zararı kendin veriyorsun, insan.
Uyan, düşün, sorgula, uyandır, düşündür, sorgulat
BENGİSU BALABAN ( 19 yaşında, İstanbul üniversitesi-Arap dili ve edebiyatı ).
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.