‘Doğru’ kelimesi; anlam olarak “Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun” demektir.
Bu anlam öbeğine baktığımızda elzem örnekler dışında “doğru tek değildir” diyebiliriz. Birinin aklına veya mantığına yatan bir doğru, başkası için koca bir yanlış olabilir. Hayat şartları, inanışlar, gelenekler, görenekler, fiziksel ve psikolojik sağlık gibi birçok etmen bunu değiştirebilir.
Kastamonu’da yaşayan bir kişinin doğrusuyla İstanbul’da yaşayan bir kişinin doğrusu bile büyük farklılıklar gösterebilir. Yazılı kurallar, ahlaki ve kültürel değer doğrularını koruyarak, herkesin bu benim doğrum deyip kötü başarımlar kazanmasını engelliyor.
…
Doğrunun yanında bir de gerçek vardır. Gerçek ise anlam olarak “el ile tutulup göz ile görülecek biçimde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olan.” demektir. O zaman şu çıkarım yapılabilir; her gerçek aslında doğrudur.
Birinin bir işte becerisinin olmaması, kotaramaması, savsaklaması o kişinin başarısız olduğu gerçeğini ortaya çıkarır. O kişiye başarısızsın demek doğru bir söylemdir. Bu söylem gönül rahatlığıyla söylenir ya da bir fikir olarak beyan edilir. Gel gelelim günümüz dünyasında bu pek mümkün olmuyor.
Birine gerçekleri söylediğinde senin art niyetli olduğunu düşünebiliyor, takıntılı olduğunu veya sağlıklı düşünmediğini beyan edebiliyor.
…
Bununla kalmıyor etki alanındaki kişilere de kendi düşüncelerini empoze etmeye çabalıyor, işi ”ya o ya ben” konumuna dahi getirebiliyor.
Bu durum kişinin oturmayan karakteri veya düzgün karar verme potansiyelinin dar olmasının dışında maalesef toplumumuzla da alakalı olabiliyor. Darılmasın, gücenmesin, üzülmesin ve kendini kötü hissetmesin diye birçok gerçek birçok kişi tarafından dillendirilmiyor. Bu kişiler aslında iyilik yaptığını zannederken en büyük kötülüğü yapıyor.
Birine başarısızsın dediğinde o kişi aslında kendindeki açıkları görüp kapama yoluna gidebilecekken, toplumda yaratılan ‘çok iyisin’ algısıyla kişi kendini olmadığı bir konumda görüp ileri gideceğine, gelişmeye mental olarak kapandığı için geriye gidiyor.
…
Tabi cinsiyet faktörü de burada etkili oluyor. Erkekler kendi aralarında bir iş başarılsa da “bu şimdi havalanır” mantığıyla fikirlerini negatif yönler arayarak dile getiriyor. Ama mevzu bir kadın olduğunda siyah ile beyaz kadar büyük bir ayrım yaşanıyor. Senin yanında Ali kıran baş kesen, bir kadının yanında adeta bir eniğe dönüşüyor. Gerçekler nedense akla bile gelmiyor.
Toplum tarafından hiçbir doğru düşünce kendisine aktarılmamış kişi aslında doğrunun peşinde koşacakken, kendine yaratılan konfor alanında vakit öldürmeye devam ediyor.
Hayatta hiçbir şey başarma hedefinde olmayan biri için mantıklı bir karar…
© 2020 Doğrusöz Gazetesi. Tüm hakkı saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılması yasaktır.