‘Okullar tatil edilecek, çocuklar TV’den eğitim alacak’, ‘Camilerde sadece ezan okunacak, toplu namaz kılınmayacak, hatta Cuma günleri ve kandil geceleri tüm camiler kapalı olacak’, ‘Lokantalar, kafeler, kahvehaneler kapatılacak’, ‘Parklarda, meydanlarda tüm banklar kaldırılacak, ömrünün son deminde park köşelerinde vakit öldürmekten başka hiçbir gayesi kalmamış dedeler, nineler için sokağa çıkma yasağı ilan edilecek, dışarıda yakalanan dedeleri polis kovalayacak, hatta ısrar ederse 3 bin küsur lira para cezası kesilecek’ vs. vs…
***
Bunları; çok değil 1-1,5 ay önce birileri söylese en az yarım saat güler, kolundan tuttuğumuz gibi en yakın psikoloğa götürürdük. Ama bugün geldiğimiz noktada, yukarıdakilerin hepsine razı ve daha fazlası olmasın, daha fazlasına gerek kalmasın diye dua eder olmuşuz.
Gazetemizin sıkı takipçileri, vefakar abonelerimizin dikkatinden kaçmamıştır; Geçtiğimiz gün bu gazetede “Bu gidişin sonu toplu karantina” başlıklı bir manşet kullandık. Ne yalan söyleyeyim; 20 yıllık meslek hayatım boyunca böyle bir manşet kullanacağım hiç aklıma gelmemişti. Haberin içeriğinde özellikle belli bir yaşın üzerindeki ecdadımız olmak üzere, vatandaşımızın büyük bir kısmının uyarılara, yasaklara çok da riayet etmediği, böyle giderse, korona musibetinin ilk ortaya çıktığı günden bu yana aldığı kararlarla virüsün daha fazla yayılmamasını amaçlayan devletin, çok daha sıkı tedbirler almak zorunda kalacağını anlatmıştık.
Aslında az-çok okuma yazması olan herkesin anlayabileceği bir haber metni olmasına rağmen, bu şehirde sadece başlığı okuyup ‘vatandaşı korkuya, paniğe sevk ediyorsunuz’ diyebilen insanlar da var maalesef.
“ATATÜRK ÖDEDİ ONUN PARASINI” MI?
Hadi onlar neyse, başlığa bakmış, fotoğrafa bakmış o küçücük dünyasında kendine göre bir şeyleri yorumladığını zannediyor. Lakin, hemen her gün gördüğümüz, aklına, fikrine değer verip ciddiye aldığımız, her konuda ‘acaba ne düşünüyor?’ diye meraklandığımız bir güruhun son günlerde içine düştüğü acı ve bir o kadar da ibretlik tabloya da dikkat çekmek isterim.
Malum, çoğumuz evdeyiz… TV, bilgisayar, telefon derken vakit akşam oluyor, kitabımızı okuyup, çekirdeğimizi çitleyip bir şekilde geceye varıyoruz. Monoton olsa da, bugünlerde böyle yapacak bir şey yok. En azından bizler gibi sade vatandaş böyle yaşıyor. Ancak yukarıda bahsettiğim bu akıllı-uslu adamlara bugünlerde bir haller oldu. İstiklal Marşı’nın daha iki kıtasını zor ezberlemiş ilkokul birinci sınıf bebelerinin bile inanmayacağı ‘yalan bile olmayan’ yalanlara inanıyor, daha da kötüsü inandıkları yalanları sağda solda paylaşarak akılları sıra algı oluşturmaya çalışıyorlar.
Neymiş efendim; Çin’den aldığımız 50 bin adet ilk parti koronavirüs hızlı tanı kitinin, parasını ödemek istemişiz de, Çinliler de ‘olur mu kardeşim, senin canın sağolsun, Atatürk ödedi onun parasını’ demiş. Hani şu kendi halkını daha fazla sömürebilmek için fırsat kollayan, hani şu yüzbinlerce Uygur Türkü’nü katleden, çocuklarını ellerinden alan, türlü işkencelerle kedi-köpekleri katledip, açtıkları restoranlarda afiyetle tüketen, sırf yarasa çorbası sevdaları yüzünden bütün dünyaya virüs yayılmasına neden olan Çin, hani şu komünist Çin…
Akılları sıra ‘komünist güzellemesi’ yaptıklarını düşünen ‘bizim gerizekalılar’, geçtiğimiz akşam kendisine ‘bir gazeteci’nin sorduğu “Çin’den aldığımız kitlerin parasını hakketten Atatürk mü vermiş?” sorusuna ‘Koca Fahrettin’in net bir şekilde “Yok öyle bir şey, ne aldıysak çatır çatır parasını veriyoruz” minvalindeki cevabını da görmezden gelip, ‘hiç olmamış, hiç dememiş’ gibi davranmaya devam ediyor. Bakmayın bunların Atatürkçü göründüğüne, çıkarları için ne Atatürk tanırlar, ne Kemalizm…
Ha unutmadan… hani geçenlerde ‘kimsenin kabul etmediği bir İngiliz gemisini Küba kabul etmiş de, yakıtını koyup göndermiş’ diyen ‘sosyalist fetişistler’, neredeyse 10 yıldır 5 milyona yakın mülteciyi barındıran Türkiye’ye de aynı ‘gönlü bolluğu’ göstermiyorlar.
***
ETKİLEŞİM HASTALARI…
Tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkileyen koronavirüs illeti, en çok da 60 yaş üzeri insanları etkiliyor. Tabi ileri yaş da tek başına bir tehlike sebebi değil, yaş ile birlikte vücut direncinin azalmasına neden olan bir rahatsızlığın bulunması gerekiyor. Bu kapsamda geçtiğimiz günlerde 65 yaş ve üzeri büyüklerimizin sokağa çıkmaları kısıtlandı. İlletin yaşlılar üzerindeki etkilerini ve devletin aldığı yasak kararlarını alay konusu eden bir kesimin de olduğu malum…
Hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu; “65 yaş ve üstü risk grubunda olan büyüklerimiz evde kalarak sadece koronavirüsten değil, elinde telefonla dolaşıp onları kaydeden etkileşim hastalarından da korunacaklardır” ifadeleriyle durumun vahametine dikkat çekiyordu.
Zor biliyorum! ama bir kez olsun o alay konusu ettiğiniz dedelerin, ninelerin yerine koyun kendinizi… Emeklisiniz, çocuklar, torunlar herkes bir yerlere dağılmış. Hemen hemen aynı yaştaki eşinle bir başına kalmışsın. Artık dünyada alacağın nefes bile sayılı… Ve o nefesin hiç olmazsa bir kısmını dışarıda, parkta, bahçede almak istiyorsun, bu sefer de bir virüs illeti çıkıyor, eve hapsoluyorsun.
Allah bugünlerde hepimizde çok daha fazla sabır versin. Dedelerimize, ninelerimize bir kat daha fazla…
***
Kendinize, ailenize iyi bakın, sağlıkla kalın…
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.