'Kendi fabrikalarımızı açacağız’
CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Selin Sayek Böke; “Kırtasiye malzemeleri fiyatları aldı başını gitti. Ne oldu da böyle arttı fiyatlar? Çünkü bu iktidar kâğıt fabrikalarını yabancılara sattı. Biz ne yapacağız? Biz Azdavay’da Kastamonu’da yeni SEKA’lar kuracağız. Biz Kastamonu’da kendi fabrikalarımızı açacağız. Bunu belediyelerimizle yapacağız. Bunu yapmak mümkün. İzmir’de örneğini görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olduğu her yerde belediyelerimiz üretenden yana, halktan yana tavrını ortaya koyuyor” dedi.
CHP Azdavay Belediye Başkan Adayı Mehmet Emin Tuncay, 31 Mart Yerel Seçimleri öncesi Azdavay ile ilgili projelerini açıkladı. CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Selin Sayek Böke ve Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın da katılımıyla Azdavay’da düzenlenen halk buluşması ve proje tanıtım toplantısına çok sayıda Azdavaylı ve partili katıldı.
TUNCAY: “32 YILLIK BELEDİYECİLİK TECRÜBEMİ AZDAVAYLA PAYLAŞMAK İÇİN YOLA ÇIKTIM”
21’nci yüzyılda su sorununu çözemeyen bir Azdavay olduğunu belirten CHP Azdavay Belediye Başkan Adayı Mehmet Emin Tuncay, alt yapıdan üst yapıya ilçenin çözüm bekleyen kronik sorunlarını çözeceğini belirtti.
32 yıllık belediyecilik tecrübesini Azdavay’la paylaşmak istediğini dile getiren Tuncay; “Kendi topraklarıma hizmet etme düsturundan hareketle belediye başkanı adayı oldum. Bu toprağın çocuğu olarak kendime bunu görev addettim. Zira iktidar partisinin tüm olanaklarına rağmen Azdavay için bir şey yapılmaması beni çok rahatsız ediyordu. Sağlıklı içme suyundan bile faydalanamayan bir Azdavay var karşımızda. Sorunların dağ olduğu, halkın yeterli hizmeti alamadığı, vaatlerin bol olduğu günü kurtarmaya yönelik politikalarla karşı karşıyayız. 32 yıllık teknik anlamdaki belediyecilik tecrübemi siz değerli hemşerilerimle paylaşmak için yola çıktım. Bu yolda sizinle beraber yürüyeceğiz. Azdavay hem bizim, hem de sizin. Ölmüş bir devi yeniden canlandıracağız. Baharla birlikte yeşerecek umutlara kapı açacağız. Ona can suyu vereceğiz. Neler mi başaracağız? Nasıl mı çalışacağız? Göç veren bir ilçeye sahip olduğumuz için öncelikle ülkemizinde içinde bulunduğu sıkıntıyı aşmak adına; organize sanayi bölgesi öncelikli hedefimiz olacak. Mevcut mermer, kömür ocakları hammadde olarak ilçemizden gitmeyecek. İşlenmiş olarak gidecek. Yeni fikirleri ticari ustalıkla birleştirip yeni ürünlerle ilçemize katma değer katıp göçü geri çevireceğiz. Organize sanayi bölgesi ilerlemeye yönelik merdivenin bir basamağı. Zira bu projemizin içinde ahşap ürünleri işleme, ıhlamur ve bal gibi yöresel ürünlerin dünya çapında değer kazanması da bulunmakta. Organize sanayi bölgesi kurulacağı için doğalgaza da kavuşacağız. Böylece ilçemizin hava kirliliği problemide ortadan kalkacak. Biz Azdavay’ı bir bütün olarak görüyoruz. Ülkede yaşanan kutuplaşma ne yazık ki ilçemize de sirayet etmiş durumda. Biz burada insanların fikirlerinden ötürü yabancılaştırılmasına karşıyız. Diğer kamu kurumlarıyla koordineli çalışacağız. Onların içişlerine müdahil olmayacağız. Mevcutta yaşanan sıkıntılar asla vuku bulmayacak. İş Kur’dan belediye bünyesinde görevlendirilen personel hakkaniyet çerçevesinde işe alınacak. Belediye bünyesinde görev yapan personelin sendikalaşmasına destek vereceğiz. Zira bende 20 yıllık sendikacıyım. 3 bin metrekare arazi üzerine kompleks bir tesisi hayata geçireceğiz. Bünyesinde sebze meyve hali, tuhafiye satış noktaları, organik ürünlerin satılacağı pazaryeri olacak. Binamız çevreye duyarlı, Azdavay’a yakışacak bir tesis olarak projelendirildi. Çevre yoluyla bağlantılı otogar projesi, rantsal olmayan kentsel dönüşüm ve toplu konut projeleri Azdavay’ın doğal mimarisine uygun olarak yapılacak. Afet bölgesi ilan edilen yerlerde yaşayan ve mağdur olan hemşerilerimizin bu mağduriyeti giderilecek. Mezarlık hizmetleri ücretsiz sağlanacak, beşikten mezara kadar ilçemizin hizmetinde olacağız.Büyükşehirlerde yaşayan ve bakir kalan bölgelere akın eden vatandaşlarımıza turizm projelerimizle Azdavay’ı tanıtacağız. Suğla Yaylasına doğaya ve çevreye uyumlu otel projesi hazırlandı. Ayrıca Azdavay yöresel kıyafetinin UNESCO Dünya Kültür Miras Listesine girmesi için çalışmaları da başlatacağız. Bu sayede kıyafetimiz tüm dünya tanıyacak. İlçe ekonomisine yine büyük bir katkı sağlamış olacağız.Üretim bizi bu ekonomik krizden çıkaracak tek araç. Ülkemiz için üretmek araştırmak, geliştirmek bu ülkenin insanı olarak bizim görevimiz. Mevcut belediyenin bu durumları çözebilecek vizyona ve misyona sahip olmadığını, içme suyunu bile ilçeye kazandıramadığını yaşayarak görmekteyiz. Tecrübemi, bilgimi ve becerimi sizlerle birlikte çalışarak Azdavay’a yeni bir ses, yeni bir nefes, yeni bir yüzle kazandıracak ekibim ve ben buradayım. Teveccüh gösterdiğiniz takdirde 1 Nisan sabahı sizlerle birlikte ilçemiz umudun merkezi olacak. Martın sonu bahar” ifadelerini kullandı.
ERBİLGİN: “REHAVETE KAPILMADAN BU ÇALIŞMAYI SONUÇLANDIRMALIYIZ”
Azdavay’ı halkçı, demokrat CHP belediyeciliğiyle buluşturacaklarına inandığını belirten CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin ise; “Bu salondan anlıyorum ki Azdavay kenetlenmiş ve bu işe inanmış. 31 Mart akşamı Mehmet Emin Tuncay’ı belediye başkanı görmek için var gücüyle çalışıyor, bu kararlılık bu salonda var. Azdavaylılardan isteğim seçim sonuna kadar rehavete kapılmadan ve bir birimize inanarak bu çalışmayı sonuca götürmemiz gerekiyor. Çünkü bu ülkenin hayalleri var. Bu ülkenin hukuka, demokrasiye açlığı var. Bu ülkenin eşit ve hakça paylaşıma özlemi var. Bu ışığı birçok ilçemizde olduğu gibi Azdavay’da da görüyoruz” diye konuştu.
BALTACI: “MESELE SADECE AZDAVAY’IN ÇÖPLERİNİ TOPLAYABİLMEK DEĞİL”
31 Mart’ın cumhuriyet rejimini tasfiye edenlere karşı, cumhuriyeti yeniden kazanmak için bir fırsat olduğunu vurgulayan CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı da; “Birbirimizin emeğini uç uca ekleyerek 31 Mart’ta yeni bir hikâye yazmalıyız. Bu ülkenin uzun süren bu kara kıştan çıkıp baharla buluşabilmesi için yeni bir hikâye yazmaya ihtiyacı var. Bunu başaracak irade bu salonda var, bu irade bizde var. Meseleye sadece Azdavay Belediyesi’ni kazanmak üzerinden, ekonomik kriz üzerinden bakmayın. Asıl hikâye Türkiye’yi rantçı belediyecilikten kurtarıp, üretken, sosyal halkçı belediyeciliğe taşımak olacaktır. Mesele sadece Azdavay’ın çöplerini toplayabilmek değil. Azdavay’ı adalet ve vicdanla buluşturabilmek, huzurla buluşturabilmek. Geriye kalan sorunları birlikte aşabiliriz. Her türlü ayrımcılığı bir kenara bırakabilirsek yeni bir geleceği ancak böyle inşa edebiliriz. Bunun için bir fırsat var. Bu fırsatı değerlendireceğimizden zerre şüphem yok. 31 Mart sadece bir yerel seçim değil. 31 Mart bizi aslında en sağlam zeminde tutan Cumhuriyeti yeniden kazanma seçimdir. Çünkü rejim değişmiştir. Bir saray rejimi vardır. Bu rejim Türkiye’nin bütün değerlerini damadına bağladı, bağlamaya devam edecek. Bu saray rejimi eşini, dostunu, akrabasını, teyze oğlunu, yeğenini istediği zaman istediği göreve getirebiliyor. Ama bizim çocuklarımız KPSS’de birinci olup devlet memuru olamıyor. Cumhuriyetin halk çocuklarına tanıdığı fırsat artık yok. Halk çocuklarının okuyup hakim, doktor, savcı, milletvekili, bakan olabildiği o imkanlar artık yok. Cumhuriyet çoktan tasfiye oldu. Bize düşen görev o ortak zemini yeniden inşa edebilmek. Bize düşen görev kara kışı bitirmek ve AKP iktidarının parantezini kapatmaktır” dedi.
BÖKE: “YARIN BİR KARARNAMEYLE SİZLERİN EVİNE, TOPRAĞINA EL KOYAMAZLAR MI?”
Türkiye’nin hem ekonomik, hem hukuk, hem de büyük bir demokrasi krizi yaşadığını savunan CHP İzmir Milletvekili ve Parti Meclis Üyesi Selin Sayek Böke de, her alanda yaşanan krizlerin sebebinin cumhuriyet rejimi yerine saray rejimine geçilmiş olmasından kaynaklandığını öne sürdü.
AKP iktidarının tüm bu krizleri bilerek ve isteyerek yarattığını vurgulayan Böke, “24 Haziran’da Kastamonu tüm Türkiye’ye şu mesajı verdi. Biz halkçı bir yönetim istiyoruz, biz demokrat bir yönetim izliyoruz, biz genç yönetim istiyoruz dediniz. Bunları temsil eden, sizden biri olan değerli yoldaşım Hasan Baltacı’yı Meclis’e gönderdiniz. Şimdi aynı mesajı bir kez daha Azdavay’dan vereceğinize inanıyorum. Yerelde de halkçılığı, demokratlığı, katılımcılığı, özgürlüğü, eşitliği yani bizi içine alan bir geleceği buradan kuracağız diyeceğinize hiç şüphem yok. Yeni bir hikâye yazmaya ihtiyacımız var. Bugün Türkiye ağır bir krizin içinde. Bu kriz kendini kimi zaman adaletsizliğiyle hukukta gösteriyor. Demokrasi de ağır bir krizin içinde. Sizleri temsil etmek üzere Meclis’e gönderdiğiniz milletvekilleri, bizler artık o Meclis’te söz sahibi değiliz. Biz bugün cumhuriyeti yeniden kazanmanın mücadelesini veriyoruz. Biz milletten alınmış ve saraya hapsedilmiş olan egemenliği yeniden halka vermenin mücadelesini sürdürüyoruz. Bugün Türkiye çok ağır bir ekonomik kriz yaşıyor. O derece ağır ki soğanı stoklamış olanlar teröristlikle suçlanıyor. Halciler teröristlikle suçlanıyor. Neden? Çünkü ekonomi yıkılmış. Bu durumdan pazarcı da şikâyetçi, pazara giden halkta şikâyetçi, bakkal, esnaf, üretmeye çalışan iş dünyası da şikâyetçi. Memurun, öğretmenin, avukatın, doktorun da hayatı zor. Kimin değil? Sarayın değil. Bugünkü ekonomik kriz dışarıdan bir gücün saldırısı nedeniyle olmadı. Bu kriz iş bilmezlikten de çıkmadı. Bu kriz bu iktidarın bilerek, isteyerek kurduğu düzenin sonucunda ortaya çıktı. Eğer bu krizin bir yönetim hatasından kaynaklandığını düşünüyorsak o zaman ortaya koyacağımız iddia daha iyi yönetme iddiası olur. Eğer bu krizin kurulan düzenden kaynaklı olduğunun düşünüyorsak o zaman ortaya koyacağımız iddia düzeni değiştirme iddiası olmalıdır. Biz sadece daha iyi yönetmeye gelmeyeceğiz. Biz halktan yana, eşitlikçi, özgürlükçü bir düzeni kurmaya geleceğiz iddiasında olacağız. Böylesi zengin topraklara sahip bu ülkede maalesef iktidar o toprağa baktığı zaman o topraktan birlikte üretilecek bir gelecek görmüyor. Toprağa baktığı zaman rant görüyor, beton görüyor, imar izni ve imar barışı görüyor. Çünkü toprağa baktığı zaman gözü paradan başka bir şey görmüyor. Biz toprağa baktığımızda üreterek elde edeceğimiz zenginliği, o zenginliği paylaşarak ortaya çıkacak refahı görürsek, tüketen değil üreten bir toplumu, ranttan yana değil üreticiden yana bir geleceği kurabilirsek o zaman Türkiye’nin yarınları aydınlık olacak. Cumhuriyet yıkıldı, yerine saray rejimi geldi keyfilik geldi. Bir gecede adına Varlık Fonu denilen bir ipotek fonu kuruldu. Bu varlık fonuna bir gece kararnamesiyle bizim olan PTT, Halk Bankası, Ziraat Bankası, BOTAŞ aktarıldı. Yetmedi bir kararname daha çıkardılar ve şimdi ki hükümet sisteminin istediği zaman istediği kadar parayı hazineden, varlık fonuna aktarabilmesine karar verdiler. Hazinedeki para kimin? Bizim. Alın terimizle ödediğimiz vergiler. Vergi cennetlerine kaçmadık. Vergi borcumuz affedilmedi. Biz o vergiyi ödedik. Şimdi o vergiler bir kararname ve bir satırla bizim olmaktan çıktı ve varlık fonunun oldu. Varlık fonunun başına damat geldi. Artık hazine, bizim vergilerimiz sarayın oldu. Şimdi bir kararnameyle koskoca ülkenin bütün kurumlarına el koyabilen, bu ülkenin hazinesine el koyabilen bir anlayış yarın bir kararnameyle sizlerin evine, toprağına el koyamaz mı? Fabrikalarınıza, iş yerlerine el koyamaz mı? Koyabilir. Böyle bir ekonomiye güven duyulur mu? Tabi ki duyulmaz. Böyle bir ülkenin parası tabi ki değer kaybeder. Siz yaşıyor ve görüyorsunuz. Tuvalet kâğıdı fiyatları müthiş arttı. Çocuk bezi fiyatları el yakıyor, alınamaz durumda. Kırtasiye malzemeleri fiyatları aldı başını gitti. Ne oldu da böyle arttı fiyatlar? Çünkü bu iktidar kâğıt fabrikalarını yabancılara sattı. Biz ne yapacağız? Biz Azdavay’da Kastamonu’da yeni SEKA’lar kuracağız. Biz Kastamonu’da kendi fabrikalarımızı açacağız. Bunu belediyelerimizle yapacağız. Bunu yapmak mümkün. İzmir’de örneğini görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olduğu her yerde belediyelerimiz üretenden yana, halktan yana tavrını ortaya koyuyor. Bu nedenle yerel seçimler yeni bir hikâye yazmanın filizleri olmak zorundadır” ifadelerini kullandı. (Bülten)