Her şeyin başı dürüstlük ve itibar

Aşirefendi Hanı’nın en eski ustalarından “Gömlekçi Orhan Usta” Her şeyin başı dürüstlük ve itibar GÖMLEKÇİ Orhan Usta isimli işyerinin sahibi Orhan Gök, çıraklık dönemiyle beraber esnaflık hayatının 44 yıldır Aşirefendi Hanı’nda geçtiğini ve hala burada devam ettiğini belirtti. Mesleğini dürüstlüğü temel alarak yaptığını ve bunca yıldır devam etmesinin nedenini işini liyakatle yapmasından dolayı olduğunu söyleyerek, Aşirefendi Hanı’nın en eski ustalarından biri olduğunu belirten Orhan Gök, kendisiyle ilgili şunları aktardı; “1963’te Merkez Hoca Köyü’nde dünyaya geldim. 1974 senesinde ilkokulu bitirdikten sonra çıraklığa geldim. O dönemlerde meslek çok önemliydi. Benim arkadaşlarımın çoğu hep ortaokula gittiler ama babam beni, Gömlekçi Hasan Usta diye bir ustamız vardı, onun yanına gönderdi. Çıraklık bizim dönemimizde çok önemliydi. Ayrıca o zamanlarda eskiden hazır giyim olmadığı için bu işle uğraşan, terzilik yapan çoktu. Dikime daha çok önem verirdi insanlar. Ben de bu sebeple 1974 senesinde başlamış oldum çıraklığa. 1983 senesine kadar çıraklığım ve kalfalık sürecim Aşirefendi Hanı’nda geçti. 1983’te de vatan borcumuzu ödemeye gittik, askerliğimizi yaptık.” “USTAMIN BAYRAĞINI DEVAM ETTİRİYORUM” 1985 senesinde askerden döndüğünü ve döndüğünde, onu çıraklıktan yetiştiren rahmetli ustasının dükkânını kendisine devrettiğini belirten Gök, dükkânının isminin Gömlekçi Orhan olmasının sebebini de şöyle açıkladı; “Ben askerden döndükten sonra rahmetli ustam dükkânını bana devretti. Gömlekçi Hasan Usta derlerdi ona. 1985’ten beri onun bayrağını ben devam ettiriyorum. Dükkânımın adının Gömlekçi Orhan olmasının sebebi de ustamdan kaynaklı. Soyismini kullanmazdı. Onun adı Gömlekçi Hasan Usta’ydı, benim de aynı şekilde ismim Gömlekçi Orhan Usta. Beni kimse Orhan Gök olarak tanımaz, ama Gömlekçi Orhan dersen beni herkes tanır. İsmimiz de oradan geliyor, ustamın bayrağını devam ettiriyorum. Ayrıca bu dükkân değildi benim çıraklığımın geçtiği yer, köşedeki yerdi. Benim çıraklığım o dükkânda geçti sonra biz zamanla kaydırdık ve şimdi burayı işletiyoruz.” “BU HANIN GEÇMİŞİNİN YÜZDE YÜZÜNÜ BİLİRİM” Aşirefendi Hanı’nın en eski ustalarından biri olduğunu ve geçmişine tanıklık ettiğini belirten Orhan Gök; “1974’ten 2019’a kadar hem çıraklık hem ustalık sürecim devam etti. 44 senedir ben burada Aşirefendi Hanındayım. O zamanlardan bu tarafa ticari hayatımız devam ediyor. Demem o ki ben bu hanın geçmişinin yüzde yüzünü bilirim. Mesela bir örnek vereyim, eskiden çıraklık zamanlarımda burada hanın içinde kadınlar pazarı açılırdı. Gelip buraya pazar açarlardı, yoğurt pazarı da denirdi” dedi. “USTAM; ‘OĞLUM, BİLMEDİĞİN İŞİ ALMA’ DERDİ” Orhan Gök, 12 yaşından itibaren gömlekçilik üzerine eğitildiğini, alanı dışındaki işleri ustasının sözü üzerine mümkün olduğu sürece yapmadığını belirterek şunları ekledi; “Her dalda insanın yetişme tarzı vardır. Mesela terzi deyince hepsi işin içine girer. Kimi pantolon diker, takım elbise diker, o terzidir. Ama bizim mesleğimiz gömlekçilik. Biz onun üzerine eğitildik. Gömlek, pijama ve forma. Ustalarımızın bize öğrettiği bunlar. Öbürküleri yapar mısın desen yaparım ama işçiliği normal terzi gibi de olmaz. Başka insanların zanaatlarına karışmam. Benim işim gömlekçilik. Rahmetli ustam da hep söylerdi; ‘Oğlum bilmediğin işi alma. Yapamadı desinler kendi yaptığın iş için ama işimi kepaze etmiş demesinler başka iş için’ derdi. Biz hala onun çizgisinden gidiyoruz. Ben bilmediğim işi almam. Şimdi mesela yaşım 56, 44 senedir bu sektörün içindeyim ama buna rağmen bilmediğim işi almam, bilmediğim alana girmem, kendi alanımda da kimseye laf söyletmem. En iyi ustalıkla, işçilikle o işi yaparım.” “İŞİMİ DÜRÜSTLÜKLE, LİYAKETLE YAPIYORUM” 1986 yılından beri resmi kurumlarla da çalıştığını belirten Gök; “86’dan bu yana belediyenin işini de yapıyorum. Bizim başladığımız zamanlarda belediyede Ali Köse vardı. Bizim köyümüzden, Hoca Köyünde ikamet eden encümen üyesi Ahmet Kavuncu vardı. Onun zamanında başladım. Sonra Faruk Nuhoğlu geldi, Süleyman Yücel geldi, Turan Topçuoğlu geldi, Tahsin Babaş geldi, şimdi de Galip Vidinlioğlu var. Zabıta, itfaiye hepsinin gömleklerini ben dikerim. Bunu 86’dan beri devam ettiriyoruz. Sadece belediye değil, bütün kurumlara yapıyorum. Mesela bugün Seydiler Belediyesi itfaiyesinden geldiler, onlara da en az 20-25 senedir dikiyorum. Bütün ilçe belediyelerine de aynı, diğer resmi kurumlara da aynı. Her türlü resmi kuruma malzeme veriyoruz. Biz dürüstlüğümüz sayesinde tutunuyoruz. Dürüst olup işimizi liyakatle yaptığımız için tutunuyoruz. Kastamonu’da hiçbir kimse, hiçbir kurum ‘Gömlekçi Orhan benim işimi düzgün vermedi’ diyemez. Ben her kurumda, her yerde verdiğim işi minnete geçirmişimdir. Dürüstlükle yapmışımdır. Ne numune verdiysek layıkıyla yapmışızdır. Bizde öyle dalavere olmaz, biz dürüst kişileriz. Böyle bizler dürüst çalıştıkça Allah da yardımcı oluyor çok şükür. Ben işimi çok seviyorum. Hala da daha severek yapıyorum” dedi. “NE YAZIK Kİ MESLEK ÖLDÜ” Küçük yaştan mesleği öğrendiğini, bu sebeple kendi mesleğinde zorlanmadığını belirten Gök; “İşim zor değil, mesleği biz küçük yaştan ilerlettik. Eğitimimizi temelden aldığımız için zor gelmiyor. Çıraklıktan yetişmeden tekstilden dükkân açanlar, derme çatma dükkân açıyorlar ama sıfırdan bir gömleği dik desen dikemezler. Hiçbir tekstilden çıkan kişi dikemez. Elbiseyi de aynı şekilde. Onlar makineci, tadilatçı. Ama bizler temelden yetiştiğimiz için pratiğiz. Bir tane kalfa yetiştirdim. O benim mesleğimi devam ettirir. Yetiştirdiğim Ünsal Terzi benim kalfam. Biz yerimize bıraktık. Bize bir şey olsa o yerimizi yürütür. Ama o öldükten sonra kim yürütecek onun yerini? Yetişmiyor artık, meslek öldü. Ben 12 yaşımda ilkokulu bitirip çıktım. Eğilme zamanı 12 yaş idi. Şimdi, 18-20 yaşından sonra alırsan çırak, nasıl eğiteceksin onu? Eğitemezsin ki. Bize gelen kişiler de hep uyumsuz kişiler. Ya şişmanı gelir, ya uzun boyludur, ya kısa boyludur, ya ensesi kalındır. Anca o tarz kişiler geliyor. En başından elbise, gömlek, pantolon gibi şeyler diktirmek için. Hazır giyim bu insanlara olmuyor ki. O yüzden zaten gelip de bize diktiriyorlar. Şimdi biz varız ama biz gidince ne olacak? Geriden gelen kişi olmayınca iş sıkıntıya düşüyor. Sıfırdan kimse dikemiyor artık. Çünkü insan yetişmiyor” şeklinde konuşu. “OĞLUMU, İĞNEMİN UCUYLA OKUTTUM” Orhan Gök, çıraklığı haricinde 35 senedir esnaf ve usta olarak bu işi yaptığını söyleyerek şunları kaydetti; “Mesleğimi severek yapıyorum. Bu meslekten çok şey kazandım. Ama çok çalıştım, çok alın teri döktüm. Bir oğlum var. Oğlumu, 15 sene yurt dışında okuttum, iğnemin ucuyla. Oğlum 2000 mezunu hukukçu. Kendisi şu anda Kanada Toronto’da ceza avukatlığı yapıyor. Hep bu iğnenin ucuyla, çalışmamla, alın terimle okuttum onu. Hiç kimsenin 25 kuruş katkısı olmadı. Kendi dükkânımda çok çalışmam sayesinde okuttum onu. Buradaki tüm herkes bilir, diğer esnaf arkadaşlara da sorsanız bilirler beni, herkes giderdi ben çalışırdım. Sabah 5’te gelir çalışırdım. Öyle çalıştık biz hep gençliğimizde.” “HER ŞEYİN BAŞI DÜRÜSTLÜK” Dükkânının önünde asılı duran tabelanın anlamına da değinen gömlek ustası Orhan Gök; “Kapının önünde asılı duran ‘Ya Rab! Bana öyle bir feyzi kanaat ver ki, namerde değil merde dahi eyleme muhtaç’ yazısıyla ilgili olarak şunları söyleyebilirim; eski ustalarımızdan kalma bir yazı. Ben nereye gitsem o da benimle gelir. Çok anlamlı bir sözdür bizim de düsturumuzdur. Ben kendi evladımı okuturken de hiç kimseye müdanam olmadı. Çok şükür elimden geldiğince çalışıp alın teri dökerek okuttum. Çalıştığımla kazandı Haram lokma yemedim yedirmedim. Ve 35 senelik esnaflık hayatımdan ben şunu öğrendim; hayattaki en büyük varlık; itibar ve dürüstlüktür. Bu ikisi olduğu zaman zaten Allah’ın sayesinde hiçbir kimse yıkamaz. Çok badireler atlattık. Allah yardım etti, Allah iş verdi, kuvvet verdi, önüme kapılar açtı, kurumlarla çalıştım. Söz verdiğimiz gibi zamanında teslim ettim ve alın teriyle kazandım. Haram karıştırmadım. Kendi imkânlarımla üstesinden geldimher şeyin. Şükürler olsun ama en çok mutlu olduğum şey, oğlumun da benim gibi mesleğini severek ve dürüstlükle yapıyor olması. Benden çok daha dürüsttür. Çocuğuma ben dürüstlüğü aşıladım. Hep ‘Baba, Allah razı olsun’ diyor. Bana Allah razı olsun demesi bile yetiyor. Her şeyin başı dürüstlük. Kim ne derse desin, dürüstlük” şeklinde konuşmasını bitirdi. (Nihan Kıran)