(1 AĞUSTOS 2016)
Allah bu milleti, bu ülkeyi gerçekten seviyor, koruyor. Bunu, en acı şekliyle de olsa 15 Temmuz gecesi bir kez daha idrak ettik.
Bir düşünün etrafımızdaki ülkeleri; boğaz boğaza geldiğimiz Rusya, Rusya?nın sözünden çıkmayan Gürcistan, halkını katletmekten çekinmeyen Suriye, kanlı bir darbeyle binlerce insanına kıymış Mısır, ne zaman ne yapacağı belli olmayan İran, fiilen bölünmüş Irak, türlü yalanlarla kendi katliamlarını bizlere kakalamaya çalışan Ermenistan, ekonomik krizden kurtulur kurtulmaz kuyumuzu kazmaya hazır Yunanistan ve on yıllardır Müslüman azınlığa zulmetmekten geri durmayan Bulgaristan…
Bir tane ?dost-komşu?muz yok. Ve daha da acısı, etrafımızda böylesine bir ateş çemberi varken, ordumuzun içinden bir grup hain çıkıp darbe yapmaya kalkıyor. İnsan düşünmeden edemiyor; ya son birkaç ay içinde herhangi bir komşumuz ile savaşa girmek zorunda kalsaydık. (?Olur mu öyle şey?? demeyin. Daha 15 gün önce darbeye de ihtimal vermiyorduk, ama en acısı, en kanlısı başımıza geldi.) Düşünsenize; mesela bütün harp planları yapılmış, Suriye?ye karadan girmeye karar vermişiz. Hemen ertesi sabah 8-10 hainin bir helikoptere atlayıp soluğu Şam?da almayacağını, bütün savaş planlarını 2 kilo altına satmayacağını kim garanti edebilirdi?
Başta da dediğimiz gibi; Allah bu milleti gerçekten seviyor ve koruyor.
***
15 gündür, o ihanet gecesiyle ilgili yüzlerce görüntü, yüzlerce hikaye düştü, televizyon ekranlarına ve internet ortamına. Hepsi bir o kadar acı, bir o kadar da gurur vesilesi. Bazıları var ki; Akif?in; ?Hakkıdır Hakk?a tapan milletimin istiklal? dizelerini ispatlarcasına zihnimize kazındı. Millet, istiklali, bağımsızlığını ne kadar hak ettiğini bir kez daha kanıtladı, bir kez daha rüştünü ispat etti.
***
O yüzlerce acı hikayeden bir tanesini paylaşmak isterim; İstanbul?da henüz 17 yaşında, önümüzdeki sene lise son sınıfta okuyacak bir genç, bir çocuk. 15 Temmuz akşamı anne-babasıyla televizyon başında oturuyor. Bir anda eğlence kanallarında bile alt yazılar geçmeye başlıyor; ?kalkışma?, ?girişim? vs? Ve ardından TRT?deki ihanet bildirgesi? Henüz 1999 doğumlu, 28 Şubat 1997?yi bilmeyen, 27 Nisan 2007?yi hatırlamayan çocuk, televizyondaki abla ?ordu yönetime el koydu, sokağa çıkma yasağı ilan edildi? dediği halde anne-babasıyla helalleşip sokağa atıyor kendini, hem de adını ilk defa duyduğu ?cuntacılar?a karşı göğsünü siper etmek için. Tabi babası da arkasından çıkıyor. Ama, gözü gibi baktığı evladına ?gitme? demek için değil. Beraberce köprüye koşuyorlar, ellerinde al bayraklarıyla. Baba orada ağır yaralanıyor, gözü dönmüş hainlerce. Henüz 17 yaşında, gözlerinin önünde vurulan babasını ambulansla hastaneye uğurlayan çocuk, sabaha kadar elinde sadece bayrağını sallayabiliyor hainlere, babasının hastanede şehit düştüğünü bilmeden.
***
Milletimize bu acıları yaşatanlar ?inşallah? en ağır şekilde cezalarını bulacaklar. Ancak bu öyle bir acı ki, yalnızca katledilen 237 insanımızı değil, 78 milyonu vurdu, yaraladı. 15 Temmuz ve sonraki birkaç gün bizler de hemen herkes gibi ?idam şart? dedik, yüreğimiz yanarak. Lakin; idam belki de bu hainler için tek kurtuluş, tek çare olacak. Ömür boyu 2 metrekare bir hücrede, milyonlarca insanın kahrını, bedduasını hissederek her gün ölmeleri çok daha ağır bir ceza olacaktır diye düşünüyorum.
***
Gidecek yeri olan milletlerin ülkelerinde iç savaş da çıkıyor, darbe de oluyor. Bunu etrafımızdakilerden biliyoruz. Dünyanın öbür ucundan, Afrika?dan bile kaçanlar sığınacak tek liman olarak Türkiye?yi görüyor. Ancak bizlerin gidebileceği, sığınacağı tek bir kardeşimiz, dostumuz yok. Milletimiz de, 15 gün önce bunun farkında olduğunu bir kez daha ispatladı. 3-5 çapulcu için ordumuza küsmeyeceğiz elbette. Başka vatanımız, başka ordumuz yok.
***
Üstad Necip Fazıl?a sormuşlar;
?Kırılan kalp tekrar sever mi?? diye, ?Evet? demiş. ?Siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi? demişler. Üstad; ?Peki sen bardak kırıldı diye, su içmekten vazgeçtin mi?? diye yanıtlamış.
Kalın sağlıcakla?
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.