İnsanoğlunun dünya ve ahiret mutluluğunun sağlanması en önemli hedeflerinden olan dinimiz, insanın manevi, içsel ve ruhsal yönünü ve buna bağlı olarak insan davranışlarını inceleyen bir bilim dalı olan Psikoloji/Ruhiyat ile de ilgili birçok bilgi, belge ve tavsiyeleri bizlere vermekte ve bu konuda bizlere rehberlik etmektedir.
Son yıllarda işin uzmanlarınca bu konuda yazılan kitaplar ve yapılan yayınlar bir hayli çoğalmıştır. O kadar ki, bu tür yayın ve kitaplar sadece okul ve üniversitelerde okunan ders kitapları ve araştırma kaynakları olmakla sınırlı kalmamış, piyasada hayli yaygın bir şekilde halkımızın kendi problemlerine çözüm bulabilmek amacıyla sıkça başvurdukları ve okudukları kitap ve yayınlar haline gelmiştir.
İçinde bulunduğumuz modern çağın bize sunduğu ve günlük yaşantımızı kolaylaştırıcı birçok imkanlar ve avantajlar, bazen dezavantajları ve olumsuzlukları da bizlere aynı anda ve aynı araçlarla yaşatabilmektedir. Tıpkı sağlığımız için alıp kullandığımız bir ilacın yan etkilerini de içerisinde barındırdığı gibi.
Geleneksel aile ve sosyal yapımızın değişmesine/bozulmasına paralel olarak, insan ilişkileri daha çok çıkar ilişkilerine dönüşmekte, bunun doğal sonucu olarak da insanların birbirlerine karşı olan güven duygusu zedelenmekte, insanlar birbirinden uzaklaşmakta ve giderek YALNIZLAŞMAKTA ya da kendisini öyle hissetmektedir. Bütün bunların neticesinde çoğu insanımız maalesef çağımızın hastalığı diyebileceğimiz STRESle yaşamaya mecbur kalmakta, hatta bu durum ileriki aşamalarda depresyona dönüşerek kişinin hayatı adeta zindan olmaktadır. Böylesi ruh haline sahip kişiler sadece kendileri mutsuz olmakla kalmayıp, kendisine olduğu kadar çevresine; özellikle de aile ve komşularına zarar verebilmektedirler.
Bu durumda işin uzmanlarına başvurmak elbetteki en doğru olandır. Ama burada benim üzerinde durmak istediğim konu, gerek fert gerekse toplum olarak böylesi durumlara düşmemek için tercih edeceğimiz hayat tarzı ve yaşama biçimidir.
Her insanın hayatta sıkıntılı durumlara düşmesi mümkündür. Her zaman örnekliğine başvurduğumuz Peygamber Efendimiz (a.s.m.) da özellikle tebliğ görevini yaparken bir çok zorluk ve sıkıntılara maruz kalmıştı. O (a.s.m) kendisine verilen peygamberlik görevini hakkıyla yerine getirmek, Hakkı ve hakîkatı anlatmak için çırpınıp dururken, özellikle o topluluk içinde putçuluktan nemalanan ve mevcut statükolarının zarara uğrayacağından korkan Hak ve hakikat düşmanları tarafından çeşitli söz ve iftiralara, hatta tehditlere maruz bırakılmıştır. Daha düne kadar Emin/Güvenilir sıfatıyla andıkları o kutlu Elçiyi yalancılık ve büyücülük iftirasıyla suçlayabilmişlerdir. İnsanın göğsünü daraltıcı ve psikolojikmen çökertmek amaçlı yapılan bu insafsız saldırılara karşı o yüce Rasül sabır ve metanetle karşı durmuş; halini her zaman yüceler yücesi RABBİNE ARZETMİŞTİR.
ZORLUKLA GELEN KOLAYLIK
Hayatın şaşmaz kurallarından birisi de, nimetlerin ve imkânların genellikle bazı sıkıntı ve zorluklara katlanılması sonucu elde ediliyor olmasıdır. Özellikle zirvelere tırmanmak istiyorsak, yokuş yukarı çıkmak zorunda olduğumuz gerçeğini bilmek, kabul etmek ve bazı sıkıntılara katlanmak zorundayız. Bunun sonunda elde edeceğimiz başarı (maddî/manevî) bizlere sıkıntılarımızı unutturacak, hüzünlerimizi sürûra dönüştürecek; bizleri mutluluğun da zirvesine tırmandıracaktır. Artık oradan inip inmemek bize kalmıştır. Çünkü tırmanmanın zorluğu gitmiş iniş kolaylığı ve imkânı bizlere sunulmuştur. Bu durum karşısında bize düşen ancak şükretmektir. Evet SABIRLA çıkış, ŞÜKREDEREK iniş. Zorluklar ve kolaylıklar; hayat hep bu salınım ve iniş-çıkışlarla kurulu ve kurgulu değil mi zaten?..
Gönlümüzü açıp ferahlatan İnşirah(açılma, genişleme, ferahlama) Suresinde de bu gerçek nasıl dile getiriliyor bakın:Elem neşrahleke sadrek
Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken ağır yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şanını yükseltmedik mi? Muhakkak ki ZORLUKLA beraber bir KOLAYLIK vardır. Muhakkak ki ZORLUKLA beraber bir KOLAYLIK vardır. Öyleyse bir işi bitirince (boş kaldın mı), diğerine koyul. Yalnız RABBİNE YÖNEL!
ÜMİTSİZLİK YOK
Evet uzun süredir müşriklerin sözlü ve fiilî baskılarından sıkıntı içinde olan Peygamber (a.s.m.) ve inananları bu surelerin (Vedduha ve İnşirah) gelmesiyle öyle rahatlıyorlar ki; bu rahatlama belki de daha çok psikolojik oluyor, insafsızca baskılarla daralan gönülleri bir anda genişleyip feraha; inşiraha kavuşuyor. Bel büken ağır yük üzerlerinden kaldırılıyor. Her zorlukla beraber bir kolaylık, rahatlama olduğu ısrarla vurgulanıyor ve inanalar iç karartıcı ümitsizlikten kurtarılıyor. Zaten dinimizde ümitsizlik (ki içsel bunalımın ve stresin en önemli nedenlerindendir) kesinkes yasaklanmıştır. (Allahın Rahmetinden ümidinizi kesmeyin. -Zümer, 53-)
Gerçekten insanoğlu sabretmesini bilirse, karşılaştığı her zorlukla beraber bir kolaylık, bir mutluluk olduğunu içten içe hissedebiliyor. Örneğin hastalanan bir kişiye gösterilen ilgi ve alaka normal zamanlara göre o kadar fazla olur ki, insan bu teveccüh karşısında bir hayli rahatlar ve adeta hastalığı onun için bir nimet olur. Gerek dinimizde gerekse geleneklerimizde hasta ziyareti çok önemsenmiş, hatta ziyaret adabı ile ilgili yazılar yazılmış, ziyaret teşvik edilmiştir.
Psikolojik destek verilerek, tedavisi mümkün görülmeyen hastaların bile bir anda iyileştiği, yapılan bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır.
Bir hastaya vardın ise, bir yudum su verdin ise,
Yarın anda karşı gele, Hak şarabın içmiş gibi. (Y. Emre)
HAYAT BOŞLUK KABUL ETMEZ
Surenin 7. ayetinde bir işi bitirince, başka bir işe koyulma/yönelme emrediliyor. Evet insanı daraltan, iç sıkıntısı veren bir durum da BOŞLUKtur. Maddi ya da manevi bir iş ya da ibadetle sürekli meşgul olmak insanı mutlu eder. Hayat boşluk kabul etmez ve iyi ve hayırlı şeylerle doldurulmayan ömür, onun zıddı olan şer meşgalelerle birileri tarafından mutlaka doldurulur ve insanın hayat sayfaları karalama defterine döner. Bir odada yanan ışık söndürüldüğünde, orasını karanlığın kaplaması kaçınılmazdır.
Ve surenin sonunda yine yalnız Rabbe yönelmek emir ve tavsiye ediliyor. İnsana ümit ve GÜVEN veren bir ruh hali. Daima Ona yöneleceğiz, Ona yalvaracağız. Hata da etsek, günah da işlesek yine Ona yönelecek, Ondan yardım ve af dileyeceğiz; başka ilâh yok çünkü. Peygamberimiz (a.s.m.) bir duasında Allahım, Senden yine Sana sığınırım diyor.
İnşirah Suresini tefsirlerden iyice okuyup anlamalı ve yaşamaya çalışmalıyız. Ayetlerdeki manalar hem aklımızı ikna ederek bizi rahatlatıyor, hem de çokça okunması insanın gönlüne huzur ve rahatlama veriyor. İşin ehli kişiler, gönlü daralan, iç sıkıntısı olan kişilere bu surenin bol bol okunmasını tavsiye ediyorlar.
Aynı konuya haftaya devam etmek dileği ile
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.