(22 ŞUBAT 2016)
Dünyanın en güzel, ancak bir o kadar da engebeli coğrafyasında yaşıyoruz. Engebeden kastım, elbette dağlarımız, tepelerimiz değil. Üzerinde sürekli oyunlar oynanan, gündemi sabahtan akşama 10 kez değişen, içten, dıştan sürekli batağa çekilmeye çalışılan bir ülkede asıl gündem ne olmalı?
Güney sınırımızdan kapımıza dayanmış 3. dünya savaşı mı, ülkemizin dört bir yanına yayılmış ?iyisini-kötüsünü bir türlü ayıramadığımız? 3 milyona yakın mülteci mi, her gün gelen şehit haberleri mi, onlarca insanımızın can verdiği bombalı saldırılar mı veya bunca sıkıntımızın arasında Artvin?deki altın madeni mi?.. Asıl gündemimiz ne, üzerine kafa yormamız gereken asıl mevzumuz ne olmalı?
***
Hatırlayın; 15 yıl önce tam da bugün 22 Şubat 2001 tarihinde; ülkemizi yöneten kocaman adamların bir masa etrafında toplandıkları sırada girdikleri ağız dalaşı ve havada uçuşan anayasa kitapçıkları yüzünden bir gecede battık. Faizler yüzde 5200?lere fırladı, dolar yüzde 50 arttı. Zengin daha zengin, fakir ise çok daha fakirleşti. Hem de bir gecede. Ekonomimiz o gün de pamuk ipliğine bağlıydı, ama başımızdakiler yine başka gündemlerle meşgullerdi.
O günlerin en önemli konusu; bugün olduğu gibi yine terörle mücadeleydi. Hatta 2001 ekonomik krizi baş göstermeseydi, belki de bugün terör diye bir gündemimiz olmayacaktı. Ama izin vermediler. 3+1?in (3?lü koalisyon+sezer) yeterli basireti bir türlü gösterememesi yüzünden büyük bir fırsat kaçmış oldu.
Bugün hala terörle yatıp terörle kalkıyor, ama bir arpa boyu yol kat edemiyorsak, sebebi geçmişten günümüze ısrar edilen hatalardır.
***
Günümüz iktidarının da elbette hataları, yanlışları var. Ancak daha da vahimi iktidara hatalarını anlatacak, kendine göre doğruları gösterecek bir muhalefetimiz yok. İktidar inatla ?başkanlık? sistemine geçeceğiz derken, muhalefet ilk fırsatta anayasa masasından kalkıyorsa, varın yarınımızı siz tahmin edin. Anladık, bir şeylere karşısın, ama karşı olduklarının zararını, yararını anlatmak yerine, ne diye ?istemezük? davullarını çalar durursun. Yakın tarihimizde bunca acı, sıkıntı yaşamış ve hala da yaşamaya devam ediyorken, sağcısı-solcusu, iktidarı-muhalefeti hiç kimsenin masadan kalkma lüksü olmamalı.
?Parası olan pazardan, imanı olan mezardan korkmaz? der, Üstad Necip Fazıl?
Peki, ülkeyi içinde bulunduğu sıkıntılardan, umutsuzluktan kurtaracak çözümleriniz varsa, iktidar olmaktan bu kaçış niye? Ülke yangın yerine dönmüşken, albayrağa sarılı tabutlar memleketin her köşesinde gözyaşlarıyla yıkanırken, ne iktidar ne de muhalefetin ?ben oynamıyorum? demeye hakkı olabilir mi?
***
?Siyaset çözüm üretme sanatıdır?, eyvallah? Ama siyasetimiz, bugüne kadar kavgadan kaostan başka ne üretti, ne üretiyor. Bırakın siyaseti artık, erteleyin kininizi, nefretinizi. Sizin çekişmeleriniz halkın umurunda bile değil. Vatandaşın gündemiyle siyasetin gündemin çok farklı. Sen; Artvin?deki altın madeniyle uğraşırken, halk ?teröre çözüm bekliyor?. Sen; ?Atatürk posterini kim indirdi? diye düşünürken, esnaf siftah yapma telaşında. Sen; ?18 yıl daha koltukta oturmanın hesaplarını yaparken?, Ayşe Nine pazardan topladığı artıklarla torunlarını doyurma derdinde. Ve sen; ?bodrum kattaki katilleri? kurtarmaya çalışırken, Urfalı Reşit Dede torununun bayrağa sarılı tabutunun başında Kürtçe ağıtlar yakıyor.
Siyasetiniz de, koltuk sevdanız da sizin olsun. Varın kendi dertlerinizde boğulmaya devam edin. Gün gelecek, yine hesap sırası bize, vatandaşa gelecek. Hatırlayın 3 Kasım 2002?yi, 7 Haziran 2015?i?
Yazıyı okur okumaz yine telefonlara sarılıp, ?haksızlık ediyorsun? diyenler olacaktır. Varsın olsun. En fazla bir köyden daha kovuluruz. 10?uncu köyde buluşuruz, kalın sağlıcakla?
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.