Doğrusöz Gazetesi

Doğrusöz Gazetesi

  • Dergiler
    • Eksen
    • Azra
  • İlk Sayfa
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Video Haber
[x] Kapat
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
  • Doğrusöz Gazetesi
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
ANASAYFA Köşe Yazarları (4 MART) Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler

(4 MART) Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler

601
Ali Sağır 04.03.2020 10:00:55

Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler

Dün, Hatay Devleti eski Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in 30’uncu vefat yıldönümüydü. ‘Tayfur Sökmen’ ismi, tarihten, ecdadından bihaber güruha çok fazla bir anlam ifade etmese de, bugünlerde çeşitli vesilelerle bir kez daha gündeme gelmesi, bir yönden kendisini yâd etmemize sebep olması hasebiyle hayırlı da oldu. Hatırlatmakta fayda var ki; Şanlı Osmanlı Devleti’nin İskenderun Sancağı, Fransızlar tarafından işgale uğradığında ilk direniş hareketini örgütleyen kişidir Tayfur Sökmen… 1938’de kurulan Hatay Devleti’nin, 1939’da vatan toprağına tekrar katılmasına kadar yaklaşık 1 yıl cumhurbaşkanlığına yaptı. Ardından 11 yıl Antalya, 4 yıl Hatay ve 1975 yıla kadar da 6 yıl kontenjan senatörü olarak Büyük Millet Meclisi çatısı altında görevde bulundu. Hani geçenlerde, kendisine verilen yüce makamı kaldıramayacak kadar küçük zihniyetli bir şahıs; ‘Yeni Tayfur Sökmen olmayacağım’ diye bir laf etmişti ya… Onun üzerine hatırlatmak gerekir diye düşündüm; ‘Keşke Tayfur Sökmen’in binde biri kadar vatanın âli menfaatlerine hizmet etme şuurunu damarlarında hissedebilseydin.’ Tabi önce o damarda Tayfur Sökmen’in kanından bir damla da olsa akması gerek.

 

***

Hatay bânisi Tayfur Sökmen’in vefatının sene-i devriyesinden bahsetmişken, bugün de Kudüs bânisi Sultan Selahaddin Eyyubi’nin Hakk’a yürüyüşünün 973’üncü yılı… 4 Mart 1193’e vefat eden Selahaddin Eyyubi de, bugün Suriye sınırları içindeki vatan topraklarından gelecek akınlara karşı, vatanın selahiyeti için canını hiçe sayan yiğitler gibi, o zamanın haçlılarına karşı en büyük zaferleri Kudüs surlarına diktiği şanlı sancakla tarihe nakşetmişti. Allah ondan razı olsun.

 

***

Sözü Hatay ile açtık ya, son zamanlarda Misak-ı Milli’ye dil uzatma gafletine, hıyanetine düşen zalimlere de birkaç kelam etmeden geçmek olmaz. Yahu anladık; tarih bilmezsiniz, az-çok bilseniz de işinize gelen yerini anlar, gelmeyeni de sırf siyaset olsun diye anlamazdan gelirsiniz. Ama ihanet de bu kadar açık yapılmaz ki… Elin moskofunun sözde gazetecilerinin, milletin gözünün içine baka baka ‘haber’ diye yaptığı rezalete de iki kelime lafın yok mudur? Hadi bir yalana bin katarsın, sonra hiçbir olmamış gibi salağa yatarsın da, bu öyle bir şey değil ki. Vatanın bir parçasının ‘çalındığını’ söyleyen kahpelere tek bir kelam etmeyenin onlardan ne farkı olur?..

 

‘Mülteci sevici’ riyakarlar

Geçenlerde bir yazımda da bahsetmiştim. 2011’de başlayan ‘Suriye kışı’nın ayazını en fazla hisseden maalesef Türkiyemiz oldu. Hemen yanı başınızdaki komşunuzda yaşanan iç savaşın getirdiği başıboşluk sebebiyle artan terör mü dersiniz, ülkesindeki akan kanın durması adına savaşmak yerine ilk fırsatta tası tarağı toplayıp kapımıza dayanan milyonların verdiği sıkıntı mı… Emin olun; Suriye iç savaşı, Suriye’den daha çok bizlerin canını yaktı, yakmaya da devam ediyor. Aradan 9 yıl geçmiş, gelene ‘gelme’ dememişiz, kapılarımızı sonuna kadar açıp milyonları misafir etmişiz. İşin devletimize kestiği maddi faturası, yükü bir yana, halk olarak manevi yükünü de omuzlayıp, yutkunmuşuz. ‘Avrupa yükün bir kısmını alsın, hiç olmazsa üç-beş kuruş destek versin de belimiz daha fazla bükülmesin’ demişiz, e ondan da ses yok. Aylarca ‘Bu yükü daha fazla kaldıramayız. Bakın İdlib de karışacak, yükümüz ikiye katlanacak. Böyle giderse kapıları açacağız’ demişiz, tınlayan çıkmamış. Sabrımızın, ev sahipliğimiz son noktasında ‘artık yapacak bir şey kalmadı’ deyip kapıları açmışız. Kendi adıma söylüyorum; Devletimiz bugüne kadar yapması gerekeni, tam da yapması gereken zamanda yaptı. Tam da kapıların açılması gereken zamandı ve açtı. Bu saatten sonra da kapanacak gibi görünmüyor. Artık; her fırsatta hırlamayı maharet bilen Miçotakis düşünsün.

‘Kapıları açtık’ demişken… Yıllardır her fırsatta ‘bu kadar mülteciye nasıl bakacağız, böyle iş olmaz’ minvalinde atıp tutanlar, birden ‘mülteci seviciliğe’ soyunup, zaten 9 senedir Avrupa kapılarının açılması için dört gözle bekleyenler üzerinden ‘Ensar Devlet’e ‘insanlık dersi’ verme yarışına girdi. Yıllardır ‘Suriyeliler şöyle yaptı, böyle yaptı’ diyerek manşetler atıp, ‘ensarla muhaciri düşman etme’ yarışına girişenler, bir anda Avrupa kapılarına dayanan insanlara sahip çıkıyormuş görüntüsü vermeye çalışır oldu. Bu devlet bin yıldır böyle riyakarlık, böyle üçkağıt görmemiştir. Denilecek, yazılacak çok şey var da, yazıyı daha fazla uzatmayalım.

 

Fetih Suresi’nden neden rahatsız olursunuz ki?

Hatay vilayetimizin hemen yanı başındaki İdlib’den gelebilecek muhtemel saldırılar ve o saldırılardan kaçacak milyonlarca insanın sınırlarımıza dayanmasına engel olmak için Suriye topraklarında bulunmak zorunda olan askerlerimize geçtiğimiz günlerde yapılan kahpe pusunun ardından camilerimizde Fetih Suresi okundu. Peki neydi Fetih Suresi, niçin camilerimizde bir kez daha okutulması gereği doğmuştu? Kendi adıma bu sorunun cevabını merak ettiğimden değil elbette. ‘Vatan’ denince, ‘din’, ‘iman’, ‘şehadet’ denince ayranı kabaran bir avuç cühela takımının aklından böyle bir soru geçtiği oluyormuş bugünlerde… Sağda solda, o bir türlü bitmek bilmeyen rahatsızlıklarını dile getirip, salyalarını akıtarak milletin kutsallarına üstü kapalı dil uzatır olmuşlar.

Bakınız; Fetih Suresi’nin ilk dört ayetinde aynen şöyle diyor;

“Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsân ettik. Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru yola iletir. Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder. İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, herşeyi hikmetle yapandır.”

Sadece tek bir soruyla konuyu şimdilik kapatalım; “İnsan olan, bundan neden rahatsız olur ki?”

 

Şehit cenazesinde şov mu olur ulan?!

Geçmiş yıllarda maalesef Kastamonu’da da bir şehidimizin cenazesinde şahit olmuştum. Cenazeye gönderilen çelengin önünde özçekim yapıp Facebook’ta paylaşan ahmağa, gazeteci kimliğimize hürmeten ses çıkaramamamın sıkıntısını günlerce yaşamıştım.

Geçenlerde İdlib’te şehit düşen kahramanımızın cenazesinde de aynı manzaraya şahit olunca, küfrün de artık fayda etmediğini, ciğerimi soğutmadığını fark ettim. Şehidimizin tabutu başında, en ön safa geçip ellerinde telefonlarıyla sosyal medyada canlı yayın yapan onlarca ‘adam’a ‘cahillikten yapıyorlar’ diye yutkunurken, bir de baktık ki başka bir evladımızın cenazesinde yine en ön safa geçip, danışmanına ‘acılı pozlar’ veren, şehit yakınına sarılıp, bir yandan da gerçekten üzülüyormuş gibi yaparak fotoğraf çektiren kadın milletvekilini görünce, selfie yarışındaki vatandaşa kızamaz oldum.

Yazık; milletin verdiği oylarla seçilen, milletin verdiği vergilerle maaş alan bir ‘vekil’in, şehadet mertebesine erişen yiğidimizin cenazesindeki tavrına söyleyecek söz bulamıyorum.

 

“Türk gibi düşmanın olsun”

Dün bir gazetede yıllardır göremediğimiz, hasret kaldığımız, ‘dağ gibi’ bir manşetle karşılaştım. ‘Türk gibi düşmanın olsun…’ Manşetin altındaki haberde ise özetle şöyle diyordu; “İdlib’de, içerisinde ambulansın da olduğu Türk konvoyuna saldırarak 33 Mehmetçiğimizi şehit eden zalim Esed’in eli kanlı katil askerleri, Türk askerinin ambulanslara saldırmayacak kadar şerefli olduğunu bildikleri için, gidecekleri yerlere artık ambulanslarla gitmeye başladı.”

Daha ne denir ki? Mehmetçiğimizin yüksek ahlakı ve ferasetini, ordumuzun yalnız ve yalnız katillere kan kusturmak için Suriye’de olduğunu Esed’in köpekleri bile anlamışken, içimizdeki ‘Baas’ sevicilere bir türlü anlatamamışız. Yazık bize…

 

***

Bu hafta da Arif Nihat Asya’nın, bugünlerde her kelimesini ‘amin’lerle haykırdığımız ‘Dua’sıyla noktalayalım;

“Biz, kısık sesleriz… minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allah’ım!

Mahyasızdır minareler… göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!

Bize güç ver… cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah’ım!

Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah’ım!

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Ve vatansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah’ım!

 

***

Kendinize, ailenize iyi bakın… Sağlıkla kalın…

    Array
    Ali Sağır
    • 0
    • 0
    • 0
    • 0
    • 0
    • 0

    BENZER HABERLER

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (26 OCAK) “Hakkari’de hayat var” ile nice yürekten dokunuşa

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (26 OCAK) İmparatorsuz imparatorluklar çağı da sona erdi

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (25 OCAK) 2021; olgunlaşmanın başlangıcı

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (25 OCAK) Bugün yaşadığın son gün olsaydı?

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (22 OCAK) Ortadoğu ve kadın

    (4 MART)  Şehit cenazesindeki ‘selfieci’ güruh ve mülteci seviciler haberi

    (22 OCAK) Özgür günler yakın

    BİR CEVAP YAZIN

    Bu habere yorum yazmak ister misiniz ? Cevabı iptal et

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    HABER AKIŞI

    26 OCAK 2021 Haberi

    İlk Sayfa | 09:50 26 OCAK 2021

    KASTAMONU’DA YEREL BASINA DESTEK Haberi

    Video Haber | 09:49 KASTAMONU’DA YEREL BASINA DESTEK

    (26 OCAK) “Hakkari’de hayat var” ile nice yürekten dokunuşa Haberi

    Köşe Yazarları | 09:47 (26 OCAK) “Hakkari’de hayat var” ile nice yürekten dokunuşa

    (26 OCAK) İmparatorsuz imparatorluklar çağı da sona erdi Haberi

    Köşe Yazarları | 09:46 (26 OCAK) İmparatorsuz imparatorluklar çağı da sona erdi

    ‘Beyaz altın’da erken dikim Haberi

    Genel | 09:44 ‘Beyaz altın’da erken dikim

    ‘AK Parti’nin asıl sahibi millettir’ Haberi

    Genel | 09:42 ‘AK Parti’nin asıl sahibi millettir’

    Cide’de 85 yaş ve üzeri ilk doz aşılar tamamlandı Haberi

    Genel | 09:41 Cide’de 85 yaş ve üzeri ilk doz aşılar tamamlandı

    Esnafa vergi ve kredi müjdesi Haberi

    Genel | 09:40 Esnafa vergi ve kredi müjdesi

    Esnafın gözü Kabine’de Haberi

    Genel | 09:39 Esnafın gözü Kabine’de

    İl İstihdam Kurulu, 2021 yılının ilk toplantısını yaptı Haberi

    Genel | 09:38 İl İstihdam Kurulu, 2021 yılının ilk toplantısını yaptı

    © 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.

    error: İçerik Koruma Altında.