Bir siyasetçiye ‘mutlu musunuz?’ diye sordum, yüzüme bakakaldı. Ne mutluluğunu sorgulamış, ne hayatını, ne denirse onu yapmış.
Siyasiler, entelektüel seviyesine göre değil, banka hesabına göre seçiliyor. Dilinde ‘memleket sevdası’ aklında ‘rant kavgası’… İnsan olduklarını unutuyorlar. Hep üstlerine iyi görünme çabasında, kendisinin ve ailesinin siyasi bir gölgede erimesini önleyemiyor.
Sanat, bilim, felsefe ve teknolojiden uzak, karşıt partinin sayfalarını küfürlü yorumlarıyla şenlendirirken, siyasi hareketine mensup üstlerinin gözüne girmek için gözünü kapatıyor ve tek bildiği partizanlık oluyor.
Güzel abilerim; bir siyasi partiyi destekleyebilir, onu sevebilir ve onun için çalışabilirsiniz, fakat yüzbinlerce yıldır dünyadan milyarlarca insan geldi geçti. Sen de onlardan birisin. Zamanı gelince göçeceksin, kısacık hayatında ‘hizmet’ adı altında, ‘fırıldaklık’ yapmana gerek yok.
Ek olarak, saygın olduğunuzu sanmayın. Size, saygı duymuyorlar, saygı gösteriyorlar. Hatta size de değil, size, üstleriniz tarafından verilen ve zamanı gelince alınacak mevkiye…
***
Bazı siyasetçi abilerimiz alınabilir, fakat araştırmalar da pek dediklerime karşı çıkar gibi değil. Türkiye’de en az güvenilen meslek erbablarından birisi de yüzde 11’le politikacılar… Hiç sorguladınız mı size neden güvenmiyoruz? Çünkü bizi kandırıyorsunuz.
Seçim kazanma uğruna yalanları saçıyorsunuz etrafınıza, ‘Umut ülkesi’… halinden memnun olmayan vatandaş ‘belki’ diyerek inanıyor size, sonra yine hüsran… Son üç seçimdir onlarca aynı vaat hala sizin dilinizde, fakat biri de çıkıp demiyor, neden hala gerçekleşmedi?
İnanmak istiyoruz, bizi yönetenlerin sözlerine güvenmek istiyoruz. A Partisi, B Partisi hiç fark etmez, hepimiz bir partiye gönül verebiliriz. Seviyeli bir şekilde tartışabiliriz ama artık bıktık. Kime güveneceğimizi, kimin sözüne inanacağımızı bilemiyoruz.
***
‘Böyle gelmiş, böyle gider’ diye işin içinden sıyrılmak yerine, acaba bu trenin yönünü nasıl değiştirebiliriz diye düşünmemiz gerekiyor.
Siyasetçinin kendi çıkarı için kararlar almadığına, kendisine verilen yetkiyi kendi lehine kullanmadığına emin olmak istiyoruz.
Sözün kısası, 20’li yaşlarda bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, ülkemin; şehrimiz, mahallemin, ailemin, kendimin gelişmesini istiyorum. Daha iyi şartlarda yaşamak için çaba sarf ediyorum ama söylenen yalanları gördükçe, dönen oyunların farkına vardıkça, ne yaşama umudumuz kalıyor ne de ülkemizin geleceğine umutla bakabiliyoruz.
Bizi düşünmüyorsanız çocuklarınızı düşünün, gelecek nesillerin düşünün… doğmuş veya doğmamış torunlarınız sizce yalanlarla büyümek ve yaşamak ister mi?
Sizin olmayan koltuklar için sizin olmayan yalanları dillendirmeyin. ‘Yapamıyoruz, kötüyüz ama iyi olacağız, şu sorunlar var çözülecek’ deyin… Her şey tozpembe görünüyorsa; ya halk renk körü olmuştur ya da yönetici halka, her şeyin kendi istediği gibi görünmesini sağlayan birer gözlük hediye etmiştir.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.