Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allahın adıyla. Hiçbir şey yoktur ki Allahı hamd ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi 44)
Aziz kardeşlerim,
Kurâna ait en cüzî, en küçük bir nüktenin de kıymeti büyük olduğundan, İşârât-ı Kurâniyenin bu zamanımıza temas eden küçük bir ışık hüzmesi, bugün, ( ) Sûre-i Filden, mânâ-yı işârî tabakasından, tevafuk düsturuna istinaden bir nüktesini beyan etmem ihtar edildi. Şöyle ki: Fil Suresi meşhur ve tarihî bir hâdise-i cüziyeyi beyânla küllî ve her asırda efradı bulunan o gibi ve ona benzeyen hâdiseleri ihtar ve tabakat-ı işariyeden her tabakaya göre bir mânâyı ifade etmek, umum asırlarda, umum nev-i beşerle konuşan Kurân-ı Mucizül-Beyânın belâğatının muktezası olmasından, bu kudsî sûre, bu asrımıza da bakıyor, ders veriyor. Fenaları tokatlıyor. Mânâyı işârî tabakasından bu asrın en büyük hâdisesini haber vermekle beraber, dünyayı her cihetle dine tercih etmek ve dalâlette gitmenin cezası olarak, cifir ve hesab-ı ebcedle, üç cümlesi, aynı hâdisenin zamanına tetabuk edip işaret ediyor.
Birinci cümlesi: Kâbe-i Muazzamaya hücum eden Ebrehe askerlerinin başlarına ebâbil tayyareleriyle semavî bombalar yağdırmasını ifade eden Onlara taşlar attılar. cümle-i kudsiyesi, bin üç yüz elli dokuz edip, dünyayı dine tercih eden ve nev-i beşeri yoldan çıkaran medeniyetçilerin başlarına semavî bombalar ve taşları yağdırmasına tevafukla işaret ediyor.
İkinci cümle: Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? kelime-i kudsiyesi, eski zaman hâdisesindeki Kâbenin nurunu söndürmek için, hilelerle hücum edenlerin kendileri yokluk, zulümat dalâletinde aksül-amelle aleyhlerine dönmesiyle tokat yedikleri gibi; bu asrın aynen hilelerle, desiselerle, zulümlerle semavi dinler kâbesini, kıblegâhını dalâlet hesabına tahribe çalışan cebbar; mağrur ehl-i dalâletin tadlil ve idlâllerine semavî bombalar tokadıyla cezalanmasına, aynı tarihî Boşa çıkarmak. kelime-i kudsiyesi bin üç yüz altmış makam-ı cifrîsiyle tevafuk edip işaret ediyor.
Üçüncüsü: Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? cümle-i kudsiyesi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma hitaben, Senin mübarek vatanın ve kıblegâhın olan Mekke-i Mükerremeyi ve Kâbe-i Muazzamayı hârikulâde bir surette düşmanlarından kurtarmasını ve o düşmanların nasıl bir tokat yediklerini görmüyor musun? diye mânâ-yı sarîhiyle ifade ettiği gibi; bu asra dahi hitap eden o cümle-i kudsiye, mânâ-yı işârîsiyle der ki: Senin dinin ve İslâmiyetin ve Kurânın ve ehl-i hak ve hakikatın cebbar düşmanları olan dünyaperest ve dünyanın menfaati için mukaddesatı çiğneyen o ashab-ı dünyaya senin Rabbin nasıl tokatlarla cezalarını verdiğini görmüyor musun? Gör, bak! diye mânâ-yı işârîsiyle bu cümle aynen makam-ı cifrîsiyle tam bin üç yüz elli dokuz (1359) tarihiyle, aynen semavî afetler nevinde semavî tokatlarla, İslâmiyete ihanet cezası olarak… diye mânâ-yı işârî ifade ediyor. Yalnız Fil sahipleri. yerinde Dünya sahipleri gelir. Fil kalkar, dünya gelir. (HAŞİYE 1) (HAŞİYE 2)
Kardeşiniz
Said Nursî
HAŞİYE: Bu fil lâfzı kalkmasının sırrı, eski zamanda, dehşetli Mahmut ismindeki filin azametine, heybetine dayanmış, hücum etmişler. Şimdi ise, dünya servetine ve malına ve o servetle filolar teşkil edip, hattâ, kırk milyon bir millet, o fil gibi filolarla dört yüz milyonu esaret altına almış. Ve Avrupa medeniyetçileri, medeniyetin mehasiniyle, iyilikleriyle, menfaatleriyle değil, belki medeniyetin seyyiatıyla ve sefahetiyle ve dinsizliğiyle üç yüz elli milyon Müslümanların her tarafta hâkimiyetlerini imha edip, istibdadına serfüru etmiş ve bu semavi musibete sebebiyet vermiş.
HAŞİYE 2: Ve dünyaperest, gaddar zâlimler, zulümlerine ceza olarak tokatlar gelmeye; ve fakir ve mâsumlar ve mazlumlara, fâni mallarını ve hayatlarını âhiretlerine çevirmek ve kıymettar eylemek ve dünyadaki günahlarına keffaretüz-zünûb etmeye kader-i İlâhîye fetva verdiler. Ben, bir buçuk senedir dünyaperestlerin bu musibette vaziyetlerini ve safahatlarını ve Harb–i Umumî sahifelerini katiyen bilmiyorum. Fakat iki sene evvelki vaziyetleri, bu sûre-i kudsiyenin mânâ-yı işarî tabakasından gelen tokatlar tam tamına onların başlarına iniyorlar. Ve sûrenin bir mâna-yı işarîsini tam tefsir ediyor.
Evet, bu tokattan, pürşer beşer şirkten şükre girmezse ve Kurâna tarziye vermezse, melâike elleriyle de ahcâr-ı semaviye başlarına yağacağını bu sûre bir mâna-yı işarî ile tehdit ediyor.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.