Atışmalı kongre

Kastamonu Ziraat Odası’nın 9. olağan genel kurulu, Cumartesi günü Ünal Düğün Salonu’nda yapıldı. Ziraat Odası Başkanı Mehmet Butur ve Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Kastamonu Muhtarlar Derneği Başkanı Muammer Yapıcıoğlu’nun aday olduğu genel kurulda Butur 102, Yapıcıoğlu ise 73 oy aldı. Mevcut Başkan Butur, yeniden başkanlığa seçilerek güven tazeledi.

Genel kurula AK Parti Milletvekili Metin Çelik, CHP Milletvekili Hasan Baltacı, Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, kurum müdürleri, sivil toplum kuruluşu başkanları ve delegeler katıldı.

VİDİNLİOĞLU: “KENDİR ÜRETİMİMİZİ ARTIRMAMIZ LAZIM”

Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, yaptığı konuşmada; “Özellikle yaşadığımız virüs illetinde neler yaşadık nelere benzemez. Evlerden dışarı çıkamadık. Toprağın, havanın, suyun, güneşin ne kadar aziz olduğunu yaşayarak bizzat öğrendik. Bütün dünyayı pençesine alan bu illetten sonra bir şeyin çok kıymetini anladık, üretmek, üretmek… Bu virüsle birlikte bir şey daha öğrendik ki bu her şeyden daha kıymetliydi, o da sağlıklı gıda. Önümüzdeki dönemin konusu hem sağlıklı gıda olacak hem de su olacak. Türkiye su fakiri bir ülke değil ama su zengini bir ülke de değil. Dolayısıyla tarımımız için olmazsa olmazımız suyun verimli kullanımı ve sağlıklı gıda üretmek. Bu anlamda köylümüze çok iş düşüyor. Ne yazık ki 20-30 yılda sanki topraktan biraz uzaklaştık ve biraz daha şehir hayatının cazibesine kapıldık ama bir taraftan da köy hayatında yaşayanlar şehir hayatının ne kadar güzel olduğunu öğrendiler. Bu anlamda benim de merakım olduğu için biriktirdiğim atalık tohumlarını belediyemiz vasıtasıyla 3 yıldır dağıtımını yapıyoruz. Çok güzel bir Park Bahçeler Bileşkesi yaptık. Orada da 5 tane seramızda bunları üretiyoruz ve vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. Hem Türkiye’nin her tarafından hem de yurt dışından talepler geldi. İnşallah çok daha fazlasını üretip tekrar vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız. Sağlıklı gıda noktasında teknolojiden faydalanmak mutlaka gerekli ama sağlıklı gıda için de organik tarıma yönelmemiz gerektiğini düşünenlerdenim. Bir karış toprağı boş bırakmamız lazım. Dolayısıyla Kastamonu’da boş tarla gördüğümde çok üzülüyorum. Hollanda bir Konya kadarken bütün dünyaya süt ve süt ürünlerini ihracat ederken biz ne yazık ki kendimize yeten bir ülke iken dışarıdan alır hale geldik. Bunun mutlaka önüne geçmemiz lazım. Kendir stratejik bir ürün mutlaka üretimimizi artırmamız lazım. Kendir 50 bin çeşit ürünün yan sanayisinde kullanılan bir ürün. Onun için kendire de önem vermeliyiz” diye konuştu.

İZBELİ: “ÖNCE ELİMİZDEKİLERE SAHİP ÇIKMAMIZ LAZIM”

Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İzbeli ise; “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktin de bulunmaz diye bir söz var. Elimizde 30 bin ton sarımsak var. Bunun 5 bin tonunu ilk itapta 2-3 ayda harcıyoruz. Geriye kalan 25 bin tonu soğuk hava depolarımız yeterince olmadığı için maalesef yarısını havaya veriyoruz. Bu havaya giden her yıl 500 milyon lira demek. Önce elimizdekilere sahip çıkmamız lazım. Gübre ile ilgili konuya gelecek olursak da ben 40 yıldan bu yana siyaset de çiftçilik de yaptım. Lakin toprağımı bir tane 50 kilogramlık gübre koymadım. Onun için diyorum elden gelen öğün olmaz, o da vaktin de bulunmaz diye. Bu ülkeye 6 buçuk milyon ton gübre giriyor. Biz önce küçükbaş ve büyükbaş hayvancılığa destek vermemiz lazım ki bu hayvanın bize eti, sütü, derisi, kemiği ve gübresi lazım. Önce kendimize bakalım. Tasarruf yapmalıyız. Ziraat Odası’nda ben de yıllarca meclis başkanlığı yaptım. Ziraat Odası’nda biz varken bir kere gazlı içecek girmedi. Hep ekşi ve ayranla devam ettik. Bu iş böyle olursa başarı olur” dedi.

BALTACI: “KÖYLÜNÜN SESİNİ MİLLETİN SESİ HALİNE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”

CHP Milletvekili Hasan Baltacı, CHP olarak tarımı ve çiftçiyi çok önemsediklerini vurgulayarak; “Biz bir ülkenin kalkınması için ulusal bir tarım politikasının hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz ve tarıma dayalı sanayisinin güçlü olması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle bu bakımdan genç Cumhuriyet’in kalkınma hamlesi olarak kurduğu fabrikaları sık sık örnek gösteriyoruz. Örneğin şeker fabrikalarını, tekeli, SEKA’yı vb. bu bakımdan her fırsatta dile getirip kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yönetiminde bulunduğumuz yerel yönetimlerde de muazzam destekler veriyoruz. Kastamonu milletvekili olarak, özellikle TBMM çatısı altında Tosya’nın pirincine, İhsangazi siyezine, Taşköprü’nün sarımsağına, İnebolu’nun balığına sahip çıkmaya çalıştım, elimden geleni yaptım. Biz üretmek isteyenin, geleceğe güvenle bakacağı bir düzeni kurma mücadelesi veriyoruz. Eğer böyle bir düzeni kuramazsak kalkınma söyleminin hamasetten ileri gidemeyeceğini söylüyoruz. Son dört yılda yaşadıklarımıza baktığımızda Türkiye’nin hamasete değil gerçekçi ve yurtsever bir tarım politikasına ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Son dört yolda yani sizin bir önceki kongrenizden bugüne Türkiye’de birçok şey değişti. 4 yıl önce Türkiye’de mazot 6 liraydı, bugün 23 lira. O gün çiftçinin aldığı üre gübresi torbası 95 liraydı, bugün 600 lira. O gün yemin torbası 120 liraydı bugün 300 lira oldu. O gün siz burada kongre yaparken çiftçi Bağ-kuru 765 liraydı bugün 3450 lira oldu. Nerede ise her şey 5-6 katı kadar arttı. İthalat arttı, üretim azaldı. Borç arttı, gelir azaldı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa şunu gördük, peynir fiyatının et fiyatını geçtiğini gördük. Tarım tam bir yıkım yaşadı ve bu yıkım giderek de derinleşiyor. Şimdi bu yıkımı açıklamak için öyle hamaset yapmaya gerek yok. Öyle dış güçlermiş, vay efendim pandemi olmuş da tedarik zinciri kopmuş da yok efendim Rusya ile Ukrayna savaşa girmiş de yana yatmış, çamura batmış diye açıklama şansımız yok. Şunu unutmayın 1940’lı yıllarda milyonlarca insanın öldüğü 2’nci Dünya Savaşı’nda tüm dünyanın tarım ve sanayi alt yapısının çöktüğü yıllarda bu ülke kendi çiftçisinin, kendi üreticisinin, kendi, köylüsünün öz gücüne dayanarak hiç kimseden bir dolar dahi almadan ayakta durmayı başarabilmiş bir ülkedir. O bakımdan Türkiye’de tarımın yıkılmasına, yıkımına sebep olan gerekçeleri gösterirken hiçbir şekilde hamasete sapmamız lazım. Tarımın yıkılmasının sebepleri ortadadır. Neden bu ülkede tarım politikalarının iflas ettiğini görmek istiyorsak özellikle çiftçi ile rekabet eden tarım bakanlarına bakmamız lazım. Örneğin Tarım bakanı olarak görev yapan Mehdi Eker ve Bekir Pakdemirli’nin Sudan’daki kiralamış oldukları tarım arazilerine bakmamız lazım. Örneğin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın Nijer’de kiraladığı 10 milyon dönüm tarım arazisine bakmamız lazım. Örneğin bugün görevde olan Tarım Bakanı Vahit Kirişci’nin Venezuela’da kiraladığı 4 milyon dönüm tarım arazisine bakmak lazım. Ne yapacaklar o tarım arazilerinde ekecekler, biçecekler oradaki ektikleri ve biçtiklerini bu ülkeye ithal edecekler. Siz üreticiler ve çiftçilerle rekabet edecekler. Onun için tarımın yıkımını görmek istiyorsak özelleştirmelere bakmamız lazım. Özellikle gübre fabrikalarının özelleştirilmesine bakmamız lazım. Gümrük fiyatlarının, gümrük vergilerinin kimler için sıfırlandığına bakmamız lazım. Bir şeye daha bakmamız lazım 4 yıl önce bu kürsüden söylemiştim, bir kere daha ifade etmek istiyorum. Eğer bugün Türkiye tarımı can çekişiyorsa bu konuda sorumlu olanların sessiz kalmasının da önemli bir payı vardır. O gün demiştim ki ‘ziraat Odaları eğer saf tutacaksa köylünün yanında, çiftçinin yanında saf tutmalıdır, ziraat odaları bizimde partimiz dahil olmak üzere hiçbir partinin arka bahçesi olmamalı’ demiştim. Hala da aynı görüşteyim ve diyorum ki tarım, çiftçi köylü ne kadar yıkım yaşarsa yaşasın hangi zorluğu yaşarsa yaşasın biz bu ülkeye bu ülkenin üretici güçlerine, bu ülkenin köylülerine, çiftçilerine güveniyoruz. Bu millete bu ülkeye güveniyoruz ve diyoruz ki tarımı da çiftçiyi de ayağa kaldıracağız. Çok az kaldı, Cumhuriyet Halk parti iktidarında tarım il müdürlüklerini veri toplayan, kayıt takipçiliği yapan kurumlar olmaktan çıkartıp sahada görevli bir il müdürlüğüne dönüştüreceğiz. Özellikle sigortalamada çiftçi kayıt sisteminden yararlanamayan çiftçilerimiz için tarım üretim kayıt sistemini hayata geçireceğiz. Tarım Kanununun 21’nci maddesi gereğince çiftçiye ödenmesi gereken milli gelirin yüzde biri kadar desteği doğrudan çiftçiye ödeyeceğiz. Öyle Süleyman Soylu’nun dediği gibi ‘Gabar’da petrol bulduk, gel traktörüne koy çalıştır’ diyerek bu işin çözülmeyeceğini biliyoruz. Tarımda ve ormancılıkta kullanılan mazotu ÖTV’sini kaldıracağız. Mazotu tarımda ve ormancılıkta çalışanlara daha ucuz fiyata vereceğiz. Öyle Tarım Bakanını Taşköprü’ye getirip 300 kilo sarımsak tohumu dağıtmakla bu işlerin olmayacağını, gübre ve tohum maliyetinin yüzde 50’sini çiftçiye geri vereceğimizi buradan ifade etmek istiyorum. Özellikle çiftçinin en çok ihtiyaç duyduğu güvenceyi yani ekim yapmadan önceki taban fiyatı bir yıl önceden açıklayacağımızı ifade etmek istiyorum. Tarımda Türkiye’yi dış güçlerin pazarı haline gelmekten çıkartıp kendi kendine yeten bir ülke haline geleceğiz ve diyorum ki bu kurumları iktidarın aparatı olmaktan çıkartıp köylünün sesini milletin sesi haline dönüştüreceğimizi ifade ediyorum” dedi.

ÇELİK: “MESELEMİZ BU ÜLKENİN VATANDAŞLARINI REFAHA KAVUŞTURMAK”

AK Parti Milletvekili Metin Çelik, kürsüye çıkıldığında çok şeylerin söylenebileceğini ama bunların ne kadarı doğru olduğuna bakmak gerektiğini altını çizerek; “2020’nin başından itibaren dünya bir türbülansa girdi. Önce sağlık krizi, sonra onun etkileriyle birlikte ekonomilerin dünyada neredeyse yerle bir olduğu, bizim doğduğumuz günden bugüne yaşamadığımız şeyleri yaşadığımız bir süreçle karşı karşıya maalesef dünya ve bizzat kaldık. Tabii bunun da mücadele etmek gerekiyor. Bu süreç önce kolayca hangi kelimeyle ifade edebilecek şey değil. Önce sağlıkla ilgili adımlarımızı attık. Türkiye dünyada örnek bir ülke oldu. Sağlık alt yapısına yapmış olduğumuz yatırımların özetle söylüyorum bu süreçte karşılığını almış olduk. Sonrasında enerji fiyatları, tarımsal girdi fiyatları, emtia fiyatları dünyada başka bir şekilde yükseldi. Bunun değişik gerekçeleri var. Doğal gaz 120 dolar seviyelerinden 2022 içerisinde 4 bin dolar seviyelerine geldiği oldu. Doğal gazı niye anlatıyorum bizim tarımda kullandığımız gübrenin yüzde 90 hammaddesi doğal gazdır. Doğal gaz fiyatları bu şekilde 20-30 kat artınca otomatikman gübre fiyatları da aynı şekilde artmıştır. Akaryakıt fiyatları da arttı, doğrudur. Geçen yıl sonu itibarıyla ol lira seviyelerinde olan akaryakıt şu an itibarıyla yıl içerisinde haziran ayında 30 liralara geldi. 45-50 dolar seviyelerindeki brent petrol fiyatı 130-145 Dolar seviyelerini buldu. Biz yüzde 92 petrolde şu anda dışa bağımlıyız. Doğal gazda ise şu an için yüzde 99, keşifler yapıyoruz doğal gazda 2-3 yıl içerisinde yüzde 30 yeterliliğe inşallah ulaşmış olacağız. Akaryakıtta da yine adımlarımızı atıyoruz. Birileri küçümsemeye çalışsa da doğal gaza ‘Hayırlı olsun’ diyemedikleri gibi işte bugün burada maalesef bunları ifade edebiliyorlar. Son 3-4 yıldır olağanüstü şeyler yaşıyoruz ama hamdolsun Türkiye hızlı ve etkin karar alarak Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin, bakanlarımızın attığı hızlı ve etkin adımlarla bu süreçten milletimizin en az etkilenmesi sağlayacak şekilde politikalar ürettik. Çiftimizin korunması gerekiyordu, tavan fiyatları çiftçimizi koruyacak şekilde attık. Tarım piyasasını çiftçimizin emeğinin karşılığını alabilecek taban fiyatları vererek bu süreci yönettik. Geçen sene bu aylarda ekim sırasında kafanız karışıktı ama hasat zamanına geldiğimizde hamdolsun sizin yüzünüzün güldüğünü gördüm ve o kadar memnun oldum ki anlatamam. Sizler hakkınızı aldıkça, ürettikçe bizler çok çok memnun oluyoruz ve bu süreci şu anda iyi bir noktaya getirdiğimizi söyleyebilirim. 20 yıl önce AK Parti iktidara geldiğinde Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi yönetmeye başladığında asgari Ücret 183 liraydı ve asgari ücretle yaklaşık 100 litre akaryakıt alınabiliyordu. Şu anda asgari ücretle 4 kata kadar yakıt alınabiliyor. Bu gerçek işte, bunun aksini söyleyebilen var mı? Bunun aksini söyleyebilen olmaz çünkü bunlar gerçekler. Meselemiz de bu ülkenin vatandaşlarını en güzel refaha kavuşturmak, bunun için çalışıyoruz. Hamdolsun alt yapıda yollarımız, köylerimizde ilgili attığımız adımlar, senelerdir birilerin eleştirdiği ama sonradan ‘Biz karşı değildik’ demek zorunda kaldıkları sağlık alt yapımız… Bütün bu altyapının üzerine artık ‘Milletimizin yüzyılı olacak’ diyoruz” diye konuştu.

“TÜRKİYE DÜNYANIN EN BÜYÜK 10’UNCU TARIM ÜLKESİ DURUMUNDA”

CHG Milletvekili Baltacı’nın sözlerini eleştiren Çelik; “Milletvekili arkadaşım ‘Yüzde birin altında tarımsal destek veriliyor’ dedi. Bu doğru değil. Tarımsal desteklerken sadece doğrudan gelir desteğini konuşmayalım, o zaman hata yaparız. Doğrudan destekler geçen yıla göre 25 milyar liradan 54 milyar liraya çıkarıldı. Bunların dışında daha ne destekler var? Yüzde 50 tarımsal hibe destekler var. Ben çiftçinin bugün makinalarını yeniliyor. Bu destekler daha da artacak. Kastamonu’da bu manada yüzde 50 hibe desteklerde Türkiye’de her zaman ilk 10’da olmuştur. Muhalefet diyor ki ‘Çiftçinin borcu 200 milyar liraya ulaştı’ o kredilerle ne alınıyor biliyor musunuz? Traktörler yeniliyor, birken iki, ikiyken üç traktörü oluyor. Ben her köye gittiğimde memnun oluyorum o traktörleri, makineleri gördükçe. 204 milyar liranın çiftçiye normal faizinin yüzde yetmişini hükümetimiz karşılıyor. Tarımsal hasılamız da gün geçtikçe artıyor. Türkiye dünyanın en büyük 10’uncu tarım ülkesi durumunda. Yaklaşık 50 milyar dolarlık tarımsal hasılayla Türkiye gücünü büyütmeye devam ediyor. Siz biraz daha rahat edin, biraz daha işinizi, gücünüzü, üretiminizi arttırın, maliyetlerinizi düşürün diye IPARD’ı devreye soktuk. Biraz önce vekil arkadaşım ‘Prim şu kadardan şu kadar oldu’ dedi. En düşük emekli maaşı 2021 sonu itibarıyla bin 500 liraydı. Şu anda 5 bin 500 liraya çıkarılmış durumda. Şunu bilin ki sizi düşünen bir Cumhurbaşkanı, hükümet var. Bu anlamda atılması gereken hangi adımlar varsa atacağız” dedi.

“BİZİM EN ÇOK BİRLİĞE, BERABERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun birlerini çok rahatsız ettiğine işaret eden Çelik; “Ziraat Odası kongresindeyiz, ilgisiz ilgisiz Süleyman Soylu’dan bahsediliyor. Bunun da sebepleri var tabi. 40 yıldır milletimizin başına bela edilmeye çalışıyorlar değil mi? Dış güçler falan hikaye diyorlar, hiç hikaye falan değil. Bunu milletimiz çok iyi biliyor. Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla bugün terörle mücadelede en güzel şekilde adımlarını atıyor. Teröristler inlerinden çıkamıyor. Türkiye’de, eylem yapamaz hale geldiler. Bu birilerini rahatsız ediyor. Türkiye’deki tüm siyasi partilerin bu işe destek olmasını bekleriz ama öyle mi? Hayır değil. ‘Savaş hiçbir şey etkilemedi’ nasıl dersiniz? Sayın Cumhurbaşkanımız tarım koridorunda yaptıklarıyla milyonlarca insanın aç kalmasını engellemiştir. Bunlar nasıl inkar edersin? Dünya kabul ediyor, siz kabul etmiyorsunuz. Bizim en çok birliğe, beraberliğe ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.

BUTUR: “TMO İLİMİZDE KALICI OLACAK”

Ziraat Odası Başkanı Mehmet Butur, küresel çapta görülen gıda krizinin üretmenin önemini gösterdiğini belirterek; “Özellikle pandemi sonrasında kendisini gösteren ve tüm dünyayı etkileyen enflasyon, tarımdaki girdi maliyetlerinde de kendisini göstermiştir. Tarım ve hayvancılık alanında fiyatlardaki enflasyona bağlı istikrarsız hareketler, çiftçimizi zaman zaman sıkıntıya sokmuştur. Ancak ‘Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz’ şiarıyla çiftimiz üretmekten vazgeçmemiş ve ülkemize katma değer sağlamaya devam etmiştir. Özetle dünya çapında gıda krizinin yaşandığı son yıllarda çiftçimizin alın teri, ülkemizin yüz akı olmuştur. Önceki yıllardaki tarım politikasındaki yanlış tasarruflarda çiftçimizin sıkıntıya girmesine neden olmuştur. Tarım politikasındaki yanlış kararları Ziraat Odası başkanı olarak her zamaneleştirdim. Bu sıkıntıları tarım bakanlarımıza ve tarım teşkilatlarımıza çiftçimizin geri dönüşlerinden hareketle her zaman illettik. Örneğin süt para etmediği zaman anaların kesime gideceğini, ana olmadığında da dana olmayacağını ve et açığı olacağını, şu anki et açığı yaşanmadan önce dönemin tarım bakanına vurguladım. Şu anki tarım politikasında mevcut tarım bakanımızın açıklamaları çiftçimizin sıkıntılarının görüldüğüne işaret etmektedir. Ancak sayın bakanımızın açıklamaları hızlı bir şekilde fiiliyata geçmelidir. Özellikle tarımda süt, et ve buğday gibi ana kalemlerin bir komite oluşturularak maliyet hesaplarının çıkarılacağından, hatta bu sektörde çalışanların asgari 5 yıl önünü görmesi gerektiğinden tarım bakanımız bahsetmiştir. Şüphesiz ki her sektörde olduğu gibi tarımda da istikrar çiftçinin önünü açacak, üretimdeki yönünü belirleyecektir. Tarımda 100’ün üzerindeki desteklemelerin daha aza indirilerek, örneğin toprak işleyene mazot ve gübre desteği; hayvancılık yapana, keşif yemine destek verilmesi gibi tasarrufların üretime olumlu yönde yansıyacağını hep savunduk. Tarımdaki meselelerimizi konuşsak buna zaman yetmez. Kısaca çiftçimizin ihtiyaçlarını hep bildik, beklentilerini gerekli yerlere hep bildirdik. Bildiğiniz üzere iki dönemdir delegelerimizin takdiri ve teveccühü ile Kastamonu Ziraat Odası Başkanlığı görevini yürütmekteyim. 2015 yılında teslim aldığım emaneti, alnımızın akıyla çalışma arkadaşlarımla birlikte bu günlere kadar getirdik. Bugün gerçekleştirilecek olan seçim akabinde de inşallah alnımızın akıyla yarınlara ulaştıracağız. Oda yönetimini teslim aldığımız günden bugüne kadar 7 bini aşkın aktif üyemizi Kastamonu Ziraat Odası Başkanlığı zatında en iyi şekilde temsil etmeye çalıştık. Olması gerektiği gibi odamızın kapılarını başta çiftçimize ve akabinde de tüm kamu ve özel kuruluşlara sonuna açtık. Satış mağazamızı eski ve düzensiz halinden kurtararak çiftçilerimizin hizmetine kar amacı gütmeksizin sunduk. Çiftçimizin yararına olan her adımı attık, her uğraşı verdik. Odamız bünyesinde faaliyet gösteren ziraat mühendislerimiz ve tüm teknik ekibimizle ihtiyaç duyan çiftçilerimize sahada gerekli teknik desteği sağladık.İlimizde tarımsal faaliyetlere ilişkin kurulan tarım komisyonlarında, odamız yönetim kurulu üyeleri görev yapmaktadır. 25 sivil toplum örgütünün başkanlarından oluşan Kırsal Kalkınma Platformu’nun başkanlığı da Kastamonu Ziraat Odası Başkanı olarak tarafımdan yürütülmektedir. 2020 yılında ata buğdayımız siyezin coğrafi işaret belgesi de girişimlerimiz sonucunda alınmıştır. Tarımdaki gelişmeler ve yeni uygulamaya konulan desteklemeler hakkında sosyal medya hesaplarımızdan ve kısa mesaj aracılığı ile çiftçilerimizi bilgilendirdik. Ayrıca dünyadaki tarımsal gelişmeleri çiftçilerimizin yakından takip edebilmesini sağlamak amacıyla 2019 yılında, giderlerinin büyük bir kısmı odamızdan karşılanmak üzere Bursa Tarım ve Hayvancılık Fuarına gezi organizasyonu yaptık. Pandemi nedeni ile 2020-2021 yıllarında tarım fuarı organizasyonu yapılamamıştır. Yine odamızca 2022 yılında Samsun Tarım ve Hayvancılık fuarı için organizasyon yapılmıştır. Dünya tarımının ulaştığı seviyeyi takip edebilmek amacıyla çiftçilerimizi bu tür organizasyonlarla buluşturmaya devam edeceğiz. Odamızı yerel ve ulusal basında gündemde tutarak sivil toplum örgütleri ve odalar arasındaki hak ettiği saygın konuma ulaştırdık. Bu gayretlerimizin bir yansıması olarak Toprak Mahsulleri Ofisinin tahıl alımını sağlayarak, çiftçimizin ürünlerini emeğinin karşılığı olan fiyatla satabilmelerini mümkün kıldık. Özellikle geçtiğimiz sezonda Toprak Mahsulleri Ofisi’ne ilimizde yapılan hububat satışı önceki yıllara oranla rekor seviyeye ulaşmıştır. TMO’nun yapmış olduğu alım sebebiyle sadece yerel piyasadaki tahıl fiyatları yükselmekle kalmamış, ayrıca TMO’ya yapılan satışlar sebebiyle verilen destekten de çiftçilerimiz istifade etme imkânına ulaşmıştır. Geçtiğimiz sezonda yapılan 6 bin 300 ton hububat satışından yaklaşık olarak sadece destekleme kapsamında ilimiz çiftçisine büyük katma değer sağlamıştır. Çiftçimize hizmet etmek ne sadece bina yapmakla, ne de yoğun bir tempoda çalışan ve üreten çiftçimizi kültür sanat faaliyetleriyle meşgul etmekle olur. Çiftçimizin üretimdeki konum ve önemi bunların daha da üzerindedir. Tarıma hizmet etmek ancak hem çiftçimize hem de ilimize katma değer sağlayacak girişimlerin önünü açmakla gerçekleşir. Bu vesile ile tarım ve hayvancılık ile meşgul olan değerli tarım emekçilerine bir müjdeyi paylaşmanın yeri geldiğinin de kanaatindeyim. Girişimlerimiz sonucunda Toprak Mahsulleri Ofisi Ajansı ilimizde kalıcı olarak ofis açacaktır. İnşallah en kısa sürede de faaliyete başlayacaktır. Böylece her yıl yoğun uğraşlarla getirmeye çalıştığımız TMO ilimizde kalıcı olacak ve çiftçimiz mahsulünü her yıl değerinde satma imkanına kavuşacaktır. Hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimiz de Çankırı, Çorum gibi illerdeki TMO depolarına muhtaç olmaktan kurtulacak, kendi ilinde hayvanına vereceği arpaya ulaşabilecektir” ifadelerini kullandı.

BUTUR’DAN BALTACI’YA “ATAMAYLA GELMİYORUZ”

Butur, konuşmasının devamında Hasan Baltacı’nın, “Ziraat Odaları’nın siyasi partilerin arka bahçesi olmamalı” sözlerine ilişkin; “Bunu ben reddediyorum. Benim delegelerime saygısızlıktır. Çünkü biz buralara seçimle geliyoruz. Atamayla gelmiyoruz. Atamayla gelsek o haklı olurdu ama biz seçimle geliyoruz. Muammer Bey de Oda’nın IPARD Projesi yapmadığını söyledi. Birlikler proje yapabiliyor ama odalar yapamıyor. Makine teçhizat desteklerini de çiftçilerimize söylüyoruz, bilgilendiriyoruz. Eksiğimiz varsa da tamamlarız” dedi. (Emre Çevikoğlu)