Doğrusöz Gazetesi

Doğrusöz Gazetesi

  • Dergiler
    • Eksen
    • Azra
  • İlk Sayfa
  • Yazarlar
  • İletişim
  • Video Haber
[x] Kapat
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
  • Doğrusöz Gazetesi
  • Asayiş
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Genel
  • Güncel
  • Özel Haber
  • Spor
  • Video Haber
  • Yazarlar
ANASAYFA Köşe Yazarları (17 ARALIK ) Kastamonu yolunda bir öykü

(17 ARALIK ) Kastamonu yolunda bir öykü

371
Selahattin Demirel 17.12.2019 09:31:09

(17 ARALIK )

 Kastamonu yolunda bir öykü

Otobüs, Ankara otogarına girer girmez ön kapıdan indi, yolun karşısına geçti. Buradan aktarma yapıp Kastamonu’ya gideceği diğer otobüsü tedirgin beklemeye koyuldu. Acaba geçip gitmiş miydi? Boşuna mı bekliyordu? Başka bir çareye mi bakmalıydı? Bunları düşünürken, önünde firmanın isminin ve camdaki “Kastamonu” yazısının bulunduğu otobüsü görünce ferahladı. El hareketiyle durdurdu, açılan kapıdan teklifsiz girdi. Muavinin “biletiniz var mıydı?” sorusuna “2 numaralı koltuğun sahibiyim” diye karşılık verdi.

Zorlu bir İstanbul yolculuğu sonrası Ankara’ya varmıştı. Otobüs, Ankara sınırlarına girmiş fakat aktarma yapacağı otobüsün hareket saatine de 5-10 dakika kalmıştı. Israrla aramasına karşın yazıhane telefonu cevap vermiyordu bir türlü. Artık çaresiz, otogara varışı bekliyordu. Sonunda ona ulaştılar:

— Otobüs kalkmak üzere, neredesiniz?

— Cenazeye yetişmeye çalışıyorum, anlayış gösterin lütfen, 5-10 dakikaya oradayım inşallah.

— 5 dakika sonra hareket eder, haberin olsun!

“Cenaze” kelimesi hem otobüste hem de telefonun ucundaki firma yetkilisinde teklifsiz bir ürperti ve saygı uyandırmıştı. Otobüsteki yolcular pürdikkat kesilmişti bu konuşmaya. Cenazeye yetişmeye çalışan bir yolcuyla 450 kilometreye yakın bir yolu beraber gelmişlerdi demek, vay be! “Ölüm vardı demek, bir an için unutmuştuk biz onu. Bir insan bu dünyadan başka bir âleme geçmiş ve işte yakını da onu uğurlamaya gidiyordu. Şimdi biz ölümlüyüz ha! İşte bak bu adam bunu bir kez daha hatırlattı bize, sağ olsun!”

2 numaradaki koltukta yerini aldı genç adam. Yanındaki yolcu yayılmış vaziyetteydi. Ne güzel, bir koltuk parasıyla iki koltuk rahatlığını elde ettiğini ve yayıla yayıla seyahat edeceğini ummuştu, hayal kırıklığına uğradı. Şoför tedirgindi, bilmediği, ömrünce hiç gitmediği bir memleketin yoluna çıkmıştı. Ek seferdi bu otobüs ama bilet alan yolculara bu söylenmemişti, yolcu sayısı artınca firma yetkilisi 6 saat önceden biletleri satışa açmış ve bu yeni sefer böylece ortaya çıkmıştı. Adana-Ankara seferinden sonra bu “saygın” firma ona bu görevi kitlemişti, sorsanız ona, “Biz de emir kuluyuz!” diyebilirdi. Firmanın bu huyuna alışkın olduğundan şaşırmamıştı, sadece yorgun hissediyordu, muavine sorular soruyordu: “Şuradan yolcu var mı? Buradan alacak mıyız?” diye.

Muavin, daha Ankara’dan çıkmadan yolculara gazete dağıtmaya başladı. Uykusuz ve tedirgindi genç adam. Yine de muavinin getirdiği gazetelerden bir tane aldı, gazete çok ama çeşit birdi. İlk sayfadan itibaren aradığı bir haberi bulmak istermişçesine dikkatle okumaya koyuldu. Gazete sayfalarındaki otomobil ve ev reklamlarının çokluğuna şaşırmadı ama böyle bir yolculukta bir ölüm haberi sonrası bunların ne kadar da saçma kaldığını düşündü. Haklıydı da, insanlar ölene kadar tüketecek, ölenlerin ardından yaşayanlar olacaktı. Tüketim ve elde etme hırsı kıyamete dek sürecekti böylece.

Gazete bittiğinde sabah 8 otobüsünün bu kadar dolu olmasına şaştı genç adam. Herkesin mi işi çıkmıştı, yoksa yerel politikacıların dillerinden düşürmedikleri kalkınmanın bir işareti miydi bu? “Memleketimizin kalkınmasına kimse mani olamaz!”

Şoför, yol ilerledikçe kapanmaya başlayan göz kapaklarına mani olmak niyetiyle muavine çıkıştı: “Bak oğlum! Benimle oynama! Yolculara dikkat et! Bana koyu bir kahve yap bakayım! Hadi koçum hadi…” Orta Anadolu yöresine has bir şiveyle cevapladı muavin:

— Sen emret abi! Şimdik yaparım!

Muavin de Trabzon-Ankara seferinden buraya yönlendirilmişti. Bu firma sayesinde Evliya Çelebi gibi gezgin olmuş lakin bu meşhur seyyah kadar gezdiği yerler hakkında hiçbir fikir edinememişti. Çünkü yorgun, uykusuz ve bu işten bıkkındı.

 

* * *

Tünele girmeden mola verdi otobüs. Genç adam, ilk vakti geçmiş olsa da sabah namazında Allah’ın huzuruna çıkmak için mescidin yolunu aradı. Şubatın ilk haftası, buralar için normal bir hava denebilirdi lakin İstanbul’dan gelen biri için donma noktasıydı. Buz gibi bir suyla abdest aldı, hep su akıtan ve hiçbir şekilde kapanmayan musluğa bakıp düşündü: “Bir yönetim, denetim sorunu mu, yoksa hoyrat kullanımın sonucu mu bu?” Mescitte kimse yoktu, sünnetle beraber sabah namazını tamamladı, duasını kısa tutup “Otobüs hareket etmiş midir?” kaygısıyla dışarı çıktı.

Otobüsün yanına vardığında yolculardan birinin şoföre: “Ben sana tarif ederim kaptan!” dediğini işitti. Şehir içinde inecek yolcular için farklı bir yoldan gitmesi gerekiyordu otobüsün. Şehir içine otobüs girişi yasaktı. Ülkenin çoğu belediyesi, trafik sorununu büyük araçları şehir içine sokmayarak çözmeye çalışıyordu çünkü. Bu şehirde de bu yöntem vardı.

Otobüs hareket etti. Tünelden geçerken cenazeye giden genç adamın yanındaki yolcu “Tüneli geçtik mi?” diye ona sordu. Daha geçmemişlerdi. Tüneli geçerken akıllı telefonunu çıkardı soru soran yolcu. Fotoğraf çekip sözlüsüne yolladı. Yolun azaldığını vurgulamak istiyordu belki bu hareketiyle.

Tünele, ülke için önemli bir günden esinlenilerek “Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli” adı verilmişti. Daha üzerinden bir sene bile geçmemiş olan 15 Temmuz neydi, neler olmuştu o gün ve bu otobüsteki yolcuların zihninde şu anda nasıl yer tutuyordu? Yolculardan kim bunu düşünüyordu? Belki cenazeye giden genç adam bunu düşünebilirdi ama o da birkaç hafta hastane hâlinde oradan oraya ülkedeki hastanelerin yoğun bakım yoğunluğundan ötürü savrulan yakınının bu dünyadan ayrılışına ve onunla nasıl vedalaşabileceğine kafa yoruyordu şimdi. Dilinde, yüreğinde, zihninde dua ve iyi bir kavuşma isteği vardı. Bu canına yandığımızın dünyasından başka bir dünya elbette vardı ve ümitlerin bu dünyadaki bazı karşılıksızlığına inat yeni bir dünya için ümit etmeye ve gayret gösterip emek vermeye değerdi.

Şoför, şehir içinde inecek yolcular için girmesi gereken sapağı kaçırdı. Tarif edecek yolcu, sapak kaçırıldıktan neredeyse beş dakika sonra şoföre yaklaştı:

— Kaçırdın kaptan, dedi.

Şoför kem küm etti, yolcu açıkladı:

— Ben tarif eden biri var zannettim de…

Şoför çaresizce “Ne olacak şimdi?” diye çıkıştı.

— Olacağı şu: Otogara kadar gideceksin, artık otogarda yolculara meseleyi anlatırsınız!

Ne kadar da kendinden emin konuşuyordu. Büyük şehirde yaşamak insanı böyle mi yapıyordu? Vurdumduymazlık, adam sendecilik, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılık…

Şehre yaklaşırken yolcular söylenmeye başladı. İçlerinden delikanlı çağında olanı itiraz etti: “10 senedir geliyoruz, böyle bir şey olmadı. Bu ne terbiyesizliktir!” Haklıydı.

Tarifçi ama aslında tarif etmeyen yolcu, şehre girerken servis hizmetinin olmamasından yakındı şoföre: “Enteresan memleket burası ağabey!” Sanki Ankara’da servis varmış gibi memleketine ve bura insanına biraz söylendi. Şoför, buradan Ankara’ya oradan da akşam Adana’ya çalışacaktı.

Cenazeye gidecek olan genç adam, mesele karşısında sessizdi. Aklında ölüm ve ayrılık vardı. Daha geçen yaz görüştükleri yakını, nasıl da hemen bu dünyadan göçmüştü. Şu insanların kaçını şimdi bir cenaze bekliyordu? Ya bu şoför niye böyle tedirgindi? İşin aslı şoför de yolcular da haklıydı. Haksız olan ülkenin skandallarıyla ünlü otobüs firması ve hem memleketine hem de bura insanına sövmeye yakın hakaret eden o duyarsız adamdı.

* * *
Sözlüsünün gönderdiği fotoğrafla tünelin girişini gören, buraya hiç gitmemiş olan genç kız, tünelin adını internetten aratmış ve daha üzerinden bir sene geçmemiş olmasına ve kendi de ailesiyle beraber gelişmeleri televizyondan takip etmesine rağmen 15 Temmuz hakkında bilgiler edinmişti. 15 Temmuz, kanlı bir darbe girişimiydi. Yıllar yılı iktidarlara gizli ortaklık etmiş ve son bozuşmalara kadar da ülke iktidarıyla ortaklığı açıktan devam ettirmiş olan gizli ama aslında açık yapının yönetimi ele geçirip uluslararası şer cepheleriyle iç içe olmanın şımarıklığıyla ülkeyi artık doğrudan yönetebilme girişimiydi. Canını ortaya koyarak eşkıyalara dur diyen yiğit kadınlar ve erkekler ise onların isimleriyle siyasi hesaplar derdinde olanlardan çok daha değerliydi elbette.

Merkezden ilçeye gitmek üzere ilçe minibüslerini aramaya koyuldu genç adam. Soğuk hava, kendini gösteren güneşle keskinliğini bir nebze olsun yitirmek üzereydi. Şehir içine gidecek olan otobüs yolcularıysa firma yetkilileriyle hummalı bir tartışma içindeydi, neyse ki yazıhane yetkilisi, bir minibüs ayarlayıp yolcuları şehir içine bırakacağını söyledi. İşler hemencecik kolayına bağlanmıştı. Ya bütün bunlar yolda şehir insanını ve şehri eleştirmeyi meziyet sayan yolcunun geldiği Ankara’da veya cenazeye giden genç adamın geldiği İstanbul’da olsaydı akşam haberlerine kadar varacak olan bir keşmekeş yaşanmaz mıydı?

Genç adam, otogardan çıkmak üzere olan ilçe minibüsünün peşinden koştururken şehir içi yolcuları da bu sanki bitmek bilmez gibi gelen Ankara yolculuğu sonrası evlerine bir an önce varabilmenin kaygısıyla yazıhanenin yönlendirdiği minibüste yerlerini alıyordu.

Öğle ezanına bir saati aşkın bir süre varken şimdi bir minibüsün en arka koltuğunda koltuk altındaki balıkların verdiği keskin kokuya inat yolu izleyen bir genç adam vardı. Bu dünyadan ayrılan, hatırası onda büyük yakınıyla zorunlu bir veda niyeti ve yarın gerçek dünyaya vardığında iyi bir hâlde görüşmek duasındaydı genç adam. Sarılıp tesellileşeceği akrabaları ve bunca yıllık hayat yoldaşının ardından mezarlığa gidecek kuvveti kendinde bulamayan pencere önlerinde artık hicranla bekleyecek olan yüreği hassas sevgililer vardı. Tüm ümitler, gayretler ve gözyaşları bir gün gerçekleşecek olan kavuşmak içindi!

Not: 2 buçuk sene önce yazdığım bir öyküdür.

    Array
    Selahattin Demirel
    • 0
    • 0
    • 0
    • 1
    • 0
    • 0

    BENZER HABERLER

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (26 ŞUBAT) Walt Disney, ilham veren medya devi

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (26 ŞUBAT) “KURALLAR SADECE VATANDAŞ İÇİN Mİ?”

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (25 ŞUBAT) Ürün yerleştirme

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (25 ŞUBAT) Irak’ta Osmanlı stratejisi zamanı

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (24 ŞUBAT) Özgüvenli birey mi?

    (17 ARALIK )    Kastamonu yolunda bir öykü haberi

    (24 ŞUBAT) Gerçeklik, anlam ve ‘boşluk’ üzerine

    BİR CEVAP YAZIN

    Bu habere yorum yazmak ister misiniz ? Cevabı iptal et

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    HABER AKIŞI

    Bursa Büyükşehir Belediyesi spor tesislerini 10 yıllık süreyle kiraya veriyor Haberi

    İlanlar | 12:05 Bursa Büyükşehir Belediyesi spor tesislerini 10 yıllık süreyle kiraya veriyor

    İstanbul’da Milli Emlak Dairesi Başkanlığı 50 konut ve 1 arsayı satışa çıkardı Haberi

    İlanlar | 12:01 İstanbul’da Milli Emlak Dairesi Başkanlığı 50 konut ve 1 arsayı satışa çıkardı

    Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi 23 sözleşmeli personel alacak Haberi

    İlanlar | 11:59 Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi 23 sözleşmeli personel alacak

    26 ŞUBAT 2021 Haberi

    İlk Sayfa | 11:23 26 ŞUBAT 2021

    KASTAMONU TURİZMİNİN YOL HARİTASI MASAYA YATIRILDI Haberi

    Video Haber | 11:22 KASTAMONU TURİZMİNİN YOL HARİTASI MASAYA YATIRILDI

    (26 ŞUBAT) Walt Disney, ilham veren medya devi Haberi

    Köşe Yazarları | 11:19 (26 ŞUBAT) Walt Disney, ilham veren medya devi

    (26 ŞUBAT) “KURALLAR SADECE VATANDAŞ İÇİN Mİ?” Haberi

    Köşe Yazarları | 11:18 (26 ŞUBAT) “KURALLAR SADECE VATANDAŞ İÇİN Mİ?”

    40 kişiye 55 bin lira ‘tedbirsizlik’ cezası Haberi

    Genel | 11:17 40 kişiye 55 bin lira ‘tedbirsizlik’ cezası

    2020’de evlilik de, boşanma da azaldı Haberi

    Genel | 11:16 2020’de evlilik de, boşanma da azaldı

    Baltacı, kamyoncunun sorunlarını meclise taşıdı Haberi

    Genel | 11:15 Baltacı, kamyoncunun sorunlarını meclise taşıdı

    © 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.

    error: İçerik Koruma Altında.