Gölköy arazileri tarıma açılsın!
Yarım asır sonra bir araya gelen Gölköy Ziraat Meslek Okulu mezunlarından yetkililere çağrı
Gölköy arazileri tarıma açılsın!
KASTAMONU’da 1967 yılından bu tarafa Ziraat Meslek Okulu olarak bilinen Gölköy’deki okuldan mezun olan 50 kişilik grup, tekrar bir araya geldi. Aralarında ODTÜ Jeoloji Profesörü Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Tarım Bakanlığı Personel Genel Müdürü H. İbrahim Becer, Kastamonu Ziraatçiler Derneği Başkanı Yılmaz Kenan, Kastamonu Arıcılar Birliği Başkanı Ahmet Erden gibi Kastamonu’da okumuş ve iyi yerlere gelmiş 50 Ziraat Meslek Okulu mezunu anılarını tazeledi. Daha önce iki sefer biri Kastamonu’da bir de Çakraz’da olmak üzere bir araya geldiklerini belirten bu toplanmayı organize eden İsmail Çelikok ve Nail Şahinbaş, bu sefer de Sinop’ta bir arada olup eski günleri anmak, hatırlamak istediklerini belirtti. Çankırı, Karabük ve Ankara’dan gelip Kastamonu’da toplanan ekip, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi’ni ve Seyrangâh Tepesini ziyaret ettikten sonra Sinop’a doğru yola çıktı.
ÖZDEMİR: “ASKERİYE ARAZİSİ TARIMA AÇILMALI”
Gölköy Kastamonu Meslek Okulu mezunlarından Kastamonu Üniversitesi Derneği (KASUDE) Başkanı Ahmet Özdemir, Gölköy Ziraat Okulu mezunlarının Kastamonu için bir gurur kaynağı olduğunu belirterek yine Kastamonu’yu ilgilendiren bir konuya değindi. Gölköy Ziraat Okulu’nun olduğu yerdeki geniş tarım arazisinin boş durduğu ve oranın yeniden tarıma kazandırılmasının çok önemli olduğunu belirtti.
Buranın yeniden tarım ile canlandırılmasının Kastamonu’ya ve dolayısıyla ülkeye ciddi getirilerinin olacağını belirten Özdemir, yetkililere seslenerek şunları aktardı; “Milletvekillerine, CHP’ye MHP’ye AK Parti’ye, belediyeye büyük mesaj var burada. Gölköy’de bulunan Meslek Okulu’nun oradaki arazi bir tarım arazisidir. Üç milletvekili, belediye başkanı, il başkanları bir araya gelerek bu verimli arazinin yeniden canlandırılması noktasında adım atmalı. Araç yolunda verimli olmayan askeriyeye uygun çok büyük araziler var. Yapılacaksa askeri alanlar buralarda yapılmalı. Öğretmen yetiştirilen bir bölümde bütün binalarının hazır olduğu bir yerde eğitime önem verilmesi veyahut Kastamonu’nun tarımına önem verilmesi önemli bir konu. Askeriyenin de olması bir avantaj ama 1314 dönümlük bir arazide olması yanlış bir strateji. O verimli arazinin tarıma açılması gerekiyor.”
“KASTAMONU’YA OLAĞANÜSTÜ GETİRİSİ OLACAĞINA İNANIYORUM”
Gölköy’de bulunan bu verimli arazinin Kastamonu’ya kazandırılması durumunda olağanüstü bir getirisi olacağını belirten Özdemir, öğrencilik zamanlarında pek çok faaliyet yaptıklarını dile getirdi. Hayvancılık araştırma enstitülerinin bulunduğunu, elma, fidan üretiminin ve ihracatının yapıldığını aktaran Özdemir; “Modern ziraatın ilk denemeleri burada oluyordu. Yeniden faaliyete geçerse Kastamonu tarımına ciddi ölçüde etki yapar. Hayvancılığa, meyveciliğe olumlu etki eder, eğitimi tetikler ziraat fakültesi noktasında, iş imkanı sağlar” dedi.
YILMAZER: “OVALAR BİZİM SOFRAMIZ, BAŞKA AMAÇLA KULLANILMAMALI”
Gölköy Ziraat Okulu mezunlarından şuan ODTÜ Jeoloji Profesörlüğü görevinde olan Prof. Dr. İlyas Yılmazer de, Gölköy’de bulunan verimli arazinin 5 milyon yıl önce bir göl olduğunu belirterek tarihi hakkında kısaca bilgi verdi. Söz konusu araziyle ilgili şunları aktardı; “5 milyon sene öncesinde orası deniz gibi olan bir göldü. Biz ona dağlar arası deniz diyoruz. Bu su, bölge yükseldikçe çekiliyor. Gökırmak geçiyor oradan. Arkasında Ballı Dağlar var. Arka tarafında Çatalzeytin’e doğru uzanan Küre Dağları var. O dağlardan kopup gelen erozyonlara, malzemeye, akarsu çökeline biz mama diyoruz ziraat dilinde. Çünkü öyle bir çorba hazırlanıyor ki binlerce mineral, element, kaya parçaları bunlar karışıyor. Bitki için gerekli her şey var orada. Bu ırmak göl ovasında salınım yaptığı zaman bu mamayı dağıtıyor. Bu şekilde oluşmuş ovalardan toplamda 8 tane var. Atatürk bunları fark ettiği için Almanya’dan mühendisler getirtiyor. Türkiye’de daha doğru düzgün okuryazar yok o dönemlerde. Almanya’dan getirdiği mühendisler 5 metre derinliğinde kanallar açıyor. 5 metre aşağı indirince suyu o kanallarla Gökırmak’a bağlıyorlar. Onlar Gökırmak’a boşalınca susuz bir ortam kalıyor geriye. Sadece yağmur suları oluyor. Onlar da zaten gerekliler. Bu ovaya sanki yapılacak başka askeriye yokmuş gibi burayı açtılar. Bilinçli olarak seçiliyor ovalar. Ancak şunun farkına varmalıyız: Ova bizim soframızdır, ekmek teknemizdir, gıda ambarımızdır. Oralar farklı niyetle kullanılamaz. Anayasanın 43, 44, 45’nci maddelerinde ‘ovalar tarım dışında başka bir amaçla kullanılamaz’ der. Bir şekilde işgal edilmişse devletler buraları kamulaştırır. Asli görevi olan tarıma kazandırılır.”
“MİNİMUM 60 BİN İNSANA İŞ İMKÂNI ÇIKAR”
Prof. Yılmazer, ülkemizin bir cennet olduğunu doğusuyla batısıyla dünyada başka ülkelerde olmayan zenginlikleri içinde barındırdığını ve bunun kıymetini bilmemiz gerektiğini vurgulayarak söz konusu arazinin yeniden tarıma açılması sonucu en az 60 bin insana iş imkânı sağlanabileceğini aktardı. Yılmazer konuyla ilgili şunları ekledi; “Bu arazi yeniden tarıma kazandırılmalı. Kazandırmanın yolu da şu; Kooperatif dediğimiz bir sistem ama öyle bir kooperatif ki bu sahibi devlet. Öncelikle oradaki tek tük arazileri kamulaştıracak. Kamulaştırırken o insanları da ortak edecek. ‘Kardeşim ben senin boğazına binerek almıyorum. Tarlanı alıyorum, bir para ödüyorum ama seni de ortak ediyorum. Çalışırsan maaşını da alırsın’ diyecek. Başka yerden insan getirilmeyecek, bu memleketin insanları iş sahibi yapılacak. Orada minimum 60 bin insan çalışır. Bu sayede işsizlik olayını çözeriz, yazlık-kışlık meyve sebze ihtiyacını karşılarız, dışarıya ihracat yapabiliriz. Birini kılavuz edinerek bütün bu alanı devlet işletmesine dönüştürülmesi, sahibi olan insanların ortak edilmesi aynı zamanda çalışanı durumuna sokulması ve bunu yaparken eğitim kurumlarının da kurulması önemli. Oraya sadece tarım değil, kültür de getireceksiniz oraya eğitimi getireceksiniz. Atatürk’ün 100 sene önce yaptıklarını yapmak önemli. O dönemlerde Almanya’dan getirilmişti mühendisler, bugün Türkiye’de donanımlı mühendislerimiz mevcut. Boşta bekleyen birçok eğitimli, donanımlı bu işi liyakatiyle yapabilecek mühendislerimiz var açıkta olan.” (Nihan Kıran)