Bugünlerde köşe yazılarına ve TV’deki tartışma programlarına uzun bir aradan sonra tekrar ilgi duymaya, hatta saatlerce okuyup, dinleyip, izleyip belki ucundan, köşesinden yorgun bilgi dağarcığımıza zerre katkı sağlar diye umutla ve dört elle sarılır olduk.
‘Bu nasıl cümle a.q.’ dediğinizi duyar gibiyim… Affedin, günlerdir ve hatta aylardır TV’deki hemen her tartışma programını noktası, virgülüne kadar izlediğimden mütevellit, meramımı uzun cümleler, gereksiz kelimeler üzerinden anlatma isteği hâsıl oldu.
Koca koca adamlar, hemen her akşam bir araya gelip, en basit konularda dahi ne izleyenin ne de kendilerinin anlamadığı kelimelerle uzun uzun cümleler kurup, sırf kendilerini ‘konuya vakıf’, sırf kendilerini ‘zeki’ göstermek uğruna kafa ütülüyorlar. Bazen 4-5 saati bulan bu ‘tartışamama’ programlarında aslında o kadar karışık, anlaşılmaz konular da tartışılmıyor. Mesela geçenlerde bir TV kanalında ‘FETÖ’nün siyasi ayağı’ diye saçma sapan bir konu üzerinde tam 3 saat 24 dakika konuşan akıllı uslu 5 tane adam, program sonunda şu cümle üzerinde hemfikir oluyordu; ‘yargıya, emniyete, orduya ve devletin tüm kurumlarına sızmış bir terör örgütü illa ki siyasete de sızmış, etki etmiştir!’
Ben de dahil, neredeyse 3 buçuk saat boyunca umutla programı izleyenlerin zihninde ister istemez şu net soru yankılanıyor; “Ne diyo la bunlar?”
Biri çıkıyor ‘aforizma’ diyor, ötekisi ‘ikircikli tavırlar’dan bahsediyor. Berikisi, karşısındakini ‘lümpen davranmak’la suçluyor, tabi sunucu durur mu, konuklarını ‘nesnel’ davranmaya çağırarak ‘kavram kargaşası’yla kafa ütülememelerini istiyor.
Bunca gereksiz kelimenin havada uçuştuğu program sonunda, sâfi izleyici kardeşim, neredeyse yazının başlığındaki kinayeyi bile anlayamaz hale geliyor. Yazık…
NAMUS MU, O DA NE?
Siyasetçisinden gazetecisine, esnafından işadamına, sokaktaki vatandaşına kadar toplumca zaman zaman yaşadığımız ‘cinnet’in en zirve noktasında ‘namus’ üzerinde dönüp dolaşırız.
Bakınız Türk Dil Kurumu namusu nasıl tanımlıyor; ‘1. Toplum içinde onur ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlılık. 2. Doğruluk, dürüstlük, erdemlilik, ahlaklılık.’
Her iki anlamda da ‘namus iki bacak arasındadır’ demiyor. Ama yine de bizim işimize öyle geliyor, öyle anlamak istiyoruz.
Naçizane ‘namus’ gibi çok değerli bir kavramdan neler anladığımı kısaca özetleyeyim;
-‘Adalet’ deyip, ‘hakça paylaşım, iş, ekmek, özgürlük’ deyip oylarını aldığı insanlara seçimden üç gün sonra sırtını dönüp, zam üstüne zam yapıp, sırf başka partiye oy veriyor diye ekmeğinin peşinde koşan insanları kapıya koymamak, ülke yangın yerine dönmüşken denize, kayağa gittiği için kendisini eleştirenlerin karşısında ‘ben böyleyim’ derken yüzü kızarmaktır namus…
-‘Doğrusu bu’ diyerek milyonlarca insanı bir yalan habere inandırıp, gerçekler ayan beyan ortaya çıktığında üç maymunu oynamayıp özür dileyebilmektir namus…
-‘İşçinin alın teri kurumadan hakkını verin’ diyen bir Peygamberin dinine her fırsatta inandığını söyleyip mangalda kül bırakmazken, ‘işçinin bir ekmeğini nasıl yarıma düşürürüm’ün hesabını yapmamaktır namus…
-‘Vizyon’ yalanlarıyla ‘Avrupa’nın en büyüğü olacağız’ dedikten sonra 20 yılın ardından gelen hezimetin hesabını soran taraftarın üzerine tribünden atlarken az da olsa utanç duymaktır namus…
-Kadın, çocuk, asker, polis demeden binlerce cana kıyan katile güzellemeler yapıp, her fırsatta selam gönderirken sesinin titremesi, sırf iki oy fazla almak için terörist cenazesine koştuğu için şehit cenazelerinde yuhalandığında başkaları yerine kendisini sorgulayabilmektir namus…
***
Rahim Recep Akdora’dan bir şiirle noktalayalım…
“Bu gece kaybedilmiş bir namusun izine düştüm
çığlıkları yokluğa siyah bir tül yapış boşuna
parça parça olmuş namus
dağılmış memleket içine
peşkeş çekilmiş
karanlık günlerin zevk gecelerine
ayrı kişilerin
ayrı dişlerinde sakız
ayrı mekânlarda
ayrı ağızlara
ayrı servis
ne acı
bir değerdir namus
bir altındır yedi kat bir çıkına düğümlenmiş
yalanların ömrü
gerçeklerin güvenirliğinde biter
hiçbir isyan vicdan temizliğinden kopmaz
ihanetler çatlatmıştır dağların taşlarını
nice güzellikleri karartmıştır
silmiştir nice umutları
karların gizleme ömrü kısadır
güzelliğine şiirler yazdığımız bahar
rengârenk çiçekleri
umutları
geçer, solar, biter
yaz gelir yanarsın
kış gelir donarsın
en son ölürsün
içinde kirliliğin
bu akşam kaybedilmiş bir namusun izine düştüm
yalanla sarmalanmış gerçekler sırıtıyordu güneşin batışında
gece kararıyordu üç paralık haysiyete perde
dürüstlük orda bir köşede ağlıyor
utanmak gizlenmiş kapı ardına delik arıyor kaçmaya
çektim yumruğumu terbiyesizliğin alnına
koparıp aldım namusu ahlaksızlığın elinden
baktım her kurtardığım parçanın bir izi kaldı
anladım
benim kurtarma sevdam yalandı
tüm uğraşlarım boşuna
boşuna
imdadına koşmak
namussuzluk zanaatına”
***
Regaib Kandilimiz mübarek olsun…
Kendinize, ailenize iyi bakın, sağlıcakla kalın…
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.