‘Kastamonu yatırımından asla pişman değilim’
İşadamı hemşehrimiz Gür; “Karabük’te de Kastamonu’da da tüm telkinlere rağmen fabrika kurduk ama asla pişman değilim. Ekonomik şartların, üretimin gerektirdiği ihtiyaçlardan dolayı oraya gittim. Bizim insanımızın başaramayacak tarafı yok. Kastamonu’daki Karabük’teki insanın başaracağına inanıyordum ve yanılmadım” dedi.
GÜRMEN Group Yönetim Kurulu Başkanı hemşehrimiz Remzi Gür, Türkiye ve dünya tekstil piyasasından Kastamonu’ya, Ramsey’den Liverpool’a kadar iş hayatındaki gelişmeleri İstamonu Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Karadeniz’e anlattı.
“PAHALI ÜRETİM YAPAN BİR ÜLKE HALİNE GELDİK”
Dünyada tüm sektörlerde ekonomik daralmanın etkili olduğunu vurgulayan Gürmen Group Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür, tüketim alışkanlığının değiştiğini belirterek “Eskiden kumaş bazında 350-400 elbise keserken bugün bu rakam 60-70 dolayında. Gardırobunu üç dört kez yenileyen kimse kalmadı. Yapılan yenilemeler spor kıyafet üzerine oluyor genelde. Pazarda daralma, fiyatta yükselme ve zorluk var” dedi.
İşçilik maliyetlerinin yüksek olması dolayısıyla Türk tekstil pazarının sınırlı kaldığına dikkat çeken Remzi Gür; “1986 yılında İngiltere’den Türkiye’ye geldiğimde asgari ücret 26 liraydı. Bu ücret Bangladeş, Hindistan, Çin gibi Kuzey Afrika ülkelerinde de aynı orandaydı. Bugün onların verdiği maaş 75 ile 100 dolar arasında değişirken biz yemek, servis, kıdem tazminatı derken bin doları aşıyoruz. İşveren yüksek maliyetlerden, işçi aldığı paradan memnun değil. Dolayısıyla biz pahalı üretim yapan bir ülke haline geldik. Pahalıya ürettiğimiz malı pazarlamakta da zorlanıyoruz” diye konuştu.
“AB EKONOMİK AÇIDAN OLUMSUZ ETKİ BIRAKTI”
Avrupa Birliği ülkelerinin anlaşmazlığının dünya ekonomisini olumsuz etkilediğine işaret eden Gür; “Avrupa sanayileşmesini bitirdi dijitalleşmeye geçiyor. Bu arada da tüketim maalesef tekstilin zora girmesini sağlıyor. İnsanlar artık ucuz üretilen elbiseleri alıyor, iki gün sonra da çoğunu atıyor. Böyle olunca da pahalı üretim devam etmekte sıkıntı yaşıyor. Pahalı üretimi İtalyanlar, Almanlar, Fransızlar yapıyordu ama Avrupa ülkelerinin kendi arasında yaşadığı sıkıntı, 27 ülkenin birbiri arasında uzun süreli ortaklık yapmak istememesi dünya geneline ekonomik açıdan olumsuz etki bıraktı. Biz de Müslüman ülkeler olarak birliği sağlayamadık. Kuzey Afrika’da sorunlarımız var, Cezayir’le, Mısırla, Tunus’la, Libya’yla Avrupa’nın getirdiği sorunların yansımasını yaşıyoruz. Gelişmeler bu zamana kadar ticaretimize kötü yansımadı ancak dünya ile entegre olmamamızın markalaşmamızın önünde set oldu” şeklinde konuştu.
“LİVERPOOL’UN FAYDASINI RUSYA’DAN GÖRDÜK”
Remzi Gür, dünyaca ünlü futbol takımı Liverpool’un 3 yıl boyunca resmi giyim sponsoru olmalarının Ramsey’in Avrupa’dan ziyade Rusya’da daha etkin bir marka haline gelmesini sağladığını belirtirken, açılan ihalede 2 milyon dolar talep edilmesi sonucu sponsorluk sürecini devam ettirmediklerini kaydetti.
“DÜNYA MARKASI OLMAK KOLAY DEĞİL”
Markalaşmanın uzun bir süreç olduğuna değinen Gür, şunları söyledi; “Dünyanın iyi yerlerinde mağaza açıyoruz, marka olduk’ demek bana göre yanlış. O mağazayı paranızın gücüyle, emeğinizle açıyorsunuz ama müşteri hala sizi tanımıyor. Dünya markası olabilmeniz için müşterinizin dünyanın her yerinde sizin markanızı arıyor olması lazım. Hem finans olarak hem de pazarlama tekniği olarak dünya markaları içerisine girebilmek çok kolay değil. Baktığımızda ticari olarak Türkiye Cumhuriyeti 100 senelik bir devlet. Dünya arenasına sistemlerini entegre eden insanlarımız muhakkak olacak, bunun hemen gerçekleşmesini beklemek de doğru değil.”
“KASTAMONU’DA HAYVANCILIĞI GELİŞTİRDİK”
Kastamonu’daki hayvancılık ve tekstil yatırımlarını değerlendiren İşadamı Gür şöyle devam etti; “Devrekani’de Kastamonu’ya rol model olması için hayvancılık yatırımı gerçekleştirdik. Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgesinde yılda 4 defa yem bitkisinden verim alabiliyorsunuz. Kastamonu’da maalesef bu şans yok ancak yılda bir kez yem bitkisi hasadı gerçekleşiyor. Bir başka dezavantaj da araziden fazla istifade edemiyor olmanız. Arazi hem dar hem de diğer bölgelerden daha pahalı. Hal böyle olunca maliyetler artıyor. İlk hedefim et ve süt ürünlerinde Avrupa pazarına girmekti. Ancak maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla sadece süt üretiminde sınırlı kaldık. Bakanlık onaylı hastalıktan ari işletme statüsünde süt üretimi gerçekleştiriyoruz, simental ırkını Avrupa’dan ithal edip satışını gerçekleştiriyoruz. Bu bir sosyal sorumluluk projesiydi benim için tüm dezavantajlara rağmen Kastamonu’da hayvancılığın yapılabileceğini göstermek ve hayvancılığı öğretmek istedim. Çok şükür bunu başardık. Devrekani’de Tarıma Dayalı İhtisas Besi Organize Sanayi Bölgesi kurulacak. Bunun da ilk adımlarında yer almam memnuniyet verici.”
“PİŞMAN DEĞİLİM”
Remzi Gür, açıklamalarına şu şekilde devam etti; “Karabük’te de Kastamonu’da da tüm telkinlere rağmen fabrika kurduk ama asla pişman değilim. Ekonomik şartların, üretimin gerektirdiği ihtiyaçlardan dolayı oraya gittim. Yatırım yaparken ulaşımın zor olduğunu, işçinin teknik açıdan geride olduğunu biliyordum. Sonuçta Almanya’ya çalışmaya giden Türkler de ilk başta çalıştıkları sektör hakkında bilgi sahibi değillerdi. Eğitimle sahada bilgilenmişlerdi. Bizim insanımızın başaramayacak tarafı yok. Kastamonu’daki Karabük’teki insanın başaracağına inanıyordum ve yanılmadım. Şimdi tesisleri orada yetişen personel idare ediyor. Her iki fabrikada şu anda bin kişi çalışıyor.”
“İSTANBUL’DAKİ KASTAMONULULAR ORGANİZE OLAMAMIŞ”
“Kastamonuluların İstanbul’a gelişleri organize olmamış. Herkes kendi mesleğine yakın yerlerde işe başlamış. Hemşeri derneklerimiz de günün ihtiyaçlarından dolayı oluşmuş; yan yana gelmek birbirinden istifade etmek düşüncesiyle kurulmuş. İstanbul geneline yayılan bir nüfus da olunca dernekler de yaygın hale gelmiş. Bugün geldiğimiz noktada fiziki uzaklığımızın yanı sıra maddi uzaklığımız da var derneklerden. Birbirimize entegre olamıyoruz, çünkü sektörlerimiz farklı. Bu sebeple iş birliği açısından Kastamonu ile ilgili çalışma yapabilmemiz çok zorlaşıyor.”
“BİRBİRİMİZİ SEVİYORUZ, SAYIYORUZ”
“Birbirimizi seviyoruz, sayıyoruz ‘Kastamonu için neler yapabiliriz?’ sorusu gündeme geldiği zaman bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ancak bu yeterli gelmiyor. İş hayatı; kamudan, hemşeri derneklerinden uzak kalıyor ister istemez. Sivil toplum kuruluşları bu birleşmeyi sağlayabilir ancak her şeyi bir sepete toplamak doğru değil. İş dünyasının da hemşerileri bir araya getirme gücü var ama hepsini bir araya getirip zorlarsak o zincir patlar. Günün sonunda hedef aynıysa sorun yok. Kastamonu’ya hizmet, insanlığa ve hemşerilerimize hizmet için çalışalım gerisi kolay. Üretimi içinde yer aldığınız pazar insanın ihtiyacına cevap olmalı. Günümüzde ihtiyaçlar değişti artık teknolojiyi kullanarak üretim ayağında yer alma mecburiyeti var. Genç nüfusumuzun gerek iş hayatında gerekse eğitim hayatında iyi eğitim almasını sağlamalıyız. Diyelim ki nüfusun yüzde 50’si yaşlı, yüzde 50’si genç. Yüzde genç nüfusun ancak yüzde 25’i aktif çalışma hayatına katılabiliyor. Genç nüfusun çalışan gücüyle, ödediği vergiyle nüfusun yüzde 25’inin yüzde 75’e bakmakla yükümlü olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu durum ülkelerin fakirleşmesini sağlıyor.”
“DÖVİZ DALGALANMALARI BİZE DE ZARAR VERİYOR”
Döviz kurundaki dalgalanmalardan kendilerinin de zarar gördüğünü ifade eden Gür; “Bu durumda büyüyemediğiniz gibi küçülmeye de gidemiyorsunuz. Çünkü yaptığınız anlaşmalar verdiğiniz taahhütler var. Onlardan geri dönmek çoğu zaman daha riskli. Banklar sistemi, ticaret sistemi, hükümetler arası anlaşmalar zaman içerisinde düzeliyor. Ticarette eski rayına oturmasa bile gemi batırmamaya uğraşıyorsunuz” dedi.
Londra’da fahri hemşerilik ve dokunulmazlık beratı ‘Freeman’ ödülünü alan 3 Türk’ten biri olan Remzi Gür, 2 dönem Türk-İngiliz Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yaptı. DEİK Türk İngiliz İş Konseyi Başkanlığı görevini sürdürmektedir. Aynı zamanda Güney Afrika Fahri konsolosu. (İstamonu)