Ülkemiz ahu gözlü dilber. Cümle alem elde etmek adına işbirliği içinde çalışıyorlar. Farklı oyuncular aynı senaryoyu oynamaya doymadılar.
Ortaya çıkan manzara o ki, hiçbir zaman da doymayacaklar.
Sağcısın, solcusun denildi. Aynı silahla sabah sağcısından, akşam solcusundan gencecik bedenlere kıyıldı.
Alevilere; Sünniler sizi kesmeye geliyor diyenler, Sünni mahallelerde alevi avına çıktılar. Maraşta, Çorumda kurtarılmış bölgeler oluşturdular. Ocaklar söndü.
Hak adına, adalet adına davasına sarıldığına inandırılan gençler bir gecede hapishanelere dolduruldu. Sokaklarda yan yana yürüyemeyenler yan yana koğuşlarda testislerinden elektrik yediler. Falakaya yatırıldılar.
1980den 2014e. Çok değil 34 yıl olmuş. Hatıralar taze daha.
İnsan telef etmekte çok cömert davranıyor kader, yurdum insanlarına.
Demiri demirle dövmedikleri kadar, insanı insanla kırdılar bu topraklarda.
Daha ne kadar kırdıracağız kendimizi bu oyunlarla?
Cemaat denen örgüt, devleti ele geçirmeye çalışıyor. Yolsuzluk, rüşvet yoktur, her şey kumpas, hükümeti düşürmek için yapılıyor her şey deniliyor.
Güçlü bir Türkiyenin güçlü bir hükümetle mümkün olduğu herkesçe malum.
İktidar partisinin tek istemeyeni muhalefet değil ki? Bunu sağır sultan biliyor.
Şu yaşananlar da bu oyunun bir parçası ise birbirine düşüp cadı avına mı çıkılması milletin ve devletin âli menfaatlerine hizmet eder, yoksa şapkamızı masanın üzerine koyup yumrukların nereden geldiğini saptayıp birlikte göğüslemek mi?
Çürük elmalar her kimin kasasındaysa birlikte ayıklamak, birbirini boğazlamaktan daha akıllıca değil mi?
Avrupa Birliği normlarında şeffaf bir demokrasiyi isteyenlerin samimiyetini gösterme zamanıdır.
Kaç Kerbela daha yaşayacağız?
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.