Aziz, sıddık kardeşlerim,
( )
Üçüncü mesele: Bir kardeşimiz, kusurunu görmediği münasebetiyle, onu ikaz için yazılmış ince bir meseledir. Belki size faydası olur, diye yazdık.
Bir zaman, büyük velilerden, nefs-i emmâresinden (İnsanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu) kurtulanlardan birkaç zâttan, şiddetli mücahede-i nefsiyeler ve nefs-i emmâreden şikayetlerini gördüm. Çok hayret ediyordum. Hayli zaman sonra, nefs-i emmârenin kendi hilelerinden başka, daha şiddetli ve daha ziyade söz dinlemez ve daha ziyade kötü ahlakı idame eden ve heves ve damar ve âsab, tabiat ve hissiyat karışıklığından çıkan ve nefs-i emmârenin son tahassungâhı bulunan ve nefs-i emmâreyi tezkiyeden sonra onun eski kötü vazifesini gören ve mücahedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir mânevî nefs-i emmâreyi gördüm. Ve anladım ki, o mübarek zâtlar, hakikî nefs-i emmâreden değil, belki mecazî bir nefs-i emmâreden şikayet etmişler. Sonra gördüm ki, İmam-ı Rabbanî dahi bu mecazî nefs-i emmâreden haber veriyor.
Bu ikinci nefs-i emmârede şuursuz kör hissiyat bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın. Yalnız tokatlar ve elemlerle nefret edip, veya tam bir fedailiğe her hissini maksadına feda etsin. Ve Risale-i Nurun erkânları gibi, her şeyini, enaniyetini bıraksın. Bu acip asırda dehşetli bir aşılamak ve şırıngayla hem hakikî, hem mecazî iki nefs-i emmâre ittifak edip öyle seyyiata, öyle günahlara severek giriyor. Kâinatı hiddete getiriyor. Hattâ kendim, bir dakika zarfında, yirmi paralık bir sıkıntıyla, altmış liralık bir haseneye tercih etmeye çalıştım.
Hem on dakika zarfında, büyük bir mücahede-i mânevîde, benim cephemde, kırk ikilik bir top gibi düşmanlarıma atıp yol açtığı halde, o iki nefs-i emmârenin, muvakkat bir gaflet fırsatında, bencillik ve üstünlük arzusu gibi gayet zulümlü ve zulümatlı hissiyle, büyük bir şükür ve teşekkür yerine, Niçin ben atmadım? diye, en çirkin bir riya ve rekabet damarını hissettim. Cenâb-ı Hakka yüz bin şükür ediyorum ki, Risale-i Nur ve bilhassa İhlâs Risaleleri, o iki nefsin bütün hilelerini izale ve onların açtığı yaraları tedavi ettiği gibi, o bir dakika ve on dakikadaki hâletleri birden izale etti. Ve mânevî bir istiğfar olan kusurumu bildim. O hatânın muaccel cezası olan içindeki elemden ve azaptan kurtuldum.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederiz.
Said Nursi
Üstad Hazretleri bu mektubunda muhteşem bir tespitle mecazi nefs-i emmâreden bahsetmektedir. Evet bir insan, nefsini terbiye etmek için ne kadar uğraşırsa uğraşsın nefsinde yine de aklın ve kalbin sözünü dinlemeyen, şuursuz ve kör bir damar var olmaya devam etmektedir. İşte bu damar, bir imtihan sırrı olarak nefs-i emmârenin vazifesini ölünceye kadar devam ettirmektedir. Başımıza gelen bazı sıkıntı ve elemler, işte söz dinlemeyen bu damarın insanın zihnine ve kalbine getirdiği kötü duygu ve çağrışımları unutturur. Yani insanın geçici dünya hayatının fani ve fena lezzetlerine karşı aldatıcı bağını muvakkaten keser ve şer görünen durum insanın hayrına dönüşüverir.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.