Hayat sorunlarıyla, engelleriyle öte yandan da güzellikleriyle insanın bir mücadele ve var olma alanıdır. Ömrü hayatımızda bize biçilen roller var. O rollere talibiz ki seçimlerimizi yapmışız. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılıkla devam edip biten şu dünya macerası bir gün son bulacak, bunu hepimiz biliyoruz. Fakat sanki hiç bitmeyecekmiş gibi de yaşıyoruz. Yarını düşünüyoruz ama yarınımız olacak mı bilmiyoruz. Yiyor, içiyor, eğleniyor, çalışıyor paralar kazanıyor, evler alıyor mal mülk ediniyoruz sanki onları da götürecekmişiz gibi. Ama götürmeyeceğimizi inançlı veya inançsız olan herkes şüphesiz biliyor. Antik mezarlar açılıyor; insanlar eşyalarıyla en sevdikleri hayvanıyla gömülmüşler. İskeletleri burada kalmış ama onları insan yapan o canlılık o açılan toprakta değil. Sihir değil ya bu! Öyle bir anda bir yere kaybolsun. İnsanı insan yapan başka bir sır var.
…
İnsana üflenen ruh
Yıllar önce ünlü bir medya kuruluşunda çalışıyordum. Aynı serviste çalıştığımız bir sekreter kız bir gün bana şunu sordu; “Allah’ın varlığından nasıl emin olabiliyorsun. Kuran uydurma olamaz mı?” Ben de o sıralarda daha yirmili yaşlarımın başındaydım. Çok gençtim. Ama şunu dediğimi hatırlıyorum: “Allah kendisi, Kur-an’ı Kerim’de kendi sözlerinin teminatını veriyor. Kuran kıyamete kadar var olacaktır diyor” demiştim. Kızcağız çok da tatmin olmayan bir bakışla bakınca; ”İnanmıyor olabilirsin ama bir gün hepimiz öleceğiz ve gerçeği öldükten sonra hepimiz tadacağız. Ben dünyadayken iman etmekle ne kaybederim” diye de eklemiştim. İşte insana üflenen bir ruh var ki o ezelden Allah’ını tanıyor, biliyor ve bunu damarlarındaki kanda hissediyor. Bu nedenle de ne ümidini kesiyor ne imanından şüphe ediyor. Ruhunu teslim edeceği güne kadar, Allah’a olan sorumluluğunu hakkıyla yapabiliyor olmanın verdiği bir iç huzuru ile yaşıyor insan.
…
Gayretsiz hayat olmaz
Gerçekten iman edenler hiç sorgulamadan gayretle vazifelerini yapanlardır. Yaşarken sorgulayacağız, araştıracağız ve en doğruyu en iyi ve en güzeline yaklaşmak için çaba harcayacağız. Ama sorgulamayı şikâyet ve isyanla karışık yaparak varlık nedenimize ihanet etmeyeceğiz. Özellikle günümüzde memnuniyetsizlikler, tatminsizlikler en ufak şeyde başlayan sonsuz şikâyet sıralamaları ve şımarıklık günü bezgin bitirmeye sebebiyet veriyor. Bu şekilde devam eden bir hayat ya antideprasan ilaçlarıyla devam ediyor ya da onlar da çare olmadığı için kişi kendini türlü türlü bocalamaların içinde harap edip, yitip gidiyor. Oysa hayat tamamen gayretin ta kendisidir. Gençlerin hayatlarının başındaki o heyecanları zamanla sönüp yerini bezginliğe ve kendine acımaya bırakıyor. Başarıya kilitlenmek ve bu yolda karşılaşılacak zorluklarla mücadele etmek, yollar bulmak hayatta daha güçlü var olabilmek için gereklidir. Her sıkıntı bizi yeni bir seviyeye hazırlayan lütuftur. Bunu böyle görürsek yılmayız. Zorlukları aştıkça güçleniriz, gayret ettikçe Allah’ın bize mükâfatı gelecektir.
…
Talip olduğun şeye bak
Neye talipsin; artizz mi olmak istiyorsun? Yoksa herkesin seni sevmesini, beğenmesini umarak mı etrafını süzüyorsun? Başkaları ne muhteşem yemek yapıyor diye mi aşçılık yapıyorsun? Bu örneklerin sayısınız çoğaltabiliriz. Başına sürekli bir aksilik geliyorsa, sıkıntı çıkıyorsa ve sen hala bunlardan ders almayıp hayıflanmaya devam ediyorsan mesajı bir türlü göremiyorsun demektir. Bu durumda ya şikâyeti kesmeyi bırakıp durumdan ders çıkarıp iki elle gayrete sarılıp hizmete talip olacaksın ya da hayıflanmaya devam edip hayatını çekilmez yanındakileri de kendinden soğutacak bir hale getireceksin. O yüzden bilgelik gayrete talip olmak ve sadece Allah’ın mesajını anladığını göstermek için sessizce işini yapacak, çalışmaktan hiç gocunmayacak, kimseyi küçük görmeyecek ve bilginle amel eden bir kişi olarak gayrete seni talip eden kaderine teslim olacaksın vesselam.
…
Yeni bir köşemiz oluştu
Bizler yazıyor çiziyoruz ve düşüncelerimizi aktarıyoruz ancak gençler neler diyor? Ben daha çok tutarlı, aklı başında ne istediğini bilen gençlerin gelecekle ilgili durum değerlendirmelerini çok merak ediyorum. Çünkü yarına ayna tutacak olan onların bellekleridir. Bu nedenle “Gençler Yazıyor” adına yeni bir köşe açtık. Gençlerden gelen ve bizim seçeceğimiz mektuplar, yazılar bu köşemizde yer alacak. Bazen bir tarih sahnesinde belki bir spor müsabakasında veya bir yıldız keşfinde gençlerimizi göreceğiz, okuyacağız. Bugün köşemizin ilk konuğu ve zaman zaman bize eşlik edecek olan tarihçi sevgili Elif Sabır oldu. Buluşma Noktası sayfasına katkılarından dolayı kendisine teşekkür ediyoruz ve gençlerimizden yazılar ekliyoruz.
…
Kar kalpleri ısıtır
Aklımdan çıkmıyor kar yağarken, bir sıcak çikolata bir de üşüyen çocuklar. Başımı uzatsam çadırın içine, bir yudum çikolata uzatsam buz gibi soğukta üşüyen çocuklar ısınsa. Savaş ortasında ayakları çırılçıplak çocuk, üstü yırtık çamura bulanmış bir şekilde anlam arayan gözlerde belirsizlik. Heyy! Buraya bak havalı adam bir çocuk al temiz arabana. Onu götür bir sıcak lokantaya. İçsin sıcacık mercimek çorbası yanında tırnak pidesi. Korkma araban kirlenmez! Kar var nasılsa temizlenir. Kar kalbimizi ısıtmazsa ne ısıtır bu zamanda bizi. Nasırlı ellerinin çatlaklarına dolan karları bir sıcacık çay ısıtmazsa, ne ısıtır artık. Havadan yağan buz gibi pamuklar temizlerken havayı sen de yüreğini aç. Gözünü de aç tabi bir yandan. Etrafında olup bitene göz kulak ol. Kulaklarını da aç, iç sızı çekenleri duy. Bilir misin? Kar yağacak yeri bilir. Senin gönlüne yağması için yalvar, yakar. Üşütmez kar sıcak bir yüreği, erir gider yolunu bulur. Bazen bir garibanın evinde sıcak sobanın üzerinde kestane olursun. Bazen bir çocukla kardan adam yaparsın; burnuna havucu koyarken ucundan ısırırsın. Dünya iyiler ve kötüler dünyası bu ezelden ebede uzanan bir hikâye. Ümidin yolunu seçersen kalpleri ısıtacak bir yol bulursun kendine. Kendini bir fincan sıcak çikolataya hapsetmezsin. Kar yağacak diye sevinirsin. İnsanlığa hizmet etmek için çırpınırsın.
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.