***
Üstad hazretlerini yaşadığı dönemde anlamayan bazı alimler (Şimdi anlaşılıyor mu ki dediğinizi duyar gibiyim.) ona iftiralar atıp karalama kampanyalarına bilerek ya da bilmeyerek alet oluyorlardı.
Üstad bu mektubunda iman hakikatlerinin ve bu elmas hakikatlerin kalplere duyurulması işinin en birinci vazife olduğunu anlatıyor. Siyasi ve içtimai meselelerin ise bu vazifeden sonra geldiğini ifade ediyor. Fakat mektupta bahsettiği o bazı alimler, iman hakikatlerini ikinci hatta üçüncü sıraya itip siyasi cereyanlara ve dolayısıyla o cereyanların hükmüne kendilerini o kadar kaptırıyorlar ki, aynı siyasi görüşü paylaştıkları insanları seviyor, kendilerine muhalif olan ehl-i hakikate ve hatta ehl-i velayete ne yazık ki düşmanlık ediyorlar. Ve daha da kötüsü dini duygularını o siyasi cereyanlara tabi kılıyorlar.
Allah bizleri, insanın hem kafa gözünü hem de kalp gözünü körelten böyle cereyanlardan korusun. Üstadımızın ifadesiyle bitirelim, Allah bizim elimize bir nur vermiş, omzumuza da nuranî bir vazife yüklemiş. Bu vazife gereği olan meşguliyetimiz ve bu hizmetin güzergah emniyetine karşı mesuliyetimiz bize yeter.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.