Bir dakikalığına zihin flaşımıza basalım
Esra, bu yıl, henüz 5 yaşındayken, lösemiden hayatını kaybetti. Mavi boncuk gibi parlayan gözleri bir daha güneşi göremeyecek. Mehtap Hanım da 45 yaşında amansız bir hastalık yüzünden bu dünyadan ayrılırken, balkonunda büyüttüğü, sanki bir dost gibi dertleştiği menekşeleriyle bir daha konuşamayacak. Henüz 22 yaşındaki Ahmet trafik kazasında hayatını kaybetti ve o da bir daha çok sevdiği motosikletine binemeyecek. Hasan amca 85 yaşında organ yetmezliğine bağlı olarak hayata gözlerini kapattı. Bir daha torunlarına harçlık veremeyecek, onların başlarını okşayamayacak.
2019 yılında on binlerce Esra, Mehtap, Ahmet ve Hasan aramızdan ayrıldı. Dünyada ise milyonlarca insan kendisine verilen sınırlı ömrü tamamlayıp bu mavi gezegene veda etti.Çeşitli istatistikleri gerçek zamanlı,anlık olarak veren “Worldomaters” sitesine göre 2019 yılında yaklaşık 60 milyon kişi ölürken, 150 milyon bebek de dünyaya gelmiş olacak. Hergün dünyada ortalama 150 bin kişi vefat ediyor. Aynı gün içerisinde 350 bin civarında da bebek doğuyor. Her ne kadar biz farkında olmasak dahayalimizde canlandırdığımız en sıkışık metroduraklarından bile daha hızlı bir sirkülasyon var gezegenimizde.
Yeni yıla artık bir gün kaldı. Kısa süre sonra hayatımızdaki yeni umutlar ve yeni planlar devreye girecek. Ağaçların yaprakları çoktan ayrıldı dallarından. Sanki terkedilmiş bir âşık gibi hüzün mevsimini yaşıyor bütün bir tabiat. Kuşlar, kelebekler, tabiattaki çeşit çeşit hayvanlar da ortada gözükmüyorlar. Böyle sessiz bir gecede giriyoruz 2020’ye.
Nasıl insanlar mavi gezegeni ziyaret edip sonra veda ediyorsa, tabiat da insanlara benzer şekilde her yıl aynı doğum ve ölümüyaşıyor. Sararan yapraklar, sonbahar rüzgârı ile dallarında büyüdükleri ağaçlara veda ederken, onlar da tıpkı insanlar gibiölüme doğru yol alıyorlar. Ağaçlar ise ilkbaharı sabırsızlıkla bekliyor. Yeni yapraklarına kavuşmak için. Kıyamete kadar da bu döngü, böyle devam edecek herhalde. Fakat insanları, ağaçlardan, yapraklardan ve hayvanlardan ayıran bir yolculuk daha bekliyor. Ölümle her şey bitmiyor. Belki de her şey daha yeni başlıyor.
***
Psikolojide insan davranışlarına etki eden bazı psikolojik süreçler, zamana göre gruplandırılırken, geçmişte yaşayanlar, gelecekte yaşayanlar bir de anı, yani bugünü yaşayanlar diye bir sınıflama yapılır.
Bazı insanlar hep geçmişte yaşar. Onların en sık kullandığı kelime “keşke”dir. Sürekli geçmişte yaptığı hataları gündeme getirirler. Fakat benzer hataları yapmaya da devam ederler. Bu kişiler, hem iç dünyalarında hem de konuşmalarında sık sık geçmişte yaşadıkları acı hatıralar ile zamanlarını geçirirler. Bu insanlara “vahvahcılar” diyebiliriz. Bir de gelecekte yaşayanlar vardır. Onlar ise “ya başıma şu iş gelirse” tarzında bir düşünce sistemine sahiptirler. Henüz ortada hiçbir şey yoktur. Ama onlar da başlarına gelebilecek en kötü ihtimal sanki gerçekleşmiş gibi yaşarlar. Bu iki gruptaki insanlar bugünü kaybederler. Anı kaçırırlar.Bir de sanki bu tür psikolojik süreçlere tepki olarak ortaya çıkan “carpediem”ciler vardır. Onlar da Latin edebiyatından dünyaya yayılmış olan bu kelimeyi anlamından farklı olarak yaşamayı tercih ederler. “Her şeyi boş ver, salla gitsincidirler” bu kişiler.
Geçmişi bırakalım, gelecekten vazgeçelim, bugünü de boş mu verelim? Peki, hangi zamanda yaşayacağız biz? Evrendeki her şey denge üzerine yaratılmıştır. Dünya, yörüngesinden milimetrik bir sapma yapacak olsa belki de her şey yok olurdu. Tabi ki insanlar da geçmişteki davranışlarını sorgulayacak, yaptığı hatalardan dersler çıkaracak, gelecekle ilgili kaygılar da duyacak. Ama hepsi dengeli bir şekilde olacak.
“Carpediem”, yani “anı yaşa” kavramınınise her ne kadar eski Roma’da her şeyin kötü olduğu zaman dilimlerinde insanları boş vermişliğe, hayatı önemsememeye yöneltmek için ortaya çıktığı söylense de bu kavram özellikle 20. Yüzyılın materyalist felsefesine ilham olmuş, metafizikten uzaklaşan gençlerin limanı haline gelmiştir. Oysa anı yaşamak, umarsızca, sorgulamadan, hiçbir değeri dikkate almadan yaşamak demek değildir. Belki de sahip olduklarının farkında olmaktır “carpediem”.
**
O zaman gelin, yılın son günlerinde hep birlikte “carpediem”i, psikolojik bir yaşantıya dönüştürelim. Hayatın farkındalığını yaşayalım. Oturduğumuz yerde önce derin bir nefes alalım. Oksijenin tadını ciğerlerimizde hissedelim. Sonra işte isek, koltuğa oturup arkamıza yaslanalım. Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede işimiz olduğu için şükredelim. Evde akşam yemeği yerken ailemizle, çocuklarımızla ya da sevdiklerimizle birlikte isek onlara fark ettirmedenher birini izleyelim. Bir dakika hiçbir şey düşünmeyelim. Sadece anı yaşayalım. Zihnimize defalarca fotoğraf çektirelim. Arka arkaya zihin flaşımıza basalım. Çünkü belki de bu fotoğraf karesini bir dahaki sene yakalayamayacağız. 2019 yılında hayatını kaybeden Esra, Mehtap, Ahmet ve Hasanlardan sonra 2020 yılında bu dünyadan ayrılma sırası belki de bize gelecek.Eğer hayattalarsa hemen anne ve babamızı arayalım. Onların hayır dualarını alalım. Yeni yıla girmeden önce hiç tanımadığımız bir kişiye son bir iyilik yapalım. Yaşadığımız yılla, 2019’la hesaplaşalım. Şirketlerin kar ve zarar bilançolarını hazırlaması gibi biz de kalbimizde iyilik ve kötülüğe dair bilançomuzu hazırlayalım. Sonra geleceğe dair hayaller kuralım hepbirlikte. Daha güzel bir dünyada yaşamayı, çocuklarımıza daha yaşanabilir bir ülke bırakmayı umut edelim. Bir süre öylece kalalım ve zihin flaşımıza basarak anın keyfini çıkaralım.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.