0Acele’, ‘hemen’, ‘yetişmek’… Bu kelimeler size bir yerden tanıdık geliyor mu? Aslında bu kelimelerin e05n önemli özelliği; kullanmasak da hayatımızın hep bir yerlerinde varlar. Her sabah gözlerimizi açar açmaz hemen uyanıp, işe yetişmek için acele etmiyor muyuz? Veya işten eve giderken…
Hayatımızın büyük çoğunluğu aktif bir şekilde geçiriyoruz. Hep insanlarla iç içeyiz ama hepimizin kafası yerde. Herkesin bir hedefi var ve oraya yetişmek istiyoruz. Biz ne ara bu kadar hırslı olduk..
***
Geçtiğimiz günlerde bir evsiz belgeseli izliyorum, orada evsiz beyefendi sokakta yürüyen insanları göstererek şöyle bir cümle kurdu; “Onlar gibi olmaktan korkuyorum.” Aslında ne kadar büyük bir cümle değil mi? O dört kelimenin altında belki de bütün hayatımız özetleniyor. Evsiz amca, belgeselin sonuna doğru trajikomik bir şey söyledi; “İşi olan arkadaşlarım bazen gelip benden borç istiyor, 20 lira varsa veriyorum, benim gider de yok gelir de yok. Sıfırda sıfır, elde var sıfır.”
Hayat bizi öyle bir aşamaya getirdi ki, birçoğumuz kredi kartlarından dolayı kazanmadığımız paraları harcıyoruz. Eskiden önce para biriktirip sonra aldığımız şeyleri, şimdi satın aldıktan sonra ödüyoruz. Geleceğe borçlanıyoruz. Minimalist hayatlardan ziyade toplumun bize empoze ettiği lüks hayatlara yöneliyoruz. Evimizin boyasından, evdeki çiçeklere; koltuk takımından bardaklara kadar her şeyimizi çevremiz belirliyor. En çok satılan ürünleri alıyor, en indirimli ürünlere bakıyoruz. Birileri ne satmak isterse onu alıyoruz.
***
Biz artık robotlaşmaya başladık. Düşüncelerimiz; duygularımız, hislerimiz, hareketlerimiz kısacası hemen hemen her şeyimiz, bizi insan yapan bütün değerler bir kalıba sığdırıldı. Sıyrılmamız gerekiyor.
Telefonlarda, bilboardlarda, tabelalarda, mutfakta, poşetlerde, televizyonlarda kısacası insan gözünün baktığı her yerde yeni ürünlerin reklamlarını görüyoruz. Biz her ne kadar farkına varamasak ta markaların kölesi olmaya başladık, arkadaşlar arasında marka savaşları bile başladı. Herkes parasıyla aldığı ürünün gezen mankenleri olmuş durumda. Logosuz tişört, ayakkabı giyemez olduk. Eskiden kaliteli diye alınan ürünler, şimdi prestijli diye alınıyor. Kaliteli bir tişörtten daha pahalı olan markalı tişörtler daha çok satıyor, çünkü önemli olan olmak değil, görünmek.
***
Dönelim evsiz amcamıza, ne demişti; ‘Bazen 20 liramı veriyorum’… Sen cebinde 20 liran olsa, arkadaşına 20 lira borç verir misin? Bizim kaybettiğimiz en önemli değerimizde bu oldu. Artık kendimizden başkasını göremez olduk. Her hedefimizin arkasına yeni hedefler koyduk, koymaya devam edeceğiz, ta ki; son nefesimize kadar…
Bir insana, kendi iyiliğine çalıştığı için değil, komşusunun iyiliğine çalışmadığı için bencil deriz. – R. Whately
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.